Ezgi BAŞARAN
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2005 00:00
Geçtiğimiz perşembe saat 21.00’de 12.5 milyon İtalyan aynı şeyi yapıyordu. Rai Uno’yu açmış, efsanevi şarkıcı ve nev-i şahsına münhasır insan Adriano Celentano’nun programı RockPolitik’i izliyor, deli gibi gülüyor, ‘hay ağzına sağlık’ cümleleriyle ‘oh’ çekiyordu.
Hayır bu tam olarak doğru olmadı çünkü içlerinden biri oh çekip eğlenmek bir yana, televizyonun karşısında tırnaklarını yiyor, sinirden bir koltuktan diğerine zıplıyordu. Evet, programda kendisiyle feci şekilde dalga geçilen,
eleştirilen, bu yüzden sinirleri harap olan bu seyirci, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’nin ta kendisiydi. Seçimlere 6 ay kala en büyük rakibi Romano Prodi’nin dışında bir de Adriano Celentano gibi ‘alem’ biriyle daha uğraşmak zorunda kalmıştı. İtalyanların hayatına 1957’de San Remo Festivali’ndeki ‘Ciao ti diro’ parçası ve seyirciye sırtını dönüp Elvisvari dansıyla giren, arada bir sürü
film çekip kaybolan, sonra bazen dindar bazen de sıkı bir çevreci olarak geri dönen Celentano, bugün yaptığı programla İtalyanlar için başka bir anlam ifade ediyor. Üç özel televizyonu olan ve devlet televizyonu Rai’de de fazlaca sözü geçen Berlusconi’nin ülkesinde basın ve ifade özgürlüğünün temsilcisi olarak perşembe günleri üç saat boyunca ekranı işgal ediyor. Devletin televizyonunda devletin başbakanına demediğini bırakmıyor.
67 yaşındaki Adriano Celentano Rai Uno’yla daha önceki şovlarına benzemeyen bambaşka bir TV programı için anlaşma yaptı. RockPolitik adlı bu programı yapacaktı ama tek bir şartı vardı. Rai’nin yöneticileri hiçbir biçimde programın içeriğine müdahale etmeyecek, sansür uygulamayacaktı. Tamam dendi ve 20 Ekim gecesi ilk program başladı.
İlk konuk Michele Santoro’ydu. Avrupa Parlamentosu’nda solculuğuyla tanınan eski bir diplomat ve talk şovcu olan Santoro, bundan iki yıl önce programında Berlusconi karşıtı
haberler yapıyordu. Bunun üzerine Berlusconi 18 Nisan 2002’de Santoro’nun kendisine saldırdığını ve suç işlediğini söyledi ve Santoro ertesi gün kendisini kapının önünde buldu. İşte Celentano ilk programına Berlusconi tarafından susturulmuş bir televizyoncuyu konuk ederek ne yapmayı amaçladığını çok net belli etmişti.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE İTALYA 77’NCİ
Konuk Santoro’yu yerine oturttuktan sonra stüdyonun ışıklarını kararttı ve tepeden inen barkovizyondaki grafikleri açıklamaya başladı. Kár amacı gütmeyen bir örgüt olan American Freedom tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçlarıydı bunlar. İtalya, basın özgürlüğü bakımından dünyadaki ülkeler arasında 77. sıradaydı. Mongolya’nın üstünde, Bulgaristan’ın altında. Boğuk sesiyle İtalya’da basının nasıl Berlusconi’nin kontrolünde olduğunu anlattı. Tiradı bittikten sonra da Santoro’ya söz verdi ve ondan iki yıl önce yaşadıklarını anlatmasını istedi. Bu programdan sonra Corriera de la Serra ve La Republica gazeteleri programa geniş yer ayırdı. Sol bir gazete olduğu bilinen La Republica’nın 4 sayfalık yazısı şöyle diyordu: Celentano sayesinde İtalya en azından bir geceliğine özgür bir ülke olma duygusunu yaşıyor.
İkinci haftaki konuk ‘Hayat Güzeldir’ filmiyle Oscar alan yönetmen Roberto Benigni’ydi. Benigni de son zamanlarda nerede fırsat bulsa Berlusconi’ye sataşıyor, özellikle Başbakan’ın gaflarıyla dalga geçiyordu. Celentano’nun programında da herkes bu şovlarından birini yapmasını bekliyordu. Gerçekten hoplaya zıplaya gelip Celentano’nun yanağına bir öpücük kondurduktan sonra art arda Berlusconi esprileri yapmaya başladı. Son yolsuzluk davası Parmalat’tan (İtalya’nın en büyük süt ürünleri şirketi) girdi, Başbakan’ın AB Parlamentosu’ndaki gaflarından çıktı.
‘Sayın Başbakan, haklısınız’ diyordu. ‘Ben de çoğunlukla ağzıma geleni söylemek istiyorum. Siz de öyle yapmalısınız ama bundan önce lütfen başbakanlığı bırakın.’
