Röportaj: Reha ERUS
Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2006 00:00
Charlotte Rampling, sinema tarihine "Gece Bekçisi" filmindeki Nazi şapkalı, göğüs uçları pantolon askılarıyla gizlenmiş sahnesi ile damgasını vurdu. Aradan tam 32 yıl geçti ve şimdi olay film "Temel İçgüdü-2" ile gündemde... Kazandığı başarılara rağmen Hollywood’a yüz vermeyen yıldız, "Akıllı olan Hollywood tuzağına düşmez" diyor.
- Siz "Basic İnstinct-2"filminde bir psikiyatrı canlandırdınız.
Evet, psikiyatr Milena Gardosh rolünü üstlendim. Senaryo gereği, Sharon Stone’un oynadığı Catherine Tramell karakterinin son kurbanı olan Doktor Michael Glass’la aynı hastanede çalışıyor ve onu sürekli bu kadına karşı uyarıyordum.
- Bu filmde oynamayı kabul etmenize sebep ne? Senaryo mu, yoksa Sharon Stone adı mı daha cazip geldi?
Sharon Stone, 14 yıl boyunca bu filmin devamını çekmek için büyük savaşlar verdi ve sonunda başardı. Proje netleşir netleşmez de rolü bizzat telefon açarak kendisi bana önerdi. Zaten geçmişte birkaç kez psikologların divanına yatıp tedavi görmüştüm. Yani rolle önceden bir tanışıklığım vardı! Ayrıca o çok seksi, akıllı ve cesur bir yıldız. Beni de yıllardır kendisine örnek aldığını söyler durur. O yüzden teklifi kabul ettim.
- Sharon Stone ile aynı seti paylaşmak konusunda ne diyeceksiniz?
Bir kere Sharon Stone çok akıllı ve dengeli bir yıldız. Kendinden inanılmaz emin. Bazı erotik sahnelerde inisiyatifi kendisi eline aldı. Harika bir vücudu, ayrıca ironisi var.
- Şimdiden filmin devamının çekileceği söyleniyor.
Eğer bir psikiyatr rolüne yine ihtiyaçları varsa, adresimi biliyorlar.
- Sizin için "60 yaş grubunun en seksi kadını" diyorlar. "Swimming Pool", "Lemming", "Vers Sud" gibi son filmlerinizde de cömertçe sergilediniz vücudunuzu.
Bakın, ben hiçbir zaman yaşımı saklamadım, neşter altına yatmadım. Neysem oyum. Yaşlanmak beni hiç korkutmadı, korkutmuyor. Yaşımla her zaman gurur duydum. Profesyonel bir oyuncuysan, yaşın önemi yoktur. Bayağılığa kaçmadıkça kamera karşısında soyunursun da... Bunu yaparken yılların bedeninde bıraktığı izleri takmazsın. Ben en güzel rolleri 50 yaşımdan sonra oynadım. Üstelik onlar anne, teyze rolleri değil, şehvetli kadın rolleriydi.
- Yaşınızı saklamakta hiç sakınca görmüyorsunuz, öyle mi?
Gençken "güzelliğin" tehlikesini sezdim. Güzel olmak tanrının bir armağanı. Güzelliğimin bilincine vardığımda, üzerinde fazla durmamaya çalıştım ve bu kozumu küçümsedim. Böylece güzelliğimin tutsağı olmadım. Bu, belki de mesleğimde aldığım en akıllıca karardı.
- Gelelim Hollywood’a... Neden Hollywood yapımcılarına sürekli "Hayır" yanıtı verdiniz?
Çünkü benim karakterime göre değil. Ben Avrupalı’yım, küçük filmlerde kompleksi olmayan yönetmenlerle çalışırım. Hollywood insanlık üzerine
film yapmaz. Yapımcıların tek isteği kısa yoldan para kazanmaktır. Sanat ikinci planda kalır. Yıldız sisteminde büyük bir rekabet vardır; asistanlar, bodyguard’lar... Hollywood o kadar çocuksu ki... Yok teşekkür ederim, ben almayayım. Akıllı olan bu tuzağa düşmez.
- Siz asıl "Gece Bekçisi"ndeki rolünüzle özdeşleştiniz.
Evet. Masumiyet ile günahın karışımı olan bir sembol roldü o... Gerçi İtalyan yönetmen Liliana Cavani’nin dünyasına girmek hiç de kolay olmadı. Tabii çıkmak da! Genelde kadın yönetmenler daha titizdir ve istekleri hiç bitmez. Erkek yönetmenlerden daha katı ve acımasız olurlar.
Aşk acısı yüzünden tedavi bile gördüm
Aşk, umutsuzluğa kapılma ve kaybetme fobisidir! 80’li yıllarda bu yüzden büyük bir depresyona girdim ben... İkinci eşim müzisyen Jean Michel Jarre ile evliliğim krize girince, büyük aşk acısı çektim. Film çalışmalarına ara verdim ve tedavi gördüm.