Aklın üstünlüğü'nü kaybettik, hükümsüzdür!

Güncelleme Tarihi:

Aklın üstünlüğünü kaybettik, hükümsüzdür
Oluşturulma Tarihi: Aralık 03, 2003 17:45

National Science Foundation bir anket yapmış, Amerikalılar’ın % 90’ının “Bilimsel gelişmelerle, buluşlarla ilgili” olduğu ortaya çıkmış. Gerçi iki Amerikalı’dan biri “Dünya’nın Güneş etrafında bir turu bir yılda tamamladığını” bilmiyormuş, ama olsun. Her iki Amerikalı’dan biri Mucize’ye, hayaletlere inanıyormuş, ama olsun... Mühim olan niyet! İlgi duyuyorlar ya, siz ona bakın...

Haberin Devamı

New York Times gazetesi, Bilim sayfalarının 25.yılı şerefine bir dizi-yazı yayımlıyor, 11 Kasım’dan beri. 25 gün, 25 araştırma. Mesela, başlıklar şöyle:

“Savaş bizim biyolojik kaderimiz midir?”
“Yer çekimi tam ne anlama gelir?”
”İnsan, Merih’e gidecek mi?”
“Kadın’ın miyadı doldu mu?”
“İnsan gerekli mi?”

...

New York Times’in bu iddialı yazı-dizilerinin birincisinde “Bilimin ne önemi var?” diye soruluyordu.

(NY Times çok şanslı bir gazete. Sayfalarında böyle yazılara, araştırmalara yer bulabiliyor. Ama bizim gazetelerimizin de hakkını yemeyelim şimdi. NY Times’ın işi kolay: Pınar Altuğ Çocuklar Duymasın’dan ayrılsın mı, yerine kim gelsin? Hande Ataizi, televizyonda suratının ortasına bir Osmanlı şamarı patlatan Sevda Demirel’i affetsin mi, etmesin mi? Kaya Çilingiroğlu’nu kim vurdurdu? Pınar Altuğ, “sadece arkadaşız” dediği Tony’nin elini mi tuttu, elini tutmadıysa neresini tuttu? gibi önemli tartışmalar olmuyor Amerika’da. Onların Derya Arbaş gibi önemli sanatçıları da olmadığı için, bir hafta boyunca ölüm ve cenaze haberi vermeleri de gerekmiyor...)

Bilimin ne önemi var? Bilim gerçekten önemli mi?

Bill Clinton’ın bilim danışmanı John Gibbons, XX.yüzyılın son çeyreğinde bilme karşı duyulan şüphenin, şüpheciliğin sebebinin, 1960’lı yıllarda ortaya çıkan ekolojist hareket olduğunu savunuyor. Özellikle de Rachel Carson’ın DDT’nin kötü etkilerini ifşa ettiği Sessiz Bahar adlı kitabın çok etkili olduğu görüşünde.

“Bu tarihe kadar, diyor Gibbons, insanlar bilimin sadece iyi sonuçlar doğurduğunu, insanlığı hep ileri götürdüğünü düşünüyorlardı. Bugünse, iyiyle kötü arasında bir seçim yapmak zorundalar.”

Gibbons “Akılcılık galip gelir inşallah!” diyor, ama çok da umutlu değil.

Halbuki, XX.yüzyılda insan ömrünü 50 yıldan 80’e çıkarmadık mı? Pek çok hastalığa çare bulmadık mı? Ay’a gidip Evren’in pek çok sırrını aydınlatmadık mı?

DNA sarmalının kaşiflerinden James Watson’ın dediği gibi, “Elli yıl önce nasıldı, çoktan unuttuk. Hayatı çekilmez kılan tek şey Bing Crosby’nin iç karartıcı müziği değildi...”
Ama, terazinin bir de öbür kefesi var: Asit yağmurları, toksinler, Bhopal kazası, nükleer atıklar, global ısınma...

NY Times diyor ki, Amerikan Kongresi bile “bilimden şüphe etmeye” başladı. XX.yüzyılın ana bilim dalı olan fizik araştırmalarına verilen destek azaldı. Ama sağlık harcamaları ve ... askerî araştırmalar bütün hızıyla sürüyor. “Geçen sene silahlanmaya 58 milyar dolar harcandı. Yani Soğuk Savaş döneminden çok daha fazla.” Bu arada sanayi şirketleri de Ar-Ge için 180 milyar dolar ayırdılar.

“Neticede, Amerikalılar’ın önüne yeni cep telefonları, gelişmiş ilaçlar, teknolojik oyunlar, oyuncaklı arabalar ve genetik değişime uğramış gıdalar sürülürken, gerçek bilim daha yavaş ilerliyor.”

Tabii bu arada Darwincilik gibi temel teoriler de saldırı altında. “Yaradılışçılar” bir yandan, (İnsan, doğal ayıklama ve rastantı ile ortaya çıkmış olamaz, diye düşünen) “design intelligent” taraftarları öte yandan Evrim Teorisi’ne acımasızca saldırmaktalar ve bu tür tezleri “Evrim Teorisi kadar geçerli akademik çalışmalar” diye kabul ettirmeye çalışıyorlar.
Ama asıl kavga başka cephede.

XX.yüzyılın ikinci yarısında büyük bilimsel icat ve keşiflerin çoğuna imza atan ABD çok ciddî bir rekabetle karşı karşıya, hem de artık kendi toprağında. Amerikan üniversitelerinin mühendislik bölümünde okuyan yabancı öğrenci sayısı, 1999 yılında ilk kez Amerikalı öğrencileri geçti. Nobel Kimya Ödülü sahibi Richard Smalley, “Parlak öğrenciler ve bilimde büyük dalgalanmalar artık Asya’dan çıkıyor, diyor. Onlar için ne mutlu, ama bizim ülkemiz (ABD) için aynı şeyi söylemek zor. Ekonomik refahımız ve ulusal güvenliğimiz için bu iyi bir gidiş değil.”

Biz Türkler’in böyle sıkıntılarımız yok elhamdülillah.

Biz genetik mühendisi, bilgisayar uzmanı veya nükleer fizikçi değil, “İmam ve Hatip” yetiştirmeyi hedefliyoruz.

Önce, insanlarımıza başta tercih şansı bırakmayıp, “Aklın üstünlüğüne inanmayan” insanları iktidara getiriyoruz, ardından “İktidarla terbiye olurlar inşallah” diye elimizi gökyüzüne açıp, Allah’a sığınıyoruz.

Çetin Altan “XX.yüzyılı ıskaladık” diye dertlenir ya... bakmayın siz “21.yüzyıl Türk yüzyılı olacak!” türünden martavallara, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın dediği gibi biz çoktan “Aklın üstünlüğü kaybettik!”

İşin kötüsü, aramaktan da vazgeçtik!

Haberin Devamı



Not: Bu yazı daha önce Doktordan Haber (www.doktordanhaber.com) sitesinde yayımlanmıştır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!