Çanlar AB için çalıyor! Klasik siyasetçi, bilim adamı ve gazeteci dışında, çalınan çanlar, elbette edebiyatın da kulaklarında! Siyasetin dışında bir romancı, AB’ye, Türkiye-AB ilişkilerine nasıl bakıyor? Siyasetin ve ekonominin azgın sularında boğuşurken, edebiyatın AB felsefesine bakışı nedir?Geçenlerde Yeşiller’in İstanbul toplantısında bana bunları düşündüren, dünyaca ünlü romancımız Orhan Pamuk’un oradaki ilginç sözleri. O zaman doğrusu, Orhan Pamuk’un kendisiyle konuşmak...Önce genel bir açı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde. Türkiye’nin AB projesine nasıl bakıyorsunuz?- Çok iyi bakıyorum. Bunun olmasını hep istedim. Tabii ki, Avrupa’dan şu emirleri alalım, onlar dedi diye şunları uygulayalım gibi bir duruma düşmemizi istemezdim. Ama ne yazık ki biz Türkler kendimizi doğru dürüst yönetemedik.Ne zaman yönettik ki!.. Siz başka bir şey vurgulamak istiyorsunuz.- Uluslararası para kuruluşlarından 40 milyar dolar para aldık mesela ve bu paraları deve ettik. Bu paralar çeşitli bankalar ve bu bankalara bağlı medya kuruluşları tarafından harcandı. AB’nin kıstasları ile yönetilseydik, bunlar olmazdı. Sadece bu değil tabii, Kürtlerin kültürel haklarının verilmemesi, Alevilere davranışlar, ülkeyi bile bile bölecek yasaklar da eklenince bıçak kemiğe dayandı. Yoksa, hiç kimse başka bir ülkenin, başka bir kültürün gölgesinde yönetilmek istemez.VATANDAŞ DEVLETİN HADİ LEN DİYECEĞİ KÖLESİ DEĞİLBizim halkın yüzde sekseni AB’ye girmemizi istiyor. Bunun nedeni...- Bana kalırsa iki sebepten. Birincisi, çok kaba ama en haklı sebep, ekonomik sebep. İkincisi ise AB ülkelerinde devlet vatandaşa daha iyi davranıyor, daha nazik davranıyor, daha adam yerine koyuyor. Vatandaş devletin, ‘Hadi len’ diye bağıracağı kölesi değil, bunu biliyor. Bunu trafikte polis görünce, bir devlet dairesinde rastlayınca, ters giden bir şeyler olduğunda öfkesinden, ‘Avrupa’da böyle oluyor mu’ diye de dile getiriyor.AB’ye karşı olanlar, hatta AB lehinde düşünenlerin bir kısmında dahi, bence bir paranoya var, Avrupa Türkiye’yi bölecek!..- Her şey Türkiye’yi bir bölme konusu olabilir. Başka paranoid, kumpas töreni de yakıştırılabilir. Ama bir ülkenin düşünce hayatının kalitesi de, adam gibi, makul düşünen, paranayodan, saçmalamaktan arınmış insanların varlığıdır.TÜRKİYE 1-0 GALİP 12 YIL TOPU DOLAŞTIRACAKİlerleme Raporu hakkında ne düşünüyorsunuz?..- İlerleme Raporu’na Türkiye’de iki çeşit tepki oldu. Birincisi devlet tepkisi. ‘Her şeyi de şarta bağlıyorlar kardeşim. Yaptık yaptık. Şarta bağlıyorlar’ tepkisi. Ben böyle düşünmüyorum, çünkü devletimi tanırım. İki senede çok büyük değişiklikler yaptı. Bunu da, batıda söylüyorum. Ama eğer şartlara bağlanmazsa, o zaman ne olacağını ben size söyleyeyim.Ne olacak?..- Futbolda 1-0 galipken topu dolaştırmak vardır. Türkiye 12 yıl boyunca topu dolaştıracak.Size göre, üyelik sürecinin ucunun açık bırakılması iyi oldu...- Bakın, benim amacım AB’ye girmek değil ki, benim amacım demokrasi üzümünden
