Güncelleme Tarihi:
AÄ°LE
Annem bizi New York’ta yetiştirmek istemedi
Annem İstanbul, babam Malatyalı. Birsin adında bir kız kardeşim var. Dedem Birleşmiş Milletler’de çalışıyor ve ABD’de yaşıyordu. Ben de annem ve dayım gibi New York’ta doğdum. Bu sırada dedemin emekliliği geldi ve aynı süreçte annemle babamın evlilikleri bitti. Annem tek başına iki kızını New York’ta yetiştirmek istemediği için İstanbul’a, emekli olan dedemin yanına döndü. Kız kardeşim, ben ve annem çok iyi arkadaş olduk. Babam sonra ikinci bir evlilik yaptı. O evliliğinden iki kardeşim daha var. Sonra da üçüncü kez evlendi. Babamla fiziksel olarak çok az vakit geçirdim ama her zaman görüştük.
Şimdi anneannem dünyayı geziyor, kardeşim ABD’de yaşıyor. Annem Datça’da organik tarımla ilgileniyor. Anlayacağınız hepimiz bir yerlere dağıldık.
SHIP A HOY
Paraya kafamız basmaz
Anneannem Nihal Acar, çok çılgın bir ruha sahip. Dedem vefat ettikten sonra bir ressamla evlendi. Ondan ayrıldıktan sonra dünyayı gezmeye başladı. 1986’da Bodrum’a gitti. O zaman Türkbükü’nde su şebekesi bile yoktu. Anneannem orada taştan yıkık bir binayı beğenip aldı. Kendi arkadaşlarıyla gülüp eğlendiği bir yer açmaya karar verdi ve Ship A Hoy’u kurdu. 10 yıldan uzun bir süre işletti. Taş ütüyle tostlar yapardı ama hiç kâr edemedi. Zaten paraya ailecek kafamız basmaz. Mülk sahibi anneannem ama 10 yıldır işletme başkasında. Mekânın üst katı hâlâ anneannemin evi. Arkadaşlarımla orada oturur aşağıyı izleriz.
KARÄ°YER
‘Acun Firarda’yla bir senede 30 ülke 50 şehir gezdim
Üniversiteye kadar İstanbul’da yaşadım sonra yine ABD’ye gittim. California’da dört yıl sinema ve televizyon okudum. Bu arada Türkiye’den iş teklifleri alıyordum. 2005’te Türkiye’ye kısa bir süreliğine döndüğümde bir arkadaşım beni Acun Ilıcalı ile tanıştırdı. Bir hafta sonra ‘Acun Firar’da programıyla dünyayı dolaşmaya başladım. Bir senede 30 ülke, 50 şehir gezdim. ‘Yetenek Sizsiniz’e kadar Acun ile altı yıl çalıştım. Acun’un da yönlendirmesiyle Lig TV’de spor programına başladım. Ardından bir çocuk programı hazırladım. Şimdi Lera Fresca markasının yüzüyüm. Burcu Esmersoy ile hafta sonu program hazırlıyoruz. Bir de ‘Umutsuz Ev Kadınları’ dizisine dahil oldum. Oyunculuk konusunda elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Canlandırdığım Almancı ‘Sibel’ karakteri patavatsız komik bir kadın.
ERKEKLER
Evlilik odaklı büyütülmedim ama evlenebilirim
Aşk benim için sevginin en başındaki heyecanlı dönem. Mantıklı bir aşığımdır. Seversem çok severim. İlişkide iyi arkadaş olmanın gerekliliğine inanıyorum. Birlikte sadece eğlenip gülmek kolay, önemli olan iki kişinin yan yana hiçbir şey yapmadan oturup saatlerce konuşması. Şimdi hayatımda bunları bulduğum biri var. Sanat camiasından değil. Evlilik odaklı büyütülmedim. Ama zamanı gelirse ve doğru olduğuna inandığım bir ilişkim olursa evlenirim. Annem, anneannem hatta anneannemin annesi bile boşanmış. Bu zinciri kıracağım. Çocuğum olmasını da çok istiyorum.
SERGÄ° BÃœROKRASÄ°SÄ°
Önce, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’na resmi yazı yazılıyor.
Ükeye başka bir ülkenin milli servetinin ödünç alındığı haber veriliyor.
İlgili ülkenin büyükelçiliği müzenin yazısına istinaden bir resmi yazı daha yazıyor ve Bakanlığa, eserlerin kendi bilgileri dahilinde geldiğini iletiyorlar.
Bu şekilde, eserler gümrükte resmi düzeyde muamele görüyor.
Eserler, taşıma esnasında titreşimi yalıtan malzemelerle kaplanıp, titizlikle su geçirmez kasalara yerleştiriliyor.
Tablolar, uçağa götürülmeden TIR’a yine uzmanlar tarafından yükleniyor. Her tablonun kendine ait bir kasası var. Kasaların 24 saat dinlendirilmesi gerekiyor.
İlgili müzenin ‘kurye’ adını verdiği uzmanlar eşliğinde kargo uçaklarında taşınıyor. Hava şartlarından etkilenmesin diye sarılıyor, mühürleniyor.
Kasalar birdenbire açılmıyor. Böylece yol boyunca yaÅŸanan hava deÄŸiÅŸikliÄŸinde ÅŸoka uÄŸramıyor. Eserleri taşımak, dokunmak sadece eÄŸitim almış kiÅŸiler tarafından yapılıyor. Çok temiz ve sakin ortamlarda açılıyorlar.Â
Yolda hasar alıp almadıkları kontrol ediliyor. Raporlar, karşılıklı olarak imzalanıp ödünç alan müzeye teslim ediliyor. En önemli maliyet ayağı sigorta.
Ä°NSAN TANIMA KONUSUNDA ASLA DERS ALMIYORUM
 En büyük korkusu: Uçak. Ama hayatım uçaklarda geçiyor. ABD’de okudum, babam okyanusun diğer tarafında yaşıyor, Acun ile dünyayı dolaştım.
 En kötü alışkanlığı: Kendime çok yükleniyor ve her zaman kendimi suçluyorum. Emin olun her ortamda kendime çok rahat kabahat bulabilirim.
 Erkekte en tahammül edemediği şey: Egoistlik.
 En büyük tutkusu: Aile.
 En büyük acısı: Klasik olacak ama dedemin ve babaannemin ölümü bana çok fazla geldi. Babaannemi meme kanserinden kısa sürede aniden kaybettim. Bu yüzden bir markanın meme kanseri bilinçlendirme projesinde de görev alıyorum.
 En büyük yanlışı: Herkesi kendim gibi sanıyorum. İnsan tanıma konusunda asla ders almıyorum.
 En yanlış anlaşıldığı konu: Beni tam tanıyamadılar. Göz doğru görürse görüyor. Ne yaparsam yapayım kendimi ifade edemeyeceğim insanlar da olabilir.
Â