Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 2002 00:00
SEÇİM akşamı, 5 arkadaş toplanmış parmaklarımızı inceliyoruz. Kimin parmağı kapıya sıkışmış gibi gözüküyor, kim ucuz kurtulmuş, onun hesabındayız.Ben parmağa sürülen boya hadisesinden hakikaten iyi yırtmış nadir insanlardanım. Bu vesileyle oy kullandığım sandıktaki görevliye bir kez daha teşekkür ediyorum.Ancak görevli arkadaş küçük bir hata yapmış. Herkesin sol eli boyanırken, benim sağ işaret parmağımı boyadı.Hatta bazıları ‘‘Sen oy kullanmamış, vatandaşlık bilinci oluşmamış bir insansın’’ bile dedi. Sağ elimin işaret parmağını göstermem bile bazılarını ikna etmeye yetmedi. Olsun, ben müsterihim.Sandık aşamasında hiçbirimizin travmatik bir hadise yaşamaması, o gecenin en sevindirici yanıydı.‘‘Sandıkta ne olabilir ki?’’ demeyin. Bir önceki seçimlerde bir arkadaşımız damgayı beğenip, ‘‘Maksat orijinallik olsun’’ diyerek bir damga da tişörtüne vurmuştu.‘‘Hasta mısın niye böyle bir şey yaptın?’’ diye sormuştuk tabii. O da ‘‘Boş kullanacağıma kendime vurdum, size ne?’’ demişti. Eh, güzel tabii.Bu seçimde sadece bir arkadaş sandık görevlisinden enteresan bir teklif almış. O da şöyle bir hadise...Bizimki sabah biraz erken gidiyor sandığa. Ortada seçmen filan yok. Oyunu kullanıyor, parmağını boyatıyor, tam çıkacak, sandık görevlisi ‘‘Mahallede bağırsana, millet gelip oyunu kullansın’’ diyor.Yani çok pardon, nasıl bir anlayış bu yahu! Geliyorsunuz oturduğunuz sokağa ve bağırmaya başlıyorsunuz ‘‘Ey vatandaş! Oyunu kullan. Ben kullandım, çok güzel oluyor. Ey vatandaş sen de oyunu kullan sen de kendini güzel hisset!..’’Bizimki haliyle ‘‘Ben böyle bir şey yapmasam, hem sesim kısık’’ diyerek ortamdan hızla uzaklaşmış...***Seçim akşamı esas plan CNBC-E karşısına geçip
film, dizi ne vasra seyredip, çeyrekli saatlerde de seçim sonuçlarını seyretmekti. Fakat ilk sonuçların ardından B Planı'nı uygulamaya karar verdik.B Planı da basitti. Sadece ‘‘24’’ için CNBC-E'ye dönülecek. Kalan zamanda da film seyredilecek.‘‘24’’ seyredildi. Beş kişinin aynı film üzerinde anlaşması biraz zor oluyor. Bu sebepten, seyredilecek filmi belirleyene kadar ‘‘Jackie Brown’’ın giriş sahnesine takılmaya karar verdik.Filmi seyredenler hatırlayacaktır; giriş sahnesinde Pam Grier (Jackie Brown), hostes üniformasıyla havaalanında yürür. Yani 20 kere seyretmeyi gerektirecek bir hareket yoktur.Pam Grier'ın hastası da sayılmayız. ‘‘O zaman niye 20 kere seyrediyorsunuz kardeşim? Seçim travması mı, nedir?’’ diyeceksiniz.Hayır efendim; o gece toplanan ekip Pam Grier'ın değil, ‘‘Across The 110th Street’’ şarkısının hastasıdır. ‘‘Jackie Brown’’ seyredileceği (Veya seyredilmeyeceği) zaman bu şarkı 10 kere, 20 kere dinleniyor. Normal değil tabii ama durum böyle...Neyse efendim; sonunda seçim neticelerinin de etkisiyle, alemin en korkunç filmlerinden biri olan ‘‘Shining’’i seyrettik. Ya, ben o filmdeki ikizlerden harbiden çok korkuyorum. bunu da belirtmeden geçemeyeceğim.Bir arkadaş da sağolsun film boyunca ‘‘Redrum.. Redrum...’’ (Tersten okununca İngilizce 'cinayet' manasına geliyor. Ve filmin en sinir bozucu sahnelerinden biridir) diyerek sinirleri iyice düğümledi.Bulunduğumuz ortamın gerçekdışılığını 'ötelemek' için bir de ‘‘Matrix’’ patlattık.Sabaha karşı, yorgun vaziyette dağılırken, neşeli birşeyler seyretme kararı aldık. Hemen Peter Sellers'ın ‘‘Party’’ filmini koyduk.Yine seyredenler hatırlayacaktır. Filmin açılış sahnesinde figüran rolündeki Peter Sellers, yaklaşan orduyu uyarmaya çalışan bir borazancıyı canlandırır.Rolü kısadır. Borazanı öttürecek, bir Hintli asi bunu vuracak ve bitecek. Fakat baba rolü uzatabilmek için ölmeme kararı alır. En sonunda bütün ordu bunu kevgire çevirir ama bu hala borazandan muhteşem sesler çıkarır.10 kere gülmekten gözlerimiz yaşarana kadar seyrettik ve birkaç saat uyuyup yeni Türkiye'ye hazır vaziyette uyanmak üzere dağıldık.Evde kalanlar, uyanır uyanmaz aynı sahneyi 5 kere daha seyretti. İyiydi.
button