yemek, eşitlik üzümünden yemek. Fikrimi rahatça söylemek. Türkiye’nin aynı zamanda kanun, düzen, hukuk devleti olmasını, zenginleşmesini istemek. Ondan sonra ister alsınlar, ister almasınlar. O zaman düşünürüz, keyfimize göre. Nasıl Norveçliler, ‘İstemiyoruz kardeşim’ dediler. Öyle olmayı çok isterdim. Kim istemez. Ama şimdi öyle olmadan tutturmuşlar, ‘girelim de girelim’. O zaman ne giriyorsun kardeşim, değişmeyeceksen niye istiyorsun?..Avrupa’da Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanlar var. Bu gelgitler Türkiye’yi nasıl etkiler?- Bir defa Türkiye’de yüzde seksen AB’ye evet deme oranı aşağılara düşecek.İlginç bir tahmin...- Her zaman AB’ye girişte en sonunda elliye elli girilmiştir.Diğer ülkelerdeki gibi...- Bütün ülkelerin tarihi bu olmuştur. Bu iş böyle çekişe çekişe gidecek. Bu çekişme iyi bir şeydir. AB’nin dayattığı kurallarla bir yandan ülke ekonomik açıdan zenginleşirken, bir yandan da tartışa tartışa, kendini yıkaya temizleye, demokratikleşir.BİZ VE ONLAR DEMEKTEN VAZGEÇELİMİyi senaryodan devam ediyoruz, görüşmeler başladı diyelim...- Bir defa ben de dahil olmak üzere ‘biz’ ve ‘onlar’ ifadelerinden vazgeçmemiz gerekiyor artık. Biz AB’ye gireceğiz, derken bile, hálá ‘biz’. AB zaten bu ‘biz’ dilinden, bizim ne kadar vazgeçebildiğimize bakıyor.Peki, ‘biz’ demeyelim, ne diyelim?.. - ‘Biz’ söyleminin altında aslında Türkiye’deki hakim düzeni, devleti yöneten küçük bir seçkinler grubunu koruyan bir dil yatar. Bu dilin içinde Türkiye’nin Kürt’ü de yoktur, Alevi’si de yoktur, eşçinseli de yoktur. Hatta, zaman zaman egemen sınıflar bile yoktur. Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği bile bazen dışarıda kalır. Aslında Türkiye’nin zenginliğini son 15 yılda tıkayan, Türkiye’yi AB olmasaydı bir taşra ülkesi olma yolunda sürükleyen, milliyetçiliği, devletin her şeyi herkesten çok bilmesi, büyük ve temel kararları hiç konuşmaması, devlet sırlarıyla, yasaklarla, tabularla, işaretlemelerle, gizli devlet arşivleriyle insanların üzerine çizgi çekmesi ve bunları sağlayan da o ‘biz’ anlayışı işte.Sizce bugün ne kadar etkin bu ‘biz’ciler?- AB istediği için bazı kanunlar getirdik. Ama, gizli bir el bu kanunları hálá uygulatmıyor. Mesela, Kürtçe kullanımı konusunda gizli ellerin bu işi önlemesi sürüyor. Ya da 1915 yılında bu ülkede yaşayan insanların neredeyse yarısı gayrimüslimdi. Onlar buradan kovalandı, yok edildi.Ermeni soykırımı var mıydı yok muydu meselesi...- Bunun tabu olmaktan çıkması gerekiyor. Devleti yöneten kişiler ve kendi üzerilerine devlet sorumluluğunu vazife edinmiş bazı köşe yazarlarına göre, bu ayak takımına bırakılmayacak bir yüksek konu! ‘Efendim, Ermenistan’la ilişkilerimiz.’ Bana ne ya Ermenistan’la ilişkilerimizden? Burada bu kadar adam öldürülmüş, yok olmuş, ben bunu konuşmak istiyorum.Yasaklar mı engel oluyor buna?- Tamam, bazı yasalarla özgürlükler genişledi. Ama biz özgürlükleri kullanmak için mi aldık, yoksa AB’ye girelim diye göstermelik, duvara asalım da dursun, diye mi! Ben bu özgürlükleri kullanmak için istiyorum, Avrupa’ya girmek için değil. Fakat bir yasayı tek başınıza kullanırsanız, bütün herkes sizi vatan haini diyerek boğarsa, söylediğiniz yayınlanmazsa, o yasa kullanılmıyor demektir. Sadece Ermeniler için değil, 6-7 Eylül olaylarını da, PKK olayını da açık açık konuşalım.Bir saydamlaşma projesi olarak...- Evet. Özgür birey ortaya çıkacak ve her şey ama her şey konuşulacak. Yoksa kapalı kapılar ardında devlet gizli bir şeyler yapacak, üç-beş gazeteci de onlarla iyi geçinirse bazı bilgiler edinecek, yazarlarsa da biz öğreneceğiz! Böyle şey olur mu!Bıktık sizin Voltaire’inizden canım!