Oluşturulma Tarihi: Mayıs 09, 2005 22:08
Mehmet Barlas’ın zevcesi, gazeteci, köşe-yazar Canan Barlas 3 mayıs tarihli DB Tercüman’da şöyle yazdı: ‘Acaba benim torunlarım bu yeni bulunan güneş sistemi dışındaki gezegen hakkında neler bilecekler? Varlığımızın bir teferruat olduğunu biliyoruz. Çoğalarak, üreyerek sonsuza varabilmek tek yolumuz’.
‘Acaba benim torunlarım bu yeni bulunan güneş sistemi dışındaki gezegen hakkında neler bilecekler? Varlığımızın bir teferruat olduğunu biliyoruz. Çoğalarak, üreyerek sonsuza varabilmek tek yolumuz’.
İnsanoğlu, insan olalı beri, ‘Ben kimim? Nereden geliyorum? Nereye gidiyorum?’ suallerinin cevabını aramıştır. Kimileri bu suallerin cevabını kitaplarda, peygamberlerde, yahut muhtelif -izmlerde hazırlop bulduğunu zanneder, düşünmeyi, aramayı bırakır. Kimileri de, ki mutsuz bir azınlıktır, felsefenin bu en önemli ve en çaresiz sorgulamasını ümitsizce sürdürür.
Hasılı, insanoğlu hayata bir anlam vermeye çalışır.
Bilimdeki gelişmeler, artı sonsuza ve eksi sonsuza doğru giderek hız kazanan keşifler, belki bir gün insanın bu ‘Gerçeği’ öğrenmesine imkân sağlayacaktır ... diye umuyoruz en azından. İnsan türü ‘o günü’ görebilmek için varlığını sürdürmek, demek ki (çoğalmak değil belki ama) üremek zorunda... diyor, haklı olarak Canan Hanım.
Felsefeyle cinsel birleşmenin bu buluşmasına bayıldım.
Bu şehvanî (öztürkçe ‘köksül’) eylemin, böylesine felsefî bir boyutu ve fonksiyonu olduğunu doğrusu bilmiyordum.
Molière’in Kibarlık Budalası Mösyö Jourdain gibi (*), biz sade vatandaşlar da demek ki 40 yıldır İlahî Gerçek’i öğrenme ve sonsuzluğa ulaşma yolunda ‘faaliyet gösterdiğimizi’ bilmiyormuşuz yatakta!
Ve tabii bu arada, ne kadar ‘filozof’ bir milletin ahfadı olduğumuzun da farkında değilmişiz...
(*) M. Jourdain kibar bir hanıma aşıktır, ona kısa bir mektup yazmaya niyetlenir , felsefe hocasından yardım ister
Felsefe hocası: Bu hanıma nazımla mı yazmak istiyorsunuz?
M. Jourdain: Hayır hayır nazım istemez.
Felsefe hocası: Nesir mi olsun istiyorsunuz?
M. Jourdain: Hayır ne nazım isterim ne de nesir .
Felsefe hocası: İyi ama, ya nesir olacak, ya da nazım...
M. Jourdain: Neden?
Felsefe hocası: Çünkü efendim, meramını anlatmanın nesirle nazımdan başka şekli yoktur.
M. Jourdain: Nazımla nesirden başka bir şekil yok mudur?
Felsefe hocası: Nesir olmayan söz nazımdır; nazım olmayan söz de nesirdir.
M. Jourdain: Ya konuşulan şey nedir?
Felsefe hocası: Nesir.
M. Jourdain: Ne? Şimdi ben ''Nicole, terliklerimi getir, gecelik takkemi de ver'' diyecek olsam bu nesir midir?
Felsefe hocası: Evet efendim.
M.Jourdain: Demek kırk yıldan fazladır bilmeden, farkında olmadan nesir söylüyorum, bana bunu öğrettiğiniz için size çok minnettarım.
(Moliere, Kibarlık Budalası, Perde II, sahne VI)