Güncelleme Tarihi:
Burma takvimlerinde hafta 8 gün! Çarşamba, sabah ve öğleden sonrası olmak üzere iki gün sayılıyor. Bu uygulama ancak biz gezginlere yarayabilir. Görülecek yüzlerce pagoda, su yollarında kaybolacak onlarca rota, çıkılacak dağlar varken... Myanmar’ı anlayabilmek için çayhanelerin dizboyu masa ve sandalyelerinde oturmak, tozlu sokaklarında gezmek, dükkanlarında kıyasıya pazarlık etmek gerekirken, zamanınız kısıtlıyken ekstra bir günden güzel ne olabilir? Burmalılar için zaman zaten bol, gün uzun. Sabah saat 04.00’te Budist ritüellerle ya da iş yoluna çıkarak başlıyorlar güne. Gece saat 11.00’de bitiyor. Vakit alan bireysel uğraşlar, okuyacak gazete, izleyecek televizyon, rahatça dinlenebilecek radyo, gezilecek internet, çekinmeden sohbet edilecek ortamlar, beraberce kotarılacak projeler, tartışılacak konular olmadığı için zaman bol. Emma Larkin’in “Burma’da George Orwell’in İzinde” kitabını bir solukta bitirince farkına varıyorum. Myanmar, kıyısından geçtiğim diğer hiçbir totaliter ülkeye benzemiyor. George Orwell ailesi gibi kendisi için de kolonyal bir hayat seçip Burma’ya polis teşkilatında çalışmak için geliyor ve bir anlamda Burma’da kahin yazar oluyor. Sokak satıcıları 1 dolara Orwell’in “Burma Günleri”ni satıyor ama nerdedeyse bugünkü Myanmar’ı anlatan “Hayvan Çiftliği” ve “1984” tamamen yasaklı. Rejime tehdit oluşturacak her şey yasaklı ve sansürden geçiyor. Turistlerin getirdiği günü geçmiş gazeteler, dergiler gizlice el altından satılıyor. Halkın nispeten eğitimli kısmı satır aralarını okuyarak haberleri yorumluyor. Sabah televizyonda iki kanal var, biri budizm anlatıyor diğeri futbol.
1914’te kurulan “The New Light of Myanmar” gazetesinin 21 Şubat 2011 tabloid boy sayısında tam 5 sayfa General Maung Aye ve karısının pagoda ziyareti ve pirinç sunma merasimi anlatılıyor. Libya’dan hiçbir haber yok, diğer haberler de havadan sudan. Arka sayfada “Başka iletişim araçlarının sizi etkilemesine izin vermeyiniz” uyarısı var. Ayrıca demokrasinin nasıl olması gerektiğine dair büyük puntolu vecizeler...
Hem hayatının tehlikeye gireceğini hem de asla bir daha Burma’ya seyahat edemeyeceğini düşündüğü için asıl adını bilmediğimiz Emma Larkin kitabında Burma halkının 1948’den 1962’ye kadar çalkaltılı kısa bir demokratik yönetim dışında, İngilizler tarafından da acımasızca despotik bir biçimde yönetildiğini anlatıyor. Generalleri ve işadamlarını dışarda bırakırsak yılda 200 dolarla geçinmeye çalışan Burmalılar içten, güler yüzlü ve yabancıları kucaklıyorlar. Sabahın köründe uçağa yetişeceğimiz otobüsün yanından geçen tıklım tıkış dolmuşun tamamı el sallayıp gülümsüyor. Açık tenli olmak, güzel olmak anlamına geliyor. Derisi esmer olan kimse kendini güzel bulmuyor. Genç kızların beli herhalde 40-45 santim. O kadar ince ve zarifler ki.. Erkekler de zayıf narin ‘longi’lerin (önden bağlanan uzun etek) içinde hiç de efemine durmuyorlar. Atalarının Moğol olduğuna inanıyorlar. Herkes fotoğraf çektirmekten hoşlanıyor. Kimse kimseyle yüksek sesle konuşmuyor, bağırıp çağırmıyor. Bunca fakirliğe rağmen turistler için çok emniyetli, gece karanlığında bir yere yürürseniz soyulmaktan çok göremediğiniz bir lağım çukurunda kendinizi bulmaktan korkun. Köpeklerden korkanlara ise pek tavsiye edilmez sokaklar, minyatür sıska mı sıska çoğu hastalıklı sokak köpekleri biraz sevgi kırıntısıyla sonsuza kadar sizinle beraber olmaya hazır gözüküyorlar.
