OluÅŸturulma Tarihi: Mart 27, 2005 00:00
İbrahim Er, 45 yaşında bir İznikli. Mesleğini merak edecek olursanız, işte bütün mesele bu... İznik Belediyesi’nde çaycı, anonsçu ve nikah memuru. Akşamları hamamda tellaklık yapıyor, hafta sonları da ailesine ait tarlalarda çiftçilik. Günde sadece üç saat uyuyor.En büyük tutkusu müzik. 1983’ten beri aralıklarla da olsa Timur Selçuk’tan müzik dersleri alıyor. Fırsat buldukça, İznik Meslek Yüksekokulu’nun laboratuvarında duran piyanosunu tıngırdatıyor. Aynı günde dört işi birden yapan bu hiperaktif adam hakkında, bir belgesel bile çekildi. Adı: Ağustos Karıncası.İbrahim Er ile mart ayının başında İstanbul’da yapılan 1001 Belgesel
Film Festivali’nde tanıştık. Yönetmen Bingöl Elmas, çekimleri bir yıl süren ‘Ağustos Karıncası’ filminde, İbrahim Er’in sıradan görünen ama özel olan yaşantısını görüntülemişti. Biz onunla bir sene değil ama, bir gün geçirdik. Açıkçası geçirdiğimiz baş döndürücü 8 saatlik süre onun yarım günü bile sayılmazdı. Temposunun sabah 6’da başlayıp en iyi ihtimalle ertesi sabah 1’de bittiği düşünüldüğünde...Bu incecik, ufak tefek adam nasıl oluyor da dayanıyor bu tempoya diye düşünmemek imkansız. Mesai saat 8’de başlıyor ama o saat 6’da İznik Belediyesi’nde oluyor. Günboyu devam eden çaycılık işi için hazırlık yapıyor. ‘İznik’in suları kireçlidir, bardakları kireçten arındırmazsam kötü bir görüntüsü olur. Ben hizmeti seven bir insanım, önemli olan yaptığım işi güzel yapmak, şu ana kadar çayıma dair bir şikayet olmadı’ diyor gülerek.Çay ocağında telefon sürekli çalıyor, siparişler geliyor, ‘İki çay, bir çiçek (ıhlamur), bir de ilaç (yeşil çay)...’ O hızlı hızlı dolduruyor ince belli bardakları, koştura koştura servis yapıyor. Sonra biri çay ocağına gelip
haber veriyor ‘Abi nikah için birazdan geliyorlar.’ Çünkü o aynı zamanda 22 bin nüfuslu Ä°znik’in tek nikah memuru. Hemen kendine bir fırsat yaratıp nikah evrakını hazırlamaya gidiyor. Bir de bakıyorsunuz bu kez, üzerinde cüppe, elinde nikah defteri koÅŸar adım nikah salonunun yolunu tutuyor.ÇAY SERVÄ°SÄ° ARASI NÄ°KAH TÖRENÄ°Tarzı o kadar eÄŸlenceli ki, nikah masasında oturan heyecanlı çifti ve sessizce bekleyen izleyici kadınlar topluluÄŸunu güldürmek için elinden geleni yapıyor. ‘Efendim bugün burada bu gençlerin hayatının önemli bir dönüm noktasına hep berebar tanıklık etmek için toplanmış bulunuyoruz, bir alkış lütfen...’Sahne alışkanlığı olduÄŸu çok belli, uzun bir nutuk atıyor, sonra nikahını kıydığı Melike Toprak ve Ä°brahim Çakır kendi kalemlerini çıkarıp atıyorlar imzayı. O gün sadece bir nikah var ama yazın evlilik sezonu açıldığında nikah salonuyla çay ocağı arasında mekik dokuyor.Ä°ÅŸini bitirip çay ocağına dönüyor, sonra bir anons iÅŸi geliyor. Bu kez anons odasındayız... Önce bir ses provası yapıyor ‘Aaa... Ooo...’ Sonra sinyali veriyor: ‘Duyuru, Merhum ...’nın sene-i devriyesi nedeniyle EÅŸrefzade Camii’nde bu akÅŸam namazıyla yatsı namazı arasında Mevlid-i Åžerif okutulacaktır, tüm halkımız davetlidir.’ Sesi tüm Ä°znik sokaklarında yankılanıyor...Sonra tekrar çay ocağı, tekrar ‘İki çay, bir çiçek, bir ilaç...’ BaÅŸ döndürücü...Peki nasıl oldu da koskoca belediyenin bunca iÅŸini tek başına yüklendi? Åžans, diyor Er. Belediyede iÅŸe emlak memurluÄŸuyla baÅŸlamış. Belediyenin kantar bekçiliÄŸini de ona vermiÅŸler. Sonra su sayaçları okuma iÅŸine geçmiÅŸ. Ama müziÄŸe olan ilgisini bildiklerinden, bir de ses tonu düzgün olduÄŸundan belediyenin hoparlör anonslarını yapmasını istemiÅŸler. Hitabet yeteneÄŸi anonsçuluÄŸunun yanına bir iÅŸ daha eklemiÅŸ: nikah memurluÄŸu. Bitti sanmayın. ‘Yaptığım her iÅŸi özenle yaparım ben. Öyle olunca, Ä°brahim, dediler, çay ocağına da sen bak. Ä°yi dedim onu da aldım.’