Aksiyon değil, komedi ön planda

RED (Retired- Exteremely Dangerous, yani Emekli, Çok Tehlikeli), gişe başarısı yadsınamayacak bir aksiyon komediydi.
RED 2 ise ilk filmin de rüzgarını arkasına alarak coşuyor ve hayran kitlesini hayal kırıklığına uğratmıyor.
Kimliklerini gizleyen ve artık emekli olmak isteyen ajanlar, ülkeler arasında Bourne filmlerini aratmayacak maceralara koşarken diğer yanda da son derece eğlenceli bir seyir sunuyorlar.

AKSİYONDAN ÇOK KOMEDİSİNDEN ETKİLENDİM

Karşımızda sadece aksiyon ve gerilimli bir ajan hikâyesi değil, son derece komik ve eğlenceli de olabilen bir film var.
Şahsen filmin komedisinden daha çok etkilendiğimi itiraf etmeliyim.
Bu komedinin merkezindeyse eski CIA operasyon ajanı Frank Moses’ın ajanların dünyasından bir haber olsa da aşkının yanında olmak için her türlü riski göze almaya hazır sevgilisi Sarah Ross var.
Sarah Ross rolündeki Mary-Louise Parker son derece sevimli ve eğlenceli bir portre çiziyor.

ZOR OLAN KADINI ELDE ETMEK DEĞİL ELİNDE TUTMAK

Emekli CIA ajanı Frank Moses, kaybolan ve dünyanın güç dengesini değiştirebilecek yeni jenerasyon öldürücü bir cihazı bulmak için, eşi benzeri olmayan ve seçkin operasyoncu ekibiyle yeniden biraraya geliyor.
Bu konuda en başta pek istekli olduğu söylenemez tabii.
Onu markette alışveriş yaparken yakalayıp göreve çağıran eski ortağı Marvin Boggs’a (John Malkovich) bir yere kadar direnebiliyor.
Ama asıl direnemediği, ilişkilerini canlı tutmak için heyecana ihtiyaç duyan sevgilisi Sarah.
Sarah ‘ekipten biri olma’ isteğini yerine getirmek üzere.
Bu arada Frank de bir kadını elinde tutmanın, onu elde etmekten daha zor olduğunu öğrenmek zorunda kalıyor.
Filmin komedisi de bu ikilinin üzerine kurulu zaten.

CATHERINE ZETA JONES VE BERBAT MAKYAJI, PERUĞU

Dünyayı kurtarma yolunda onlara ölümcül keskin nişancı Victoria (Helen Mirren), fesat bir Amerikan görevlisi (Neal McDonough), kiralık katil olan Han (Byung Hun Lee), Frank’in eski aşkı Katja (Catherine Zeta-Jones) da eşlik ediyor.
Hep birlikte dahi bilimadamı Edward Bailey’yi (Anthony Hopkins) bulmaya çalışıyorlar.
Ekip film boyunca Avrupa’nın çeşitli şehirlerini geziyor.
Paris’in dar sokaklarındaki soluk kesen araba takip sahnesi bu gezintinin en çok akılda kalanı.
Paris’in olmazsa olmazı Eyfel Kulesi ve Londra’nın gözü ‘London Eye’ çeşitli kereler gözümüze sokuluyor tabii.
Bu arada ekibe bu filmde katılan Catherine Zeta Jones’un hayranlarına kötü bir haberim var; yaşlandığından mıdır, berbat peruk ve makyajından mı bilemedim ama Zeta Jones bu filmde gerçekten de kötü görünüyor.
Red serisi Warren Ellis ve Cully Hamner’ın çizgi romanından sinemaya uyarlandı.
Bu durumu ve çizgi romanı anımsatacak geçişlere de yer veren yönetmen Dean Parisot, aksiyon sahnelerinde bilgisayar efektlerinden çok gerçek çekimler üzerinden ilerliyor.
Aksiyonun çok da üstüne gitmiyor açıkçası.
Zaten RED 2’nin derdi aksiyon da değil.
Komedisi ve özellikle tüm yıldız isimler biraraya geldiğinde yükselen enerjisi filmi başka bir yere götürüyor.
Öyle ahım şahım bir hikayesi yok belki ama ekip işi on numara.