TURİSTLER GİTMELİ Mİ GİTMEMELİ Mİ TARTIŞMASI
Ülkenin demokrasiye geçiş yapmasını isteyen ev hapsinde tutulan Aung San Suu Kyi, turistlerin ülkeye gelmemesini istiyor “çünkü bu bir anlamda despot askeri rejimi onayladığınızı gösteriyor, para kazandırıyor, yeni turizm alanları, oteller açılması için halkın sürülmesi ve zorunlu çalıştırılması anlamına geliyor” tezini savunuyor. Yine demokrasiye geçmek isteyen 1988 başkaldırış hareketinin içinde olanlar ise turistler gelsin istiyor, izolasyonun şimdiye kadar etkili olmadığını, harcadığınız dolarların yerel, hükümetten bağımsız kişilere gitmesinin onları ekonomik olarak kalkındıracağına inanıyor. Benim fikrim mi? Gidin. Pagoda, altın, budizm, rahip, manastır, her boy buda heykeli, heykelciği ve insanların mesafeli ama sarmalayan sıcaklıklarıyla sarhoş olun.
Rahip ve rahibelerin nüfusa oranını tüm çabalarıma rağmen öğrenemedim. Halk manastırlara bağış yaparak sevap işliyor her gün yemek dilenen rahip ve rahibeleri doyuruyor. Onlar da Buda’nın öğretileri doğrultusunda günlük problemlere, korkulara çözüm yolları gösteriyorlar. Manastırlar sadece Buda ögretisi ve meditasyonda yoğunlaşıyor. Matematik, fizik, kimya, edebiyat gibi dersler yok.
YAPMADAN GÖRMEDEN DÖNMEYİN
Myanmar’dan sonra göreceğim hiçbir tapınak beni etkilemeyecek. Bagan Arkeolojik Parkı’nda 4400 pagoda, zedi, tapınak var. Yüksek bir pagodanın tepesinden veya balondan görünen manzara doyumsuz. 1287’deki Moğol işgaline kadar 230 sene yaşayan bu şehir ve içinde tutsaklığı sembolize eden, tapınağın duvarlarına sıkışmış devasa buda heykeli bulunan Manuha Tapınağı mutlaka görülmeli. Diğer kaçırılmayacak tapınaklar ise Mandalay’daki tik ağacından yapılmış Shwe in Bin Kyaung ve budanın aydınlandıktan sonra 45 yaşadığı yılı temsil eden Onhmin Thonze Tapınağı.
Yangon’daki Shwedagon Paya’da ise hem günün ilk ışıklarıyla hem de akşam zamanı bulunulmalı. Meditasyon yapanlar, rahipler, çan sesleri, zil sesleri, doğduğu günün sembolü hayvanı kutsayanlar, sularla yıkayanlar, yanan tütsüler, mumlar aklınızı başınızdan alacak.
Çıplak ayaklarınız kaldırım siyahı olacak.
U-Bein köprüsü de tik ağacından. Yaklaşık 1200 m Taungthaman Gölü’nün iki ucunu birbirine bağlayan köprü, neredeyse floresan yeşili pirinç tarlalarının üstünden geçiyor. Köprünün üzerinden kuşlar, başlarında kuş hafifliğinde kocaman tepsiler, içinde kocaman tencereler taşıyan kadınlar, rahipler, rahibeler, bisikletliler, köylüler ve tabii biz turistler geçiyoruz.
Çin’den başlayıp Andaman denizine dökülen Ayeyarwady Nehri’nde gezmek, kıyısında yemek yemek, kayıklar, tekneler, balıkçılarla haşır neşir olmak da harika.
Myanmar’da iyi bir esnaf lokantasında yemek yiyin. Burma tatları şaşırtıcı biçimde bizim damak tadımıza uygun.
Bir yetimhaneye gidip çocuklarla haşır neşir olmak hatta onlarla oynamak onlardan biri olmak da iyi gelecek size.