PROGRAMDA BAŞBAKANIN OFİSİNİ ARADILAR
Daha sonra Berlusconi taklidi yapmaya başladı. Basın özgürlüğü yoktur, diyen herkesi hapse atmakla tehdit ediyordu bu tipleme. Anlayacağınız Benigni formundaydı, Celentano da hiç hızını kesmedi.
Programın bir bölümünde Berlusconi’nin medya ilişkilerinden sorumlu ofisini aramaya karar verdiler. Tabii telefona cevap veren olmadı. Bunun üstüne birkaç dakika ‘Berlusconi bize cevap vermiyor, galiba bizi sevmiyor’ diye ‘üzüldüler.’ Çözümü başbakana mektup yazmakta buldular. Böylece Berlusconi’yle aralarını düzelteceklerdi! O yüzden de karar verdiler ki bu mektup Berlusconi’nin yaptığı iyi şeylerden oluşmalıydı. Celentano gayet ciddi bir şekilde masasına oturdu, beyaz bir kağıt çıkardı ve beklemeye başladı. Fakat o iyi şeylerden hiçbiri akıllarına gelmiyordu. Benigni ‘Hani şu şey vardı ya, hani bir ara yapmıştı, neydi o’ filan derken, Celentano sazı eline alıp ‘Hmm, yok sen şeyi diyorsun, hani geçen seneki şey mi, yok onu o yapmamıştı ki, dur ama şey vardı ya, yok muydu yoksa?’ diyordu. Tabii sonunda mektup kağıdı boş kalıyor, ikili başarısız oldukları düşüncesiyle hüzünleniyordu! Stüdyodaki konuklar ise gülmekten yerlere yatıyordu. İşte bu program yüzde 49 izlenme oranıyla bir rekor kırdı.
DAHA İKİNCİ HAFTA TV YÖNETİCİSİ İZİNDE
Celentano’nun televizyonda başladığı programının daha ikinci haftasında İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi beklenen tepkiyi verdi. Kendisi hakkında yapılan programların çok haksız olduğunu, özellikle Celentano’nun sunduğu RockPolitik’ten büyük rahatsızlık duyduğunu söyledi. ‘Hem özel hem de devlet kanalları bana saldıran programlarla dolu. Bence yaptıkları iş, taşlamayla saygısızlık arasındaki ince çizgiyi aşıyor. Gerçekten ve kaliteden çok uzak programlar bunlar’ dedi.
Bugün
seçim yapılsa yüzde 56’lık oy oranıyla İtalya’nın yeni başbakanı olacak Romano Prodi ise Berlusconi’nin bu çıkışının yeni bir basın kanunuyla ilgili olduğunu düşünüyor. Berlusconi, reklam sürelerini kısıtlayan ve her politikacıya eşit süre tanıyan yasayı seçimlerden önce değiştirme ve böylece Prodi’ye karşı üstünlük kazanma derdinde. Tüm bunlar olurken Rai Uno’nun yöneticisi süresiz izne ayrıldı. Geri gelir mi bilinmez.
YAKIN ARKADAŞLARI SOLCU AMA O DİNDAR BİR KATOLİKAdriano Celentano 1938’de Milan’da doğdu. İlk kez sahneye 1957’de San Remo Festivali’nde çıktı. Festivaldeki tek rock şarkıcısıydı. Sahneye sırtını dönüp Elvis gibi dans etmeye başladığında kalabalık çılgına dönmüştü. Sonraki senelerde söylediği şarkılar teker teker hit oldu. 1959’daki parçası ‘24000 Baci’ (24 bin öpücük) milyonlar sattı. 1961’de San Remo Festivali’nde elenen parçası ‘Il Ragazzo della Via Gluck’ (Via Gluck’ten gelen oğlan) İtalya’daki çarpık şehirleşmeden ve hava kirliliğinden bahsediyordu. 18 dile çevrildi ve uluslararası bir hit oldu. Ardından filmlerde oynamaya başladı. İlk filmi ‘Ragazzi Del Juke-box’ı 1959’da çekti. 1960’ta Fellini’nin ‘La Dolce Vita’sında oynadı, hem de kendisi olarak. O kadar ilginç bir figürdü ki, Fellini onu filmine kendisi olarak katmak istemişti. Kendi plak şirketi Clan Celentano’yu kurduktan sonra 20 yıl kadar şarkı söylemeye ara verdi. Bir zamanlar TRT’de de gösterilen televizyon programlarına ağırlık verdi. Bütün bunların sonunda Celentano her zaman sivri dilli ve ilginç bir karakter olarak İtalyanların hayatındaydı. Ağaçların kesilmesine ve İtalyan şehirlerinin beton yığınına dönüşmesine karşı birçok eylem yaptı. Bugün de başbakana karşı keskin bir politik duruşu olmasına ve yakın arkadaşlarının solculardan oluşması onun da bir liberal solcu olduğunu göstermez. Bir kere dindar bir Katolik. Papa 16. Benedikt’in vaazlarını çok beğendiğini, gay evliliklerinin kesinlikle yasaklanması gerektiğini her fırsatta söylüyor.