Banu Tuna
Oluşturulma Tarihi: Ocak 02, 2004 02:17
Birkaç gündür piyasaya yeni çıkan bir kitabı okuyorum. Sophie Kinsella'nın yazdığı ‘‘Alışverişkolik ve Pembe Dünyası.’’ Bir yandan okuyorum, bir yandan da ‘‘Benim yazmam gereken kitabı yazmışlar’’ diye söyleniyorum. Kitabın kahramanı Rebecca, o kadar tanıdık ki çünkü. Alışveriş merkezleri Rebecca'larla dolu.
Kitap, Rebecca Bloomwood adlı ekonomi muhabirinin sonu gelmez, hayatını çekilmez hale getiren alışverişlerini, bankalarla ve taksit kartlarla başının nasıl derde girdiğini anlatıyor temel olarak. Rebecca, insanlara paralarını nasıl değerlendirmeleri gerektiğini anlatıyor ama kendine bir hayrı dokunmuyor. Çünkü o bir alışverişkolik. Yüksek rakamlı kredi kartı ekstreleri geldiğinde bile sinirlerini yatıştırmak için alışverişe çıkıyor. Alışverişe çıkmazsa hayatını gri renkler basıyor, depresyon tüylerini ürpertiyor.
En büyük zevki de kendine kılık kıyafet almak. Her an bir kaza geçirecek ve birileri iç çamaşırlarını görecek diye şık ve pahalı iç çamaşırları satın alıyor. Sokakta yürürken vitrin camlarında kendini seyrediyor, üzerindekileri tek tek listeliyor ve hep dua ediyor: ‘‘Keşke şimdi bir moda dergisi, sokak modası sayfası için fotoğrafımı çekse. Tepeden tırnağa marka giyindim.’’
Herhangi bir yerde indirim etiketi gördüğünde kalbi deli gibi atmaya başlıyor, tansiyonu çıkıyor. Pahalı markalardan aldığı şeylerin poşetlerini, birilerine hava atması gerekirse diye yatak odasında saklıyor. Müzeye gittiğinde bile sergilenen tarihi eserlerin üzerinde fiyat etiketi arıyor.
Sonra kabarık kredi kartı ekstresi geldiğinde kendini hediye puanlarıyla avutuyor. Evet dünyanın parasını harcıyor ama olsun, annesine hediye alacak kadar birikmiş hediye puanı var. Kárda sayılır yani!
İşte ben günlerdir kitabı okurken bu kadına gülüp duruyorum, onunla dalga geçiyorum. ‘‘Canım insan bu kadar kafasız olur mu, kendini kaybedip ne kadar para harcadığını unutur mu?’’ diye. Sahi, size söylemeyi unuttum. Rebecca'nın bir özelliği daha var. Hesap ekstreleri geldiğinde hep şaşırıyor. Ne kadar para harcadığının farkında değil çünkü.
Rebecca'nın acınacak yaşamını okurken kendimle nasıl gurur duyuyorum anlatamam. Benim de bir sürü kredi kartım var ama başıma hiç böyle şeyler gelmiyor. Neden? Çünkü ben aklı başında, kontrollü biriyim.
Biriydim demek daha doğru olur aslında. Çünkü iki gün önce, ben yine Rebecca'nın makus talihine kahkahalarla gülerken masama bir zarf geldi. Bankadan. Sonsuz bir güvenle açtım zarfı, sonra
film koptu. Maaşımın neredeyse tamamına denk gelen rakamı görünce donup kaldım. Üstelik ben kredi kartı borcumu tek seferde kapatırım. Harcamaların hepsini geçen ay yapmışım yani. Asla, hatırlamıyorum. Ama ekstrenin üzerindeki liste hatırlatıyor. Öyle sarsılmış durumdayım ki, sesli düşünmeye ve sızlanmaya başladığımın farkında değilim. Etraftaki arkadaşlardan bazıları halime gülmeye başlamış bile. Eyvahlar olsun, ben de Rebecca oldum. Keşke David Beckham gibi kocam olsaydı. Yılbaşı hediyesi için ayırdığı 13 trilyonun cüzi bir bölümüyle kapatıverirdi borcumu.
Aman canıımmm olsun, böylece bir dolu ekstra mil kazanmış oldum. Kárda bile sayılırım.