40’lı yıllarda, yakın arkadaşı ve şair olarak meslektaşı Burhan Toprak, ‘Gel seni birisiyle tanıştırmak istiyorum’ diye elinden tutup Eyüpsultan’a götürmeseydi eğer, Fikret Adil’in ‘Asmalımescit’ kitabında anlattığı Necip Fazıl, muhtemelen biraz daha bohemin kollarına bırakacaktı kendisini.Hatta, kumara, kadınlara ve atlara olan merakı yüzünden bohemin ta kendisi olacaktı belki. Ne var ki, Eyüpsultan’da karşısına çıkan Seyyid Abdülhakim Arvasi, hiç değilse bir süre dindirecektir içindeki fırtınayı. Bir süre, ama Necip Fazıl’a gündelik hayatında yetecek bir süre. Necip Fazıl, o günden sonra ‘Şeyhim’ dediği Arvasi’nin dizinin dibinden ayrılmayacak, ondan aldığı ilhamla sadece hayatının temel eksenini değil, şiirini de tamamen değiştirecektir üstelik. Başta Oktay Akbal olmak üzere yakın çevresi tarafından yeni yazdığı şiirlerdeki artan inanç dozu dolayısıyla ‘sabık şair’ olarak adlandırılmaya başlanacak, ama o bundan yüksünmeyerek, ‘Cüceye verin onun olsun şairlik, benim gözüm şimdi büyük sanatkárlıkta’ diyecektir.Ne var ki, Arvasi’yle olan teşrik-i mesaisi de dindirmeyecektir Necip Fazıl’ın ruhunda esen fırtınayı. O da, eskiden bohemyaya harcadığı bütün mesaisini, kendi ifadesiyle bir ‘ideolog’ olarak siyasete harcayacaktır. Önce Adnan Menderes, sonra Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan ve nihayet Alparslan Türkeş’le işbirliği yapacak ama onların yörüngesine girmek yerine, onları kendi yörüngesine çekmeyi tercih edecektir. Siyasi tercihleri, memleketin sağ camiasında geniş dalgalanmalara sebep olacak, Akıncılar’la Ülkücüler arasında yaşadığı gel-gitler, deyim yerindeyse kıyameti kopartacaktır. Bütün bunlara rağmen, ‘İslamcı’ sıfatını kullanmayı sürekli reddedecektir, ‘Sütçü, süt satana denir, İslamcı ne satıyor’ diye sorarak.Artık ‘Üstad’ sıfatıyla anılan Necip Fazıl, Arvasi’yle birlikte bir köşeye ittiği şiirini ise sürekli yeniden çoğaltacaktır. O ünlü ve biricik şiir kitabı ‘Çile’yi, telif ücretlerini peşin alarak birkaç yayınevine birden verecektir. 1980’de Kültür Bakanlığı’nın kendisine verdiği ‘Sultan-ı Şûara’ (Şairlerin Sultanı) sıfatını kabul edecek ve Aziz Nesin’den şöyle bir mektup alacaktır: ‘Üstadım, bu ödülü kabul etmekle bakanlığı onurlandırdınız.’Kitabına koyduğu ‘Çile’ ismi, Necip Fazıl’ı açıklayan en anlamlı kelimeydi. Mustarip bir ruh olarak, biraz huzur bulduktan sonra da ‘Çile’yi hiç terk etmedi. Kim bilir, belki de ‘Çile’siydi onu terk etmeyen... 100 dakikalık Üstad belgeseliNecip Fazıl Kısakürek’in hayatını konu alan bir de belgesel hazırlandı.
