Ahlaklandır bizi feyzbook

Güncelleme Tarihi:

Ahlaklandır bizi feyzbook
Oluşturulma Tarihi: Mart 19, 2011 00:00

İster ‘cool’ bulun ister ‘kıl’, Facebook’ta yokum. Ama bu Facebook’u takip etmediğim anlamına gelmiyor tabii. Başka bir Savaş Özbey var ama anladığım kadarıyla o Erzurum’da bir akademisyen. Yeri gelmişken selam-kelam adaşıma...

Haberin Devamı

Nesini sevmiyorum onu da tam çözebilmiş değilim Facebook’un; özetle gereksiz buluyorum, oraya yükleyecek bir şeyim yok deyip geçiyorum.
Kaçırdığım filmler kontenjanından Sosyal Ağ’ı izliyorum geçen akşam.... Fark ettim ki, siteyi sevmediğim gibi yaratıcısı Marc Zuckerberg’den de hiç hazzetmiyorum. Gerçek hikayeye dayanan koca filmde onca karakter arasından tek ısınamadığım kişi o. Başarı uğruna her türlü ahlaksızlığı mubah sayan bir yeniyetme... Fikir hırsızı olduğu gibi, en yakın kankalarını bile para için satan, kompleksli bir looser karakteri...
Ancak kuruluşundaki bütün bu kirli dolaplara karşın Facebook’un kendisi tam bir ahlak kumkuması.
Kylie Minogue’un Facebook’tan ban’landığını biliyor muydunuz? Sebep, oyuncak ayıyla çekilmiş bir fotoğrafı. Elindeki mikrofon (tamamen bilinçsiz bir şekilde) ayının pipisi gibi duruyor diye...
Frode Steinicke adında Danimarkalı bir sanatçı var. Bir gün Facebook hesabının kapatıldığını fark etti. Sebebi Gustave Courbet’nin ‘Dünyanın Kaynağı’ adlı tablosu. Fransız ressamın 1866’da yaptığı nü tabloya Facebook’un 2011’de tahammülü yok!
Romanında ‘fuck’ kelimesi geçtiği için kitabının içeriğini değiştirmek zorunda kalan yazar bile var. Daha ilginci çocuk emziren kadınların fotoğraflarının düzenli olarak siliniyor olması. Birçok anne, firmanın Kaliforniya’daki bürosunun önünde protesto düzenledi. Facebook bunu ‘görünen göğüs’ gerekçesiyle kurallara aykırı bulduğunu açıkladı, geri adım atmadı. E, o zaman göğüs kanseri için düzenlenen kampanyalar ne olacak?
Dersiniz gerçek dünyanın sanaldaki bir aynası değil de bir saf toplum projesi. 600 milyon kullanıcısı olan Facebook kapatılsa sansür diye kıyamet kopar herhalde. Ama o 600 milyon kullanıcı arasından çıkan birkaç şikayetçinin başvurusu sonucu Facebook’un yaptığı sansürler
ne olacak?

Haberin Devamı

KEŞİF

HOT KITIR ŞOV

Hot Kıtır ismini neden koymuş olabilirler ki kendilerine? Acaba artık çıtırlıkları kalmadığından mı? Yüz yüze gelince anlatmaya başlıyorlar: Biri Erol Büyükburç’un kızı Jeyan, diğeri Ajlan’la Mine’nin Mine’si ve bütün koreografiyi yapan İpek... Herkesin aynı tıpatıp konseptin üzerine gittiği bir dönemde Türkiye’de pek yapılmayan Broadwayvari bir şey hazırlamak istemişler. Şovları her mekana, her etkinliğe kolayca uyarlanabilsin diye düşünmüşler. Dolayısıyla da grubun adını haute couture’den esinlenip Hot Kıtır yapmışlar. Yaşla başla, çıtırlıkla kıtırlıkla alakası yok yani. Üçü de müzisyen, tiyatro geçmişleri de var ve iyi de dans ediyorlar; hepsini birleştirip bu şovu ortaya çıkarmışlar. DJ müziklerin altyapısını çalıyor, onlar mikrofonla vokalleri yapıyor. Müzikaller, Latin müzikleri, 70’lerle başlıyor, sonra 80’lere, rock parçalara ve elektroniklere geliyorlar. Bir nevi zaman yolculuğu bu şov.
Her şarkının ayrı kostümü, makyajı ve koreografisi var. Aslında her şarkıya bir klip çekiyorlar gibi. Bir şarkıda evi temizliyorlar, bir başkasında araba sürüyorlar... Hey mambo, hit the road Jack, Begin... Herkesin eşlik edebileceği neşeli, dans ettiren parçalar seçmişler. Bir sahnedeler, bir barda yanınızda bitiyorlar. Erkek kılığına da giriyorlar, denizkızı da oluyorlar. Bugüne kadar şovlarını Kıbrıs’ta, Ankara’da ve İstanbul’da özel etkinliklerde yapmışlar ama düzenli olarak her salı akşamı Beyoğlu Asmalımescit’teki Faces’ta çıkıyorlar. Ağırlıkla tiyatrocu ve müzisyenlerden oluşan ama yerli-yabancı karışık bir müşteri kitleleri var. Onlar şovlarını yaparken kapıdan geçenler de merak edip içeri dalıyor. Bir bira 10 lira.  (212) 293 13 88. 

Haberin Devamı


ŞEHİR

Koca İstanbul bisiklet takımına sahip çıkamıyor

Bisikleti sevmiyoruz. Ne halk olarak bizler, ne de kamu yönetimimiz... Uzakdoğu’da bütün bir şehir trafiğini bisiklete yükleyen Vietnam, Tayland gibi ülkeler var. Hadi onu geçtim, Batı’daki gibi cadde kenarlarına bisiklet yolları da yapmıyoruz. Hollanda Başkonsolosu Onno Kervers ve arkadaşları da olmasa neredeyse kimse bisiklete binmeyecek bu şehirde... Zaten Başkonsolos da “İstanbul’da bisiklete binene yaratık gibi bakıyorlar” demişti.
Buna mukabil şehrimizde 15 yıldır resmi bir bisiklet takımımız var: İstanbul GSİM. Kendisi de eski bir milli bisikletçi olan Atilla Atay tarafından kurulmuş. İçlerinden yeni milli sporcular çıkarıyorlar; yurtiçi ve uluslararası organizasyonlarda hem İstanbul’u hem Türkiye’yi temsil ediyorlar. Temalı aktiviteler düzenliyorlar. Mesela Sarıkamış Şehitleri’ni anmak için Taksim’den Erzurum’a kadar 1856 kilometre pedal çevirdiler. Zaman zaman standlar kurup bisiklet sporunu halka sevdirmeye çalışıyorlar.
Böyle bir ülkede işleri zor tabii...
Masrafları karşılayacak destek bulamadıkları için geçen yılı 90 bin lira banka kredisi çekerek atlattılar. Bu yıl Allah kerim... Atilla Atay “Artık gücüm kalmadı, bu gidişle takımı lağvetmek zorunda kalacağız” diyor.
Ben diyeyim 10, siz deyin 15 milyonluk koca İstanbul 30 bisikletçisine sahip çıkamıyor. Destek olabilecek firmalar, kişiler ve belediyeler için
www.atillabisiklettakimi.com.

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!