İş şakadan ciddiye binince, nasıl olsa başkası halleder, ben söylemeyeyim, diyenler, şimdi yavaş yavaş eteklerindeki taşları dökmeye başladılar. Fransa’nın da Türkiye’nin üyeliğine karşı çeşitli dümenler çevirdiğini hissediyorum. Çok ayıplıyorum Fransa’yı. Ama şu anda popüler oya oynadıklarını ve eğer bu işi bozarlarsa, tarih önünde ırkçı duruma düşeceklerini düşünüyorum. Fransa’nın dünya kültüründe 150 yıl önce yok olmuş o hakimiyetine olan özlem var bunun arkasında. Avrupa yeniden yaratılırsa, Amerika’da olduğu gibi Müslümanların, çeşit çeşit ırktan insanların ortalarda gezinmesini istemiyorlar. Ama, biz de bıktık bu sizin Voltaire’inizden canım!..AB’ye girmek FB’nin tur atlaması gibi bir şey değildir üzerinize gelindiğinde bile sükûnetinizi korumanız gerekirÜyelik sürecinde, Türkiye’nin demokratikleşme çalışmalarına devam etmesi dışında, nasıl davranması gerekir?- Bir defa 12 yıl, 10 yıl kandırarak, değişmeden giremezsiniz. Bir yandan gerçekçen dönüşüm devam etmeli. Öte yandan AB’ye girmek,
Fenerbahçe’nin tur atlaması gibi bir ÅŸey deÄŸildir. Ãœzerinize gelindiÄŸinde bile sükûnetinizi korumanız gerek.Bugünkü iktidarda bu sükûnet var mı?- Bugünkü iktidardan sükûnet akıyor ama, biraz da çaresizlikten.Arada sırada ters iÅŸler de oluyor.- Bugünkü yapılanlar iktidarın uzun yıllardır kadrolarıyla üzerine kafa yorduÄŸu ÅŸeyler deÄŸil ki. Onlara dayatıyorlar, onlar da yapıyor. Arada bir kendinden olan bir ÅŸey söylediklerinde de, ‘zina’ diyorlar, Türkiye’nin aleyhine oluyor.Toplumda o sükûnet var mı?- Yok. ‘Apo Roma’ya gitti. Ä°talyanlar baÅŸ düşman’ anlayışını, bu sefer Fransa’ya uygulamaya baÅŸladık.Romancı olarak karakter tahlili yaptığımdaErdoÄŸan’ın tamamen deÄŸiÅŸtiÄŸini görüyorumAKP’nin arkasında sadece, bir zamanlar Erbakan’ın kadrosunun bir kısmı yok, Tayyip ErdoÄŸan’ın bir ÅŸiir yüzünden hapse tıkılması da var. Romancı olarak karakter tahlili yaptığımda, tamamen deÄŸiÅŸtiÄŸini görüyorum. 10 yıl önce söylediklerini, ÅŸimdi kendisine anlatmakta zorlanacağını, hayatın onu oraya getirdiÄŸini ama son beÅŸ yılda verdiÄŸi kararların doÄŸru olduÄŸunu düşündüğünü hissediyorum. Bugün Türkiye’nin merkezinde olup, hapse girmiÅŸ sıradan bir OrtadoÄŸulu Ä°slamcının, en zor zamanında ‘Su testisi su yolunda kırılır’ gözüyle bakılan bir adamın kurduÄŸu bir partidir AKP.Ä°lk giden Türkleri depolarda yaÅŸatan Almanlardır, onlar da kabahatliBu büyük proje içinde, baÅŸka bir konu da bireysel entegrasyon. Yani sıradan Türk insanının AB’ye uyumu. ÖrneÄŸin, Berlin’de hálá Sivas’taki gibi, Paris’te Erzurum’daki gibi, hatta oralardan bile geri yaÅŸamaları...- Ä°lk giden birinci kuÅŸaklar, dede olmuÅŸ olanlar belki hálá öyle. Ama Almanya’daki Türkler bir uyum gösterdiler. O kadar deÄŸil. 1960’larda Türkiye’nin en yoksul bölgelerinden Almanya’ya göç etmiÅŸ insanların uyum sorunlarını abartarak Türkiye’nin AB üyeliÄŸini deÄŸerlendirmeye kalkışmak yanlış. Bu konuda Avrupa da kabahatlidir. Onları depolarda Almanlar yaÅŸatmıştır. Onları gettolarda birbirlerine sarılarak, dinlerine ve milli kimliklerine daha da fazla sarılarak yaÅŸamak zorunda bırakan Almanlardır. Hem onlar bu durumda bırakmışlar, hem de 40 yıl sonra, ‘İşte sizler busunuz, biz sizi niye alalım’ demeye kalkıyorlar!..Â
button