Güncelleme Tarihi:
Nevşehir Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) Müdürü Yusuf Çağlayan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, insanların çoğu zaman öfke, kızgınlık, mutluluk, üzüntü ve kaygı gibi duygularını dışa vurmakta zorlandıklarını, bu duyguların istenmeyen zamanlarda şiddet şeklinde ortaya çıkabildiğini belirtti.
İçe atılan duyguların dışa vurulmasını sağlaması açısından ağlamanın depresyonu önleyici özelliğe sahip olduğunu kaydeden Çağlayan, şunları anlattı:
“Bazı insanlar içine kapanık tavırlar sergilerler ve çoğu duygularını dışa vurmak yerine içlerine atarlar. Bilinçaltında saklanan bu duygular çoğu zaman istenmeyen şekillerde ortaya çıkar. Bu şekilde dışa vurulan duygular, insanların sosyal yaşantılarını olumsuz etkiler ve toplumsal bir varlık olan insanın depresyon belirtileri göstermesine neden olur. Ağlamak ise, dışa vurulamayan bazı duyguların açığa çıkmasında etkin bir iletişim rolü üstlenir. Ağlayarak, duygularını dışa vuran insanlar, böylece depresyonun önüne geçmiş olurlar.”
“ERKEKLER DE KADINLAR KADAR AĞLAMALI”
İnsanda ağlamaya neden olan hormonların kadınlarda daha fazla olduğunu ve kadınların psikolojik olarak erkeklere oranla ağlamaya daha yatkın olduklarını bildiren Çağlayan, ağlamanın erkekler tarafından zayıflık belirtisi olarak algılanmasının yanlış olduğunu vurguladı.
Ağlama alışkanlığının kazanılmasında içinde yaşanılan kültürün önemli ölçüde etkili olduğunu ifade eden Çağlayan, şöyle devam etti:
“Yapılan bir dizi araştırmalar, kadınların erkeklere oranla daha fazla ağladığını ortaya koyuyor. Bizim kültürümüzde, erkeklerin ağlaması zayıflık olarak nitelendiriliyor. Ancak, ağlamanın yukarıda sıraladığımız faydaları göz önünde bulundurularak, erkekler de kadınlar kadar ağlamalıdır. Eğer erkekler de ağlamayı becerebilselerdi, kadınlara yönelik şiddet davranışları büyük ölçüde engellenebilirdi. Yaşadığı psikolojik sorunları dışa vuramayan erkek, zaman zaman içinde hapsettiği duygularını kadınlara şiddet şeklinde ortaya çıkarabiliyorlar.”