Oluşturulma Tarihi: Mayıs 01, 2004 00:00
YeÅŸim ve Tokol çiftinin deniz tutkunu olduÄŸunu gören eski bir denizci onlara Tahiti’deki teknesini ‘Alın dünya turu yapın’ diyerek hediye etti. Onlar da iki çocuklarını Ä°stanbul’daki yakınlarına bıraktı, motosikletlerini ve eÅŸyalarını satıp yola çıktılar. Sekiz ay dünya denizlerinde dolaÅŸtılar, bir yandan da okyanus aşırı ülkelerin mobilya tasarımlarını incelediler.Tonguç Tokol (38) Marmara Ãœniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık Bölümü Öğretim Görevlisi. EÅŸi Neslihan YeÅŸim (29) ise aynı üniversitenin Grafik Sanatlar Bölümü’nden mezun, baskı resim sanatçısı. Dört yıllık evliler. Ä°kisinin de ilk evliliklerinden birer çocukları var.Ortak noktaları çok. Ama bir tutkuları var ki hepsinden ağır basıyor: Deniz. Ä°ÅŸi-gücü, evi-barkı çocukları bile bıraktırıp elde avuçta ne varsa satıp denize koÅŸturacak kadar yoÄŸun bir aÅŸk bu. Bu yüzden tam sekiz ay boyunca dünya denizlerinde yelken basıp fırtınalarla boÄŸuÅŸtular. Åžimdi kısa bir mola için Ä°stanbul’dalar. Mayıs sonunda kaldıkları yerden yola devam edecekler.Düşlerini gerçekleÅŸtirmenin sevinci içindeki Neslihan YeÅŸim öykülerini şöyle anlattı: ‘4 yıllık evliyiz. Altı metrelik Deniz adında bir teknemiz vardı. Yıllarca Marmara, Ege ve Akdeniz’de turlar yaparak deniz tutkumuzu gidermeye çalıştık. Gitmeli, uzaklara açılmalıydık. Ama ne eski teknemiz, ne de yaÅŸam tarzımız buna olanak veriyordu. Yosun adlı teknesiyle dünyayı dolaÅŸan Prof. Eralp Akkoyunlu heyecanımızı görünce ‘Benim Yosun’u size veriyorum. BeÅŸ kuruÅŸ istemiyorum. Tekne Tahiti yakınlarında. Raiatea adasında gidin alın, rüyanızı gerçekleÅŸtirin’ dedi. Åžaka yapıyor zannettik. Dünya deÄŸil evren bizim olmuÅŸtu. Günlerce uyuyamadık. Sürekli ‘Sahi mi?’ diye telefon açıp sorduk. Evet, gerçekti.Tokol’un ilk evliliÄŸinden Deniz, Neslihan YeÅŸim’in de Elif adında birer çocukları var. Ä°kisi de dokuz yaşında. Tokol - Neslihan çifti tekneyle dünya turu fikrini önce onlara anlatmış, ‘Bizimle gelin’ demiÅŸler. Ama çocuklar ‘Biz aylarca ufacık tekne içinde kalamayız, üstelik okullarımız var. Siz gidin’ cevabını vermiÅŸler. Hatta Elif annesine ‘Ben çok ÅŸanslıyım, kaç kiÅŸinin annesi böyle bir ÅŸey yapabilir ki?’ diye cesaret bile vermiÅŸ.Bunun üzerine önce kirada oturulan ev boÅŸaltılmış, bazı eÅŸyalar, motosiklet, acilen satılmış. Okulun danışma kurulu üyelerinden Osman BenzeÅŸ de onlara Tahiti için iki kiÅŸilik uçak bileti verince bir ayda toparlanıp yola çıkmışlar.KAVGA EDECEK ZAMAN YOKTUYosun 12 metrelik, 11 ton ağırlığında, 38 beygirlik dizel motoru olan fiberglas yelkenli bir tekne. Çift Raiata adasında teknelerine kavuÅŸtuktan on gün sonra, 6 Temmuz 2003 sabahı Bora Bora adasına doÄŸru ilk kez yelken açmış. ‘Küçücük bir tekne ile dünya seyahatine baÅŸladık. Kıyıdan el sallayan tek bir dostumuz, yakınımız bile yoktu. Ä°lk günler hava iyi gidiyordu ama sonradan rüzgar sertleÅŸti, dalgalar büyüdü. HaberleÅŸmek için boynumuza düdük taktık. Geceleri dümendeyken denize düşmemek için kendimizi halatla tekneye baÄŸlıyorduk. Denizde çekilen zahmetleri limanlarda unutuyorduk. Sürekli deÄŸiÅŸik limanlara uÄŸramak, yeni insanlarla tanışmak bambaÅŸka bir haz verdi. DeÄŸiÅŸik kültürlerle karşılaÅŸtık.’PPeki 12 metrelik bir teknenin içinde iki kiÅŸinin sekiz ay geçirmesi nasıl bir duygu? YeÅŸim şöyle anlatıyor: ‘Kavga etmek gibi bir lüksünüz yok. Kavga etseniz, küsüp konuÅŸmazsanız aylarca açık denizlerde kiminle konuÅŸacaksınız? Bu nedenle bazı duygularınızı kıyıda bırakıyorsunuz. Birbirinize fiziksel ve ruhsal olarak muhtaç oluyorsunuz. Zaten sürekli çalışmaktan, dümen tutmaktan, temizlik yapmaktan, rota belirlemekten, denizle uÄŸraÅŸmaktan yorgun düşüyorsunuz, kavgaya vakit kalmıyor. Sekiz ay göz açıp kapatıncaya kadar geçip gitti.’Sekiz ayda denizlerde 2 bin mil (3 bin 600 kilometre) yol yapan çift paraları bitip, üstelik de tayfun sezonu baÅŸlayınca tekneleri Yosun’u Fiji’de bırakıp Ä°stanbul’a geldi. Åžimdi bir yandan sponsor arıyor bir taraftan da denize dönmek için mayıs sonunu bekliyorlar.HÄ°NDÄ°STAN CEVÄ°ZÄ° YAPRAKLARINDAN ÇATITahiti, Batı Samoa ve Fiji Adaları’ndaki evlerin mobilyalarını Tonguç Tokol şöyle anlatıyor: ‘Genel olarak tüm yapılarda doÄŸal malzemeler kullanılmış. Ancak form olarak farklılıklar var. Fiji evleri hindistan cevizi lifleri ile baÄŸlanmış, cok sert ve esnek mangrov aÄŸaçlarından bir konstrüksiyon üzerinde. Duvarlar hasır bambu ile, çatı hindistan cevizi yaprakları ile kaplanıyor. Orijinallerinde pencere yok. Zemin çakıl veya kum. Yerde hasır üzerinde yaşıyorlar. Samoa evleri ise hindistan cevizi kütüklerden oluÅŸan kolonlar ve çatıdan oluÅŸuyor. Duvarları yok, yaÄŸmurda hasırlar ile örtüyorlar. Bütün evler sel ihtimaline karşı zeminden yüksek tutuluyor. Köylerde en büyük ev ÅŸefin evi. Åžef ziyaretçileri burada karşılıyor ve geleneksel içkileri olan kava merasimi yapılıyor.Â
button