Oluşturulma Tarihi: Ağustos 02, 2004 00:00
HIZLANDIRILMIŞ tren faciası AKP’yi, kendi getirdiği bürokrat kadrolarla bir kez daha yüzleşmeye itmek durumunda.Bu kadroların çoğunluğu, yeni bir şeyler yapmak konusunda iyi niyetli. Ancak, bunları gerçekleştirmede bazı engeller bulunduğunu göremiyorlar. Engelleri ilk etapta, yeterlilik, güçlü devletçi anlayış, sadece kendinden olanlara güvenip diğerlerini dışlayıp onların uyarılarını iyi niyetli bulmama, iş yapma yeteneğiyle dindarlık arasında doğru orantı kurma, gücün havasına girme, AKP ile kendilerini özdeşleştirme diye sıralamak mümkün. Özellikle gözlerden biraz daha uzak tutulabilen; ancak işle doğrudan bağlantılı, ince bıyıklı ara kademe yöneticilerde bu sorun daha can alıcı. KENDİ HUKUKUNU YARATMAKBu hatalar, insan kaybı da dahil, önemli kusurlar yaratsa da bir şekilde görünmez kılınıyor, ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ anlayışı öne çıkarılıyor. Örneğin, doğal felaketler karşısında bazı yörelere uzun günler elektrik verilmemesi, baraj kapaklarının açılmasından kaynaklanan seller, THY rötarları gibi konulara belki bu açıdan da bakılması gerekirdi; ancak sanki ‘es’ geçildi. ‘Ben yaptım oldu’ anlayışını güçlü kılınca hukukilik geri plana itiliyor. Bağlı bulundukları makamlara, ‘Mevcut ödenekler de fazla, seneye artış istemiyorum. Hakedişleri yüzde 30, 40 kestim, önceki idarenin işlerini geçersiz kıldım’ diye övünenler, yüklenicileri mahkemelere yönlendiriyor. Ancak, mahkemelerin ağır tazminata hükmetme olasılığı pek düşünülmüyor. Oysa, devletin gelecekte daha büyük yükle karşılaşabileceği belirtiliyor. DİNÇER DE ETKİN OLAMIYOR Bazı bürokratların devletçi ve gücü kendinde toplayıcı anlayışlarını AB ve serbest piyasa hedefleri bile kıramıyor.AKP’nin getirdiği en yüksek kademedeki bürokrat olan Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer yetkilerinin pek çoğunu devretmişken, diğer bürokratların neredeyse tamamının daha aksi çabalarda olduğunu söylemek mümkün. Dinçer’in de bundan yakındığı biliniyor; ama ilginçtir ki başkanlık ettiği müsteşarlar toplantısında, ‘Sayın Başbakan benim onayımı görmeden hiçbir şeye imza atmıyor’ demesine karşın, bağımsız kurulların bazı yetkilerinin geriye alınmasını düzenleyen tasarılara da rahatlıkla geçit veriyor. ‘Bir kurumuna bağlı bürokratların, tüm diğer kurumların bürokratlarının devleti kendileri kadar korumadığına inanmaları’ bilinen bir gerçek. Dinçer, AKP iktidarında da bu kuralın değişmediğini ilk fark eden isim; ama aynı toplantıda, bir müsteşarın, ‘Sayın müsteşarım, biraz da bize güvenin’ sitemi ile karşılaşması da bir ilginç rastlantı. Acaba, onlar da Dinçer’i ‘Benim doğrularım var’ anlayışında mı buluyor veya en önemli görevi Başbakanlık’la Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay arasında koordinasyon sağlamak olan Dinçer’in bu alandaki kuşkulu durumu AKP’nin bürokratik kademelerinde de mi geçerli? Bu ayrı bir konu olarak görülse de bıçağın kemiğe dayandığını, bunu gören bazı bakanların kendi getirdikleri bürokratlar arasında ayıklamaya gitme noktasına geldiklerini belirtmeli.
button