Güncelleme Tarihi:
Bu benim ilk öpüşmem değil
Ben alt dudak, üst dudak diye ayrımcılık yapmam, fark etmez. ılk kez de öpüşmüyorum. Daha önce başka bir filmde seviştim hatta... Gerçi ilk kez biri çıkıp cesurca “Öyle bir öptü ki, repliğimi unuttum” dedi, ama bunu ciddiye almadım, rahatsız olmadım. Hakan’ı tanımayanlar onu çok ciddiye almış olabilirler. Hani çocuklar eline yeni bir oyuncak alır da sevinçle karışık bir heyecan duyar ya, o da amatör oyuncunun böyle bir sahnede yaşayabileceği bir duyguyu anlattı, o kadar...
Adım ‘alt dudak’a çıktı
Hakan, o sahneyi çok keyifli anlattı bence. Ama şimdi Taies Farzan denince insanlar hemen “Aaa, alt dudak mı?” diyorlar. Türkiye’ye böyle bir giriş yapmak istemezdim. şimdiye kadar hep gözlerimle tanınırdım çünkü... Ama oldu bir kere... Bir de bazı insanlar benim Hakan Karahan ile birlikte olduğumu düşünüyormuş. Açıkçası bu tip haberler çıkınca “Hadi ya” deyip geçtim. Ben onu ve Candan Erçetin’i bir yıla yakın süredir tanıyorum. Yok öyle bir şey tabii ki...
“Gölgesizler” filminde Hacer karakterini canlandıran Taies Farzan, rol arkadaşı Hakan Karahan’ın “Kadınları hep üst dudaktan öperim. Ama Taies yüzünü çevirince alt dudağı bana geldi. Dondum kaldım, çekim durdu” açıklamasıyla gündeme geldi. Olayın büyümesine şaşıran ıran asıllı Alman oyuncu “Öpüşmek ne ki, ben önceki filmlerimde seviştim de...” dedi.
Daha önce Özcan Deniz ile “Kader” dizisinde rol almıştınız. şimdi “Gölgesizler”desiniz. Türkiye’de adınızı duyurmak için neden bu kadar geç kaldınız?
- Türkiye’de zaten çok oyuncu var ve buradaki imkanlar da daha çok onların hakkı. Başkalarının piyasasına girmeyeyim diye düşündüm.
Kültürler arasında epey yolculuk yapmışsınız. Bu yol ne zaman başladı?
- Şanlı bir aileden geliyorum. Babam Farshid Tarzan yönetmen ve oyuncuydu. Rejim değiştiğinde, iktidarın hazzetmediği sevişme, öpüşme sahneleri olan batı normlarında filmlerde oynadığı için tüm ülkede aranmaya başladı.
Ve ülkeden kaçtınız... Peki artık ıran’a gidebiliyor musunuz?
- Gidemiyorum. Nedeni onlara hitap etmeyen tiyatro oyunlarında yer almış olmam. Kaldı ki Türkiye benim anavatanım gibi. Buraya geldiğimizde çocuktum. Çocukluk ve ergenlik dönemlerimi ıstanbul’da geçirdim. Alman vatandaşı olsam da burada daha rahatım, hiçbir şekilde yabancılık hissetmiyorum. Halimden şikayetçi de değilim. Aksine çok mutluyum. Ailem o olayları yaşamasaydı farklı kültürleri tanıma fırsatı bulamayacaktım. Amerika’da, ıran’da, Türkiye’de, Almanya’da yaşadık. Almanya’da oynadığım dans tiyatrosu ile Afganistan’dan Sri Lanka’ya kadar birçok yeri dolaştım. O oyun sayesinde birçok farklı kültürü de tanımış oldum.
Oyunculuğa nasıl başladınız?
- Türkiye’deyken halk oyunları ekibindeydim. Milliyet gazetesinin düzenlediği yarışmada ikincilik bile kazanmıştık. O günlerde babamla birlikte adres sormak için Köln’deki bir tiyatroya girdik ve masanın üzerinde duran Hürriyet gazetesinde ikincilik fotoğrafımızı gördüm. Bu sayede dans ettiğimi öğrendiler ve bana “Yunus Diye Göründüm” oyununda semazen rolünü teklif ettiler. Oyuncu olmak istemediğimden kabul etmedim ama babam “şu anda yaptığın bir şey yok, tabii ki gelirsin” deyince ona olan saygımdan dolayı provalara başladım.