Sinema eÄŸitimini Amerika’da yapan ve Türkiye’de televizyon kanallarında çalışan Aybars Bora KahyaoÄŸlu’nun hazırladığı ‘Üstad’ belgeselinde, Necip Fazıl’ın kendi kamerasıyla çektiÄŸi, aile görüntülerine de yer verildi. Senaryo için iki yıl çalışıldı. Çekimler 3.5 ayda tamamlandı. Kendi sesinden yapılmış kayıtlar kullanıldı. Ayrıca oÄŸlu Mehmed’in, ÅŸairin ev ve aile hayatını samimiyetle gösteren çekimleri yer aldı. Yüzüncü yılında yayınlaması düşünüldüğü için süresi tam 100 dakika olarak belirlendi. Bohem hayattan inzivaya26 Mayıs 1904’te, Ä°stanbul’da büyük bir konakta doÄŸdu. Ailesi DulkadiroÄŸulları’na kadar uzanan Kısakürekler soyuna mensuptu. Ä°stanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdikten sonra Sorbonne Ãœniversitesi’nde felsefe okudu. Paris’te geçen bohem günlerinden sonra, Türkiye’ye dönüşünde yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı ÅŸiir kitapları hayranlık uyandırdı. Henüz 30 yaşına basmadan çıkardığı Ben ve Ötesi en az öncekiler kadar takdir topladı. 1934’te bir süreliÄŸine inzivaya çekildi. Tek parti rejimi döneminde hapse girdi. Hapiste de yazmayı sürdürdü. Büyük DoÄŸu’da baÅŸladığı yazarlık serüvenini çeÅŸitli günlük gazetelerde sürdürdü. 1983’te Ä°stanbul Erenköy’de öldü.ATAOL BEHRAMOÄžLUDünyası en karanlık ÅŸairimizHece ÅŸiirimizin en karamsar ya da dünyası en karanlık ÅŸairi olduÄŸu söylenebilir. Bu özelliÄŸiyle Baudelaire ÅŸiirinden en çok etkilenmiÅŸ ÅŸairimiz olduÄŸunu düşünüyorum. ‘Bu YaÄŸmur’, ‘Otel Odaları’, ‘Kaldırımlar’ gibi ÅŸiirlerinde atmosfer yaratma gücü; etkileyici ve özgün ses tonu belirgindir. Ne yazık ki bu türden ÅŸiirleri çok az sayıdadır. Mistik dünya görüşünün, bireyciliÄŸin ve sığ bir siyaset anlayışının ağır bastığı sonraki dönemlerde ÅŸiir dünyasının da daralarak en olumsuz anlamıyla didaktikleÅŸtiÄŸini gözlemlemek üzüntü vericidir.HAYDAR ERGÃœLENBir roman kahramanına benzerNecip Fazıl Kısakürek, ÅŸiirleri kadar ‘şair’ duruÅŸuyla da bir kuÅŸağın son temsilcilerindendir. Nazım Hikmet gibi o da bir roman kahramanına benzer; hayatıyla, ÅŸairliÄŸiyle ve macerasıyla. Çünkü o da ÅŸiirin ‘çile’sini çekmiÅŸtir. Yine Nazım Hikmet gibi büyük bir ÅŸair olduÄŸu için etkisini içselleÅŸtirenlere faydalı olmuÅŸ, fakat onun gibi ÅŸiir yazmak isteyenlere ÅŸiiri izin vermemiÅŸtir. Ben bunu büyük ÅŸair olmaya mahsus bir durum olarak görüyorum.REFÄ°K DURBAŞÖlüm korkusu gezindi mısralarındaNecip Fazıl, ÅŸiirlerinde tasavvufa dayalı, koyu bir mistisizmin içinde, bireyin tutkuya varan duyarlılığını iÅŸledi. Ölüm korkusu bir düşünce olarak gezindi mısralarında. Asıl tutkusu olarak görünmesine karşın çok yazan bir ÅŸair deÄŸildi. Kendi ÅŸiirini yoÄŸunlaÅŸtıran, bir ÅŸair de diyebiliriz. Dünyanın ve insanın varoluÅŸ nedenlerini sürekli sorgulayan tavrıyla, kendi deyiÅŸiyle ÅŸiiri ‘bir gaibi tırmalama hadisesi’ olarak gören