Güncelleme Tarihi:
“Koruyucu Çocuk Sağlığında Beslenme ve Alternatif Tıp Uygulamaları” konulu sempozyuma, Türkiye'nin değişik üniversitelerinden çok sayıda bilim insanının yanı sıra yurt dışından alanında uzman danışmanlar katıldı.
Kırıkkale – Ankara arasında tren yolculuğu sırasında “Konferans vagonu”nda hazırlanan sonuç bildirgesinde, alternatif tıp uygulamalarının kanıta dayalı bilgiler çerçevesinde değerlendirilmesi ve denetlenmesi gerektiği belirtildi.
Alternatif tıp uygulamalarının günümüzde eskiye göre çok daha gelişigüzel kullanıldığına işaret edilen bildirgede, buna bağlı olarak başta karaciğer hasarı olmak üzere çeşitli sağlık sorunları görülebildiği kaydedildi. Uygulamaların çok geniş bir yelpaze içinde, özellikle Asya kaynaklı bitkisel ürünler, masaj, yoga gibi yöntemleri içerdiği ve kolay ulaşılabilirlik nedeni ile yaygın kullanıldığı belirtilen bildirgede, hekimlerin haberi olmadan kullanımına başlanan bitkisel ürünlerin özellikle cerrahi işlemler sonrası komplikasyonların görülme sıklığını arttırdığı ya da kullanılan ilaçların etkisini değiştirebildiği ifade edildi.
ZAYIFLAMA ÇAYLARINA DİKKAT
Bildirgede, alternatif tıp konusunda şu uyarılarda bulunuldu:
“Alternatif tıp uygulamaları içinde yer alan bitkisel ürünler doktora danışılmadan kesinlikle kullanılmamalıdır. Alternatif tıpta kullanılan bitkisel ürünlerin miktarı bir kutu içindeki tabletler arasında bile farklı olabilmekte ve bu durum da akut ya da kronik zehirlenmelere yol açabilmektedir. Bitkisel ürünler bitkisel ilaç değildir çünkü çok sayıda kimyasal içerirler ve zehirlenmelere yol açabilirler. Yetiştirildikleri yörelere göre içerikleri değişebilir. Bu bitkisel ürünler ilaç olabilmek için gereken aşamalardan geçmemektedir. Uygulamalar kanıta dayalı duruma getirilmelidir.”
Alternatif tıp uygulamalarında kullanılan bitkisel ürünlerin içeriklerinin yetiştirildikleri yöreye göre de değişiklik gösterdiği belirtilen bildirgede, sinameki, kırlangıç otu, yaban fesleğeni, devetabanı, pelin ve ökse otunun karaciğere toksik etkisi olduğu kaydedildi. Ginseng ve “St. John's wort” bitkilerinin ise pıhtılaşmaya eğilimi artırdığı vurgulayan bildirgede, “Özellikle ergenler tarafından kullanılan zayıflama çaylarının önemli sağlık sorunlarına neden olduğu, gelişmekte olan organizma için gerekli bazı minerallerin emilimini engellediği için bitkisel çayların çocuk beslenmesinde de yeri olmadığı ve bazı yörelerde geleneksel bir içecek olarak kullanılan meyan kökünün hipertansiyonu olan hastalarda sorunlara yol açtığı” uyarıları yapıldı.
Alternatif tıp uygulamalarının kötüye kullanılabileceği, istismara açık ürünler içerdiği ve bu ürünlerin denetlenmesinde Sağlık ile Tarım ve Köyişleri Bakanlıklarının işbirliği içinde çalışmaları önerisinde bulunulan bildirgede, “Türkiye'de paketlenmiş bitkisel ürünler ilaç olarak kullanılacak ise Sağlık Bakanlığı, besin katkı maddesi ya da gıda desteği olarak kullanılacak ise Tarım ve Köyişleri Bakanlığından alınan onay sonucunda piyasaya sunulmaktadır. Alternatif tıp uygulamalarında kullanılanların denetlenmesi için Tarım ve Köyişleri bakanlıkları işbirliği içinde çalışmalıdır. Çocukların sağlığı için bu alanda ulusal yasaların geliştirilmesi gerekmektedir” denildi.
“GIDA GÜVENLİĞİ YASASI EN KISA SÜREDE ÇIKARILSIN”
Gıda güvenliği yasasının en kısa sürede çıkartılmasının alternatif tıp uygulamalarında kullanılan bitkisel ürünlerin kontrolü açısından önemli olduğu belirtilen bildiride, alternatif tıp uygulamalarının ayrıntılı değerlendirilmesi, kötüye kullanımının ya da istismarının önlenmesi ve eczacılığın yanı sıra farmakoloji ve toksikoloji alanındaki uzmanların da bitkisel ürünler konusunda çalışma yapmaları gerektiği önerildi.
Bildiride yer alan diğer öneriler ise şöyle:
“-Çocuk sağlığı ve beslenmesi açısından 1-2 yaş arasında da anne sütü devam ettirilmeli.
-Çocukların gelişiminde hayvansal besinlerin tüketilmemesi önemli gelişimsel sorunlara yol açabiliyor
-Çocuk beslenmesinde zeytinyağı, ceviz, yumurta sarısı, karaciğer, hamsi ve sardalye balığı önemli besin ögeleri içermektedir.
-Çocuk beslenmesinde şeker tüketiminden kaçınılması gerekiyor.
-Mısır şurubu karaciğer yetersizliğinin önde gelen nedenleri arasında yer aldığı için piyasada mısır şurubu içeren ürünlerin artmasına yol açan yeni şeker yasası gözden geçirilmeli. Aileler etiketinde mısır şurubu içeren hazır yiyecek ve içecekleri çocuklarına vermemeli. İşlenmiş gıda ürünleri, boş kalori yükü oluşturan gazlı, şekerli içeceklerin çocuk beslenmesinde yer alması sakıncalı.
-Yanlış tarım politikaları sonucu Türkiye'de de dahil olmak üzere birçok ülkede, sebzelerdeki ve hayvansal ürünlerdeki besin değeri azalmaktadır. Bu durumu önlemek için toprağa her sene farklı bir ürün ekerek topraktaki minerallerin devamlılığının sağlanması, yapay gübre kullanımından kaçınılması, hibrid tohum yerine yerel tohumlar kullanılması ve mera hayvancılığına önem verilmesi gerekir.”