OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 05, 2004 00:00
Vural Gökçaylı son 17 yıldır yaptığı gibi yine defilesinin tüm gelirini Afrodisias kazıları için Geyre Vakfı’na bağışlıyor. ‘Erte’ adını verdiği koleksiyonuyla, ‘Erte’’ takma adıyla bilinen Rus modacı Romain de Tirtoff’u anan Gökçaylı, hayır için defile yapmanın vatandaşlık görevi olduğunu söylüyor.Tasarımcı, Türkiye’ye ve tarihe önem veren herkesi 8 Haziran Salı 19.30’da
Koç Müzesi’ne bekliyor. Gökçaylı defilede sergilenen kıyafetleri satmayacak. Hepsini ileride müzede sergileyecek. Ama isteyenlere aynılarından dikiyor.Yıl 1964. Vural Gökçaylı, İtalyan Lisesi’nden henüz mezun olmuştur. Doktor, mühendis, hakim ve asker kökenli bir aileden gelmektedir. Büyükleri onlar gibi ‘büyük adam’ olmasını beklerken o Paris’e gidip moda tahsili yapacağını söyler. Niyetini öğrenen amcası, ataşe olarak bulunduğu İran’dan bir mektup gönderir: ‘Eğer böyle zıpçıktı bir tahsil için Paris’e gideceksen seni yeğenlikten reddederim.’ Tehdit bir işe yaramaz. Vural Bey Paris’e uçar. Ecole du Louvre’da ve Academie des Beaux Arts’da tiyatro kostüm kurslarına yazılır, Givenchy, Yves Saint Laurent, Jean Patau gibi ünlü isimlerin yanında yetişir. Gökçaylı, o yıllardan itibaren sivil toplum kuruluşlarında da çalışmaya başlar. 1970’ten beri Verem Savaş Derneği, Amerikan Hastanesi Yardımlaşma Derneği, Mehmetçik Vakfı gibi kuruluşlar yararına sayısız defile yapar. Ama son 17 yıldır tüm defile gelirlerini tek bir vakfa, Geyre Vakfı Afrodisias kazılarına bağışlar. Çünkü o 1984’te Aydın’ın Karasu İlçesi Geyre Köyü’ndeki antik Afrodisias kentine aşık olmuştur. İşte bu aşkın başlangıç öyküsü: AFRODİSİAS AŞKI NASIL BAŞLADI?‘Eski dostum Kenan Erim bir yaz günü beni Afrodisias’a davet etti. Antik şehrin hemen yanında bir köy evinde yaşıyordu. Bahçede otla kaplı bir çardakta tül bir cibinlikle örtülü bir masa kurulmuştu. Klasik müzik çalıyordu. Kazılardan çıkartılmış insan boyunda heykeller güneşin altında parlıyordu. Sofranın ortasında, o gün kazıdan çıkan bir ayak duruyordu. Heykellerdeki giysilere, ayakkabılara, drapelere aşık oldum. Efes’ten bile güzeldi. Düşünsenize, Afrodisias 3500 sene önce kurulmuş bir kentti, tarihteki ilk heykel okulu burada açılmış, tasarımın temelleri bu şehirde atılmıştı.’ Vural Gökçaylı o günden itibaren her fırsatta Afrodisias’a gitti. 1986’daki ziyaretinde Kenan Bey’in maddi sıkıntı yaşadığını fark etti ve Afrodisias için bir vakıf kurmaya karar verdi. Ortak bir dostlarının evinde niyetini Sevgi Gönül’e açtı. Gönül, ‘Siz başlayın. Ben arkanızdayım’ dedi. Ertesi hafta ilk toplantıyı Sevgi Hanım’ın evinde yaptılar. Vakıf başkanının kim olacağı tartışıldı. ‘Sevgi Hanım ‘başkanın eli boş gönlü hoş olsun’ diyordu. Bu tanıma en çok uyan kişi Cumhurbaşkanı eski Genel Sekreteri Fuat Bayramoğlu’ydu. Onu başkan yaptık.’ Vural Gökçaylı defileleri, Geyre Vakfı’nın tek sabit geliri. Bir defileden yılda 30 bin dolar vakıf kasasına kalıyor. Diğer paralar bağış olarak geliyor. Örneğin Sevgi Gönül vefat etmeden az önce vakfa 50 bin dolarlık bir bağış yapmış. Gökçaylı, şu anda kasada müzenin birinci katını bitirecek kadar para olduğunu söylüyor. Erte’nin ruhu bana uğradıRomain de Tirtoff (1892-1990) ‘Erte’ adıyla anılan bir Rus sanatçı. Paris’e 1912’de gelir ve modacı Paul Poiret’nin yanında çalışmaya başlar. Erte, heykelden vitraya, gravürden freske kadar bütün sanat dallarıyla ilgilenir. Ben oldum olası Erte ile kendi aramda bir paralellik kurarım. Onun da ailesi asker kökenli. O da tasarıma 5 yaşında başlamış. Bu koleksiyonu hazırlarken Erte’nin ruhu bana uğradı diyebilirim. 60 parçalık koleksiyonda emprime kumaşlar kullandım. Kumaşları 90 yaşındaki delikanlı Vitali Hakko ile birlikte hazırladık. İnanın her şeyin en iyisi Türkiye’de var. Ama maalesef bizim halkımız yabancı isimlere, markalara çok düşkün. Vakko yerine ‘Fan Fin Fon’ almak görgüsüzlüktür.PRENS CHARLES AFRODİSİAS’A NASIL GELDİVural Gökçaylı Prens Charles’ ı Afrodisias’a getiren olayı şöyle anlatıyor: ‘Kuşadası’nda tatildeydim. Son padişah Vahideddin’in torunu Hümeyra Hanım’a ait Kısmet Otel’deydik. Barda bir İngiliz çiftle tanıştık, ahbap olduk. Ertesi gün Afrodisias’a onları da götürdüm. Arabaya bindiğimizde ne işle meşgul olduklarını sordum. Beyefendi ‘Ben lordlar kamarasındayım. Eski İngiltere Dışişleri Bakanı Sir Antony Eden’in oğluyum. Eşim ise Kraliçe Elizabeth’in kuzini olur’ dedi. Afrodisias’ta onlara sit alanını gezdirdik, çardağın altında
yemek yedik. Çok etkilendiler. Giderken yardım edeceklerine söz verdiler. Ä°ki ay sonra Prens Charles özel uçağıyla Afrodisias’a geldi. Ä°ngiltere’de Friends of Aphrodisias (Afrodisias Dostları) diye bir dernek kurdular. Afrodisias için yemekler yapıyorlar, bağış topluyorlar.’Şimdi baÅŸkan Ömer KoçVural Gökçaylı Afrodisias için çalışmanın iÄŸneyle kuyu kazmak olduÄŸunun farkında. Ama kazı gün gün ilerliyor. Fuat Bey’in vefatı üzerine vakıf baÅŸkanlığına önce Sevgi Gönül geçti. Gönül de aramızdan ayrılınca Ömer Koç baÅŸkan oldu. Genç ve dinamik bir baÅŸkanın derneÄŸe büyük yarar saÄŸlayacağını düşünen Vural Gökçaylı ilk olarak büyük bir müze yapacaklarını söylüyor. Rus mankenlerin poposu yok elbiseyi daha iyi taşıyorlarVural Gökçaylı en özel kıyafetleri sergilemesi için Rus manken Alona Kral’la çalıştı. 1,5 yıl önce Sibirya’dan Türkiye’ye gelen bu mankenin profesyonelliÄŸi Gökçaylı’yı hayran bıraktı: ‘Türk mankenler çok kaprisli. Alona’ya ne söylersem yapıyor. Bacakları daha uzun ve vücudu da daha güzel. Türk mankenler ne kadar zayıf olurlarsa olsunlar popoları çıkık oluyor. Rus kızların poposu dümdüz. Elbise ön plana çıkıyor. Rus sanatçı Erte’den esinlenerek yaptığım koleksiyonu tanıtmak bir Rus mankene düştü. Belki de kan çekiyor. ‘Â
button