BU FİLMİN DEĞERİ ZAMANLA ANLAŞILACAK
Hep alaylı mı devam etti oyunculuk serüveni yoksa eğitim aldınız mı?
- Teori eksikliğini hissedince oyunculuk okuluna girdim, ama orada beni bir yıldan fazla barındırmadılar. Müzikalinden çocuk oyununa ve dramasına kadar her türü Almanca, ıngilizce, Farsça oynamış biri olarak bana verecek bir şey bulamadılar.
Gelelim son filminiz “Gölgesizler”e... Bu ekibe nasıl dahil oldunuz?
- Bunu Mustafa Oğuz’a borçluyum. Çünkü geçen sene düzenlenen Berlin Film Festivali’nde beni Hakan Karahan ve Candan Erçetin ile tanıştırdı. Benim için büyük şanstı. ıyi ki onlarla tanışmışım, iyi ki bu filmde yer almışım.
Çok başarılı oyuncularla birlikte kamera karşısına geçtiniz. Nasıl bir deneyim oldu sizin için?
- Tam bir okul gibiydi. Diksiyon-fonetik’te Arsen Gürzap, oyunculukta Ahmet Mümtaz Taylan, hoş sohbeti ve tecrübeleriyle Selçuk Yöntem... Ayrıca benim gibi bir gurbetçi daha vardı ekipte; Erhan Saban...
“Gölgesizler” iki haftada 267 bin 186 kişi tarafından seyredildi. Gişede hayal kırıklığına uğradınız mı?
- Hayır, bir noktadan sonra halkın filmi alıp götürmesi, sahiplenmesi gerekiyor. Bazı filmler vardır, bugün çok duyarsınız ama yıllar sonra unutulup gider. “Gölgesizler”in değeri ise zamanla anlaşılacaktır.
Hakan Karahan’ın kameralara öpüşme sahnesinde yaşadıklarınızı anlatmasına ne diyorsunuz?
- Programı izleyemedim ama ertesi gün hep beraber internetten seyrettik, çok eğlendik. Hakikaten fark etmemiştim o sırada olanları. Bir de ben alt dudak, üst dudak diye ayrımcılık yapmam. ılk kez de öpüşmüyorum. Daha önce başka bir filmde seviştim de. Gerçi ilk kez biri çıkıp cesurca “Öyle bir öptü ki repliğimi unuttum” dedi. Ben bunu hakikaten ciddiye almadım, rahatsız olmadım. Hakan’ı tanımayanlar onu çok ciddiye almış olabilirler. Hani çocuklar eline yeni bir oyuncak alır da sevinçle karışık bir heyecan duyar ya, o da amatör bir oyuncunun böyle bir sahnede yaşayabileceği bir duyguyu anlattı. Çok da keyifli anlattı. Ama şimdi Taies denince insanlar hemen “Aaa, alt dudak mı?” diyorlar. Türkiye’ye böyle bir giriş yapmak istemezdim. şimdiye kadar hep gözlerimle tanındım çünkü...
İnsanlar sizin Hakan Karahan ile birlikte olduğunuzu düşünüyor...
- Bu tip haberler çıkınca “Hadi ya” deyip geçtim. Ben onu ve Candan Erçetin’i bir yıla yakın süredir tanıyorum.
ALMANYA’DA YA TERÖRİSTİM YA HİZMETÇİ
Oyunculuk size yetmemeye başladı, yapımcılığa da el attınız. Ne zaman oldu bu geçiş?
- Bir şirket kurup Almanya’nın en genç yapımcısı oldum. ılk filmim “Breathful”da hem oyuncu hem de yapımcıydım. Deneysel sanat filmiydi ve elimdeki parayı bir güzel batırdım, ama olsun... Amerika’ya gidip üç ödülle döndük. Sonra 2006’da bir filmde daha yapımcılık yaptım. Hâlâ teklifler geliyor ama ilerleyen zamanlar için düşünüyorum. Yazmayı seviyorum, yazıp yönettiğim kısa metrajlı filmimle Los Angeles’ta en iyi yönetmen ödülünü aldım mesela...
Yurtdışında alkışlanıyorsunuz, ödül alıyorsunuz. Almanya’da nasıl karşılanıyorsunuz peki?
- Genelde sizi hep dış görünüşünüzle bir yerlere koyuyorlar. Türkiye’de farklı roller oynama imkanım olsa da Almanya’da genelde hizmetçi ve terorist rolleri geliyor. Her ne kadar son dönemde Almanya’da Türk kökenli oyuncuların sayısı artsa da hâlâ bizim istediğimiz seviyede değil.