İbrahim Er’in belediyedeki mesaisi saat 17.00 olduÄŸunda bitiyor. Ama Er için aslında daha günün yarısı sayılır. Saat 18.00’de hamama gidecek çünkü, Tarihi Ä°znik Ä°kinci Murat Hamamı’na... Yıkanıp keyif yapmaya deÄŸil, çalışmaya... Yıllarca para vererek gittiÄŸi hamamda tellakları izleye izleye öğrenmiÅŸ bu iÅŸi de. Sonra tellaklardan biri iÅŸten ayrılınca, hamam sahibi, ‘Sen bu iÅŸi yapar mısın’ diye sormuÅŸ ve böylece Ä°brahim Er’in aynı gün içine sığdırdığı dördüncü iÅŸi de baÅŸlamış. Hamamda kese ve masaj yapıyor, gece 12’ye kadar.Bunlar hafta içi yaptığı iÅŸleriydi... Ä°brahim Er, bizi alıp çocukluÄŸunun geçtiÄŸi Çiftlik Köyü’ne de götürdü. Orada da babasının tarlalarında yaptığı iÅŸler var, onlarca dönüm toprak üzerinde meyve aÄŸaçları için yıllarca uÄŸraÅŸmış. Hafta sonları daÄŸlarda kilometrelerce yürüyor, bisiklete biniyor, koÅŸuyor. Sporu da hiçbir zaman bırakmamış.Peki derdi ne? Neden aynı gün içerisinde birbirine bu kadar zıt dört iÅŸ birden, yetmezmiÅŸ gibi haftasonları da çifçilik yapıyor? Hanları hamamları var sanmayın sakın. Çünkü herkes gibi o da yaÅŸamak için çalışıyor. Farkı, o çalışmadan ve yaptığı iÅŸi beÄŸendirmeden duramayacak bir hiperaktif: ‘Yaptığım her iÅŸin bir amacı vardır. Belediye içinde yaptığım iÅŸleri isteyerek yapıyorum, insanların ihtiyacını gidermek için. DiÄŸer iÅŸlerimi de çocuklarımın eÄŸitimi ve kendi ideallerimi devam ettirebilmek için, ekonomik kaynak için yapıyorum.’Er, hayatındaki en büyük hatanın ise evliliÄŸi olduÄŸunu düşünüyor. Askerden gelince baÅŸlayıp 13 yıl süren evliliÄŸi, eÅŸiyle kafa yapılarının çok farklı olması nedeniyle bitmiÅŸ. Belli ki eÅŸi de onun aÄŸustos karıncası olduÄŸunu düşünüyor. Ama o yine de iki çocuÄŸuna sahip olmaktan çok mutlu. OÄŸlu üniversitede, kızı da lise son sınıfta ve ÅŸan bölümü için konservatuvara hazırlanıyor. Onu her haftasonu Ä°stanbul’a Timur Selçuk’tan ders almaya gönderiyor. En büyük hayali kızının müzikle hep iç içe olması.AÄžUSTOS KARINCASI LAKABI ARKADAÅžLARINDAN GELÄ°YORÄ°brahim Er’i çevresindekilere de sorduk. Herkesin söylediÄŸi, çok yardımsever, idealleri için yaÅŸayan ve sevgi dolu biri olduÄŸu. Bir kez olsun kızdığını gören olmamış mesela. Ayrıca çocuklarıyla çok yakın iliÅŸkisi varmış. Belediye BaÅŸkan Yardımcısı Zekeriya Sargın da onu takdir edenlerden: ‘İbrahim Bey çalışkan, maharetli bir arkadaşımızdır, her iÅŸin üstesinden gelir. Ona çalışıyor demek yetmez, çok çalışıyor. Çocuklarını yetiÅŸtirebilmek için bunu yapıyor. Kimine göre ise boÅŸuna çalışıyor. Çevresinde, reklamlarda gördüğümüz bir karakter gibi ‘Çalış çalış nereye kadar’ diyenler de yok deÄŸil.’ ArkadaÅŸları bu haline bakıp, ona ‘AÄŸustos Karıncası’ adını takmışlar...EN BÃœYÃœK TUTKUSU MÃœZÄ°KÄ°brahim Er, Bursa Ä°znik Ä°lçesi’nin Çiftlik Köyü’nde büyüdü. Ä°znik Lisesi’nde okurken müziÄŸe ilgi duydu ve düğünlerde müzisyenlik yapmaya baÅŸladı. Hatta baÅŸarılı olamasa da, liseden sonra konservatuvar sınavlarına girdi. 1987’de Ä°znik Belediyesi’nde emlak memuru olarak çalışmaya baÅŸladığında amatör olarak müzisyenliÄŸe de devam etti. Fakat bir gün belediye baÅŸkanı onu yanına çağırıp ‘Bundan sonra caz-cuz yok. Hem müzisyenlik hem de memurluk yapamazsın’ dedi. Bunun üzerine tüm enstrümanlarını sattı. Yine de Er, bu tutkusundan hiçbir zaman vazgeçmedi. Hatta müzik bilgisini ilerletmek için Ä°stanbullara kadar yol tepip, Timur Selçuk’tan, ÅŸan solfej, armoni ve piyano dersleri bile aldı. 22 yıldır aralıklarla da olsa derslere devam ediyor. Ãœstelik kendine bir piyano da almış. Eski karısıyla bu yüzden kavga etmek uÄŸruna... Åžimdi o piyano UludaÄŸ Ãœniversitesi Ä°znik Meslek Yüksek Okulu’nun seramik laboratuvarında duruyor. Er vakit buldukça piyanosunun yanına gidip saatlerce notaların üzerinde dolanıyor.Â
button