bakış açısıyla Necip Fazıl, Cumhuriyet dönemi Türk ÅŸiirinin kurucularından bir ÅŸair olarak okunacak ve yaÅŸayacaktır.NECÄ°P FAZIL KÃœLLÄ°YATIÅžiir: Örümcek Ağı (1925), Kaldırımlar (1928), Ben ve Ötesi (1932), Sonsuzluk Kervanı (1955), Çile (1962), 101 Hadis: Manzum, Meal, Tefsir (1951), Åžiirlerim (1969), Esselám: Mukaddes Hayattan Levhalar (1973), Öfke ve Hiciv (1997). Tiyatro - Senaryo Romanı: Tohum (1935), Bir Adam Yaratmak (1938), Künye (1938), Sabırtaşı (1940), Para (1942), Vatan Åžairi Namık Kemal (1944), Nam-ı DiÄŸer Paramaksız Salih (1946), Reis Bey (1964), AhÅŸap Konak (1964), Siyah Pelerinli Adam (1964), Ulu Hakan Abdülhamit Han (1965), Yunus Emre (1969), Kanlı Sarık (1970); Senaryo Romanları (1972), Tiyatro Eserleri I-II-III (1976), Ä°brahim Edhem (1978). Öykü- Roman: MeÅŸum Yakutz (1928); Birkaç Hikáye, Birkaç Tahlil (1933); Ruh Burkuntularından Hikáyeler (1965); Hikáyelerim (1970); Aynadaki Yalan (1980), Kafa Káğıdı (1984). Anı: Cinnet Mustatili (hapishane notları), (1955) (ilavelerle Yılanlı Kuyudan, 1970); Büyük Kapı, (1965); Hac’dan Çizgiler, Renkler ve Sesler ve Nur Mahyaları, (1973); O ve Ben, (1974); Babıali, (1975). DiÄŸer: Abdülhak Hámit ve Dolayısıyla, (1937); Namık Kemal: Åžahsı, Eseri, Tesiri, (1940), Çerçeve, (1940); Müdafaa, (1949); Halkadan Parıltılar, (1948) (Veliler Ordusundan 333: Halakadan Parıltılar, 1976); Çöle Ä°nen Nur, (1950); At’a Senfoni, (1958); Büyük DoÄŸuya DoÄŸru: Ä°deolocya Örgüsü, (1959); O ki O Yüzden Varız, (1961); Türkiye’de Komünizma ve Köy Enstitüleri, (1962); Her Cephesiyle Komünizma, (1962); Hazret-i Ali, (1964); Ä°man ve Aksiyon, (1964); Hûlafa-i RaÅŸidinin Menkóbelerine Ait Bir Parıltı, Bir Işık, (1965); Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar, (1966); Tanrı Kulundan Dinlediklerim, (1968); Türkiye’nin Manzarası, (1968); Peygamber Halkası, (1968); Vatan Haini DeÄŸil, Büyük Vatan Dostu Vahidüddin, (1968); Çepçevre Sosyalizm, Komünizm ve Ä°nsanlık, (1969); Müdafaalarım, (1969); Ä°ktidar Bizde Olsa Ne Olur, (1969); Son Devrin Din Mazlumları, (1969); Çöle Ä°nen Nur, (1969); Efendimiz, Kurtarıcımız, Müjdecimizden Nur Harmanı, (1970); Yeniçeri: Olanca Romanıyle ve Son Hortlamalarıyle, (1970); Benim Gözümde Menderes, (1970); Moskof, (1973); Cumhuriyet’in 50. Yılında Türkiye’nin Manzaraları, (1973); BaÅŸbuÄŸ Velilerden 33- Altun Silsile, (1974); ²htilál, (1976); Sahte Kahramanlar (konferans), (1977); Konferans: Yolumuz, Halimiz, Çaremiz, (1977); Moskof, (1979); Ä°man ve Ä°slam Atlası: Åžekil, Ruh- Amel, Hikmet, (1981); Batı Tefekkürü ve Ä°slám Tasavvufu, (1982); DoÄŸru Yolun Sapık Kolları: Arınma Çağında Ä°slám, (1983); Hitabeler, (1985); Dünya Bir Ä°nkılap Bekliyor, (konferans) (1985); Çerçeve I, (1985); HesaplaÅŸma (konferans), (1985); Hücum ve Polemik, (1992); Mümin-Káfir, (1994); KonuÅŸmalar, (1994).Â
button