OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 13, 2004 00:00
Sahil boyunca, yol kenarına serilmiş fındıkların yanından geçerken, Karadenizli arkadaşım, çocukluğunda annesinden yediği fırçayı gülerek hatırlıyor; ‘’Yürü! Tembellik etme’’ diye azarlarmış annesi, ‘’bu mevsimde, ölüler bile kalkıp fındık toplar.’’ Aylardan ağustos, fındık zamanı. Toplanan fındıklar, Fatsa’dan Perşembe’ye, Ordu’dan Giresun’a, kaldırımlarda, evlerin bahçelerinde, damlarda ve balkonlarda, ailecek kurutuluyor, ayıklanıyor. Yollar, fındığın çotanak denen yeşil, dış kabuğunu ayıran, kiralık patozları çeken traktörlerle dolu. Karadeniz’in bu kıyılarında, fındığın ne denli hayati önemi olduğunu anlayabilmek için, kabuğunun içine saklanmış bu ürünün gizemini çözmeye çalışan kitapları okumuş olmak gerekmiyor. Fındığın yetiştiği araziyi görmek, toplanmasını izlemek, onu dalından koparmak ve bu toprakların bazı gerçeklerini bilmek yeterli. Örneğin burada, düğünler fındığa endekslidir. Beyaz eşyalar fındık sonrasına bırakılır. İnşaatlar, fındığa göre başlar. Gurbettekiler, izinlerini fındık hasadına göre ayarlar. ‘’Fındık veresiye’’ vardır. Yani, hasattan önce alışveriş yapılır ve daha toplanmamış fındıkla borçlanılır. Giresun’da bugün kadınlar hálá, kötü gün için, bir köşeye fındık ayırırlar. Giresunlu fındık üreticisi Osman Karaman’ın sade bir şekilde ifade ettiği gibi, ‘’fındık buralarda, tek kelimeyle, yaşamak demektir.’’MISIR EKMEĞİNİ ÖZLEYEN ESKİ RUM KOMŞU’’Dünya fındık başkentine hoşgeldiniz’’ diye yazıyor, Giresun’un girişindeki tabelada. Meydana gelince, ortada, başlarının üzerinde, üçlü bir çotanak, önlerinde de fındık sepeti taşıyan, sırt sırta vermiş biri kadın diğeri erkek, iki köylü heykeli var. Giresun’un bu simgesi, aynı zamanda, kentte trafiğin en çok karıştığı yer. Kentin karmaşık ve dar yollarında, hemen önünüzdeki girilmez sokağa ulaşabilmek için, iyice dolambaçlı başka yollardan geçmek gerekiyor. Kentin bugün sahip olduğu altyapı, 1888’den 1904’e kadar, Giresun’un aralıksız en uzun belediye başkanlığını yapmış olan Rum Kapudan Yorgi Efendi zamanından kalma. Giresunlular, onu Kaptan Yorgi olarak anıyorlar. Çarıkçı Otel’in lobisinde, 1890’dan 1940’lara uzanan eski Giresun fotoğraflarına bakarken, bir taraftan da Giresunlu araştırmacı- yazar Erden Menteşeoğlu’nun anlattıklarını hatırlıyorum; ‘’Kaptan Yorgi, Giresun’a hizmeti görev bilen gerçek bir Osmanlı paşasıydı. İlk arnavut kaldırımı onun zamanında döşenmiş. Bugüne dek Hükümet Konağı olarak kullanılan binayı ve Millet Bahçesi’nin görkemli, oymalı taş kapısını, dönemin kaymakamı Ziya Bey’le birlikte o yaptırmış. Ölümünden sonra, Millet Bahçesi’nde anısına yaptırılan anıt mezar ve buradaki kilisenin mermer çan kulesi yok artık. 1955’li yıllarda, bugünkü sahil yolunun inşası sürerken, mezar yolun tam üzerinde olduğundan yıkıldı. Sonra, Rumlar gelip mezar kalıntılarını ve kemiklerini gemiyle götürdüler.’’ Erden Bey, Rumlar’ın mübadelede terk etmek zorunda kaldığı ve Yunanistan’dan gelen Türkler’in yerleştirildiği, Giresun’un en eski mahallesi Zeytinlik’te oturuyor. ‘’Bir gün kapımızı üç hanım çaldı. Annemden su istediler. Kadınlardan biri, Giresun şivesiyle konuşan, bir Osmanlı hanımefendisiydi. Rum olduğunu anlayamadık. Annesinin mezarı için eski evlerinin bahçesinden toprak almaya gelmiş. Adı Melpo’ydu. Giresun’dan gittiklerinde sekiz yaşındaymış. Bir akşam davet etmek istedik, eşim arzu ettikleri bir
yemek olup olmadığını sormamı istedi. Melpo ablanın söylediklerini hiç unutmadım; ‘Ah evladım, mezgit balığını acaba unda mı kızartacak? Turşu var mı evladım, acaba soğanlı kavurmasını mı yapacak? Mısır ekmeği de bulunur mu, evladım’, diye özlediklerini sıralamıştı.’’ FINDIK YOK BU SENE GİRESUN YASTAGiresun Limanı’nda, 2004 yılının ilk fındıklarının ihracat sezonu açılışı var. Yüklenmiş TIR’lar, açılıştan sonra, dünyanın bu en büyük fındık üreticisi ülkenin sınırlarını aşıp, mütevazı dağ köylerinde emekle, el bebek gül bebek yetiştirilen, kimi zaman katırla, kimi zaman teleferikle kıyıya ulaştırılan fındıkları, dünyanın en büyük şirketlerine ve çikolata firmalarına teslim edecekler. Birçok ödülün sahibi Gifsad’ın (Giresun Folklor Sanat Derneği) genç oyuncuları, konuklara bir gösteri sunmak üzere hazırlanıyorlar. Biraz buruk bir açılış olacak. Çünkü nisan ayında, bu kıyılarda yaşanan don, bütün fındık bahçelerini kırdı geçti. Şimdi, tüm üreticilerin, tüccarların ve kooperatiflerin dilinde aynı hüzünlü nakarat, ‘’Fındık yok, bu sene’’. Sanki, Giresun yasta.Giresunlu emlakçı Ahmet Çavuşoğlu’nun dükkanının camında, ‘’satılık fındık bahçesi’’ ilanları asılı. Bu yılla ilgili bir durum değil bu. Çünkü babadan kalma fındık bahçesini elden çıkartmak isteyen pek olmuyor. Aksine, bazen daha büyük bir bahçe almak için de elindekini satanlar var. Ahmet Bey’in de pek keyfi yok. ‘’Ne olacak? Herkes göç edecek, İstanbul’un varoşlarındaki akrabalarında bir köşeye kıvrılıp, fabrikalarda çalışacaklar. Bakmayın, dağ taş araba, kızlarımızın üzerinde son moda kıyafetler, mini etekler, aslında boğazımıza kadar borca battık’’ diyor. Üretici Osman Karaman ise Atapark Çay Bahçesi’nde boş boş oturuyor belki ama bir taraftan da çözüm arıyor. ‘’Eskiden bu park, fındıkta çalışmak için Doğu ve Güneydoğu’dan gelen mevsimlik işçilerle, bayram yerine dönerdi. Bu yıl sadece üç kamyon geldi. 450 rakımda, babadan kalma 10 dönüm bahçem var ama bu yıl bizi geçindirmeyecek. Çoluk çocuk göç çıkartsam yaşayamam. Bu sefer, mevsimlik işçi olma sırası bende anlaşılan...’’ Küçüklü köyünde, emekli öğretmen Süheyla Hanım ile eşi Tekin Kurdoğlu ise yıllar boyu uzak kaldıktan sonra, topraklarına geri dönmüşler. Onlar fındık bahçelerinde, yarıcı bir aileyle ortaklaşa çalışıyorlar. Yarıcı aile önce kendi bahçesine bakıyor sonra da onlarınkine. Fındık bahçeleri sadece toprağı erozyona karşı korumuyor, her şey yolunda giderse, insanlarını da göçten koruyor. Sahildeki mısırcı, fındık kabuğunda, közde mısır yapıyor. Fırıncı, ekmeklerini pişirdikten sonra, arda kalan yanmış kabukları mısırcıya veriyor. Kabuklar ısınmak, kurumuş çotanaklar da gübre olarak ya da hayvanların altına sermek için kullanılıyor. HAMSİSİZ KARADENİZ NEYE BENZERAvlanma yasağı sona ermiş olmasına rağmen, Giresun’un eski doğal limanı Gemiler Çekeği’nin balıkçıları, üzerine Haşat Restaurant yazdıkları bir tabelanın altında, karaya çekilmiş teknelerin arasında oturuyorlar. Biri, 65 yıllık balıkçı Oktay Akkaya. ‘’30’larımda olsam bir gün durmam bu denizlerde. Sahiller dolgu oldu, kıyı balıkçılığı bitti. Şimdi otoyol yapıcam diye denizi kirletiyorlar. Zaten büyük tekneler, radarla, şoklayarak kaçırdılar balıkları. Oysa karşı kıyılarda
balık çok. Düşünün, hamsi kalmadı, hamsi... Hamsisiz Karadeniz neye benzer?’’ Rus pazarındakilerin de derdi baÅŸka. Giresun’un 10 yıllık Rus pazarı birkaç ay önce yanıp kül olmuÅŸ. ÇoÄŸu Gürcistan’dan gelen satıcıların malları yanmış, yatırımları boÅŸa gitmiÅŸ. Gürcistan’da müzik öğretmeni olan Nestan NatzliÅŸvili, Trabzon ve Ordu’daki pazarlara bakmış ama yer bulamamış. Kütüphane görevlisi Lia VarÅŸanidze ise 10 yıldır bu pazarda, yedi kiÅŸiye para göndermek için çalışıyor.Bu yıl Giresun’da hiç kimsenin fındık türküsü söylemeye hali yok. Fındık üzerine yazılmış bir kitabı karıştırırken, sıcacık bir türküye gözüm takılıyor ve aslında bu bahçelerin ne kadar ÅŸenlikli olabileceÄŸini hayal ediyorum: ‘’Bir fındığın içini/ Yár senden ayrı yemem/ Bugün gördüm yárimi/ Öldüğüme gam yemem/ Fındık toplayan gelin/ Fındık dalda kalmasın/ Gel biraz konuÅŸalım/ Aklım sende kalmasın...’’ Göçe hazırlanan Osman Bey, düşünceli düşünceli söyleniyor; ‘’Belki de ibrettir, doÄŸanın dersidir bize, bilemezsin...’’Londra’daki Shakespeare tiyatrosuna 175 çuval ücretsiz fındık kabuÄŸu Bundan yedi yıl önce, Shakespeare oyunlarının oynandığı, Londra’daki ünlü Globe Tiyatrosu restore ediliyor. Bu tarihi tiyatronun aslına uygun restorasyonu sırasında, ayakta oyun izleme bölümünün zemininin altının sıradışı bir maddeyle, fındık kabuÄŸuyla döşendiÄŸi fark ediliyor. AraÅŸtırılıyor ve 17. yüzyılda Karadeniz’den fındık ithal edildiÄŸi ortaya çıkıyor. Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Çalışanları YardımlaÅŸma Vakfı aracılığıyla, tiyatronun bu bölümünde kullanılmak üzere, Fiskobirlik’ten fındık kabuÄŸu isteniyor. Hemen Ä°ngiltere’ye ücretsiz olarak 175 çuval fındık kabuÄŸu gönderiliyor.BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIMFındığı, çotanağıyla birlikte dalından koparmakZeytinlik Mahallesi’nin anekdotlarını yazar Erden MenteÅŸeoÄŸlu’ndan dinlemekÅžebinkarahisar Kalesi’nden vadiyi seyretmekTamdere Yaylası’nda altı kızkardeÅŸin lokantasında yemek yemekÇarıkçı Otel’in lobisindeki eski Giresun fotoÄŸraflarına bakmakMillet Bahçesi’nde çay içmekGiresun’un yaylalarına çıkmakYayla pidesi ve fındık helvası alıp Tamzara kahvesinde oturmakÂ
button