Oluşturulma Tarihi: Nisan 03, 2004 00:00
‘Yazınızda konu edilen Asuman'ın gerekli diş tedavisini ücretsiz olarak üstlenmeye hazırım. Telefon numaralarım aşağıda. Arayabilirsiniz. Herhangi bir şekilde adımı geçirmezseniz de sevinirim!’’Bilgisayarımda bu mesajı gördüğümde, ne kadar mutlu olduğumu anlatabilmem mümkün değil. Ağlamak istedim. O kadar sevindim yani. ‘‘Bu meslek bazen işe de yarıyormuş!’’ dedim.Gözlerim dolu dolu klavyeye sarıldım ve şu satırları döşendim:‘‘Notunuzu yeni gördüm. Şu an mutluluktan ölebilirim! Ama ölmeden Asuman'ı muayenehanenize getireceğim. Şimdiden uyarıyorum: Epey işiniz olacak. Dişleri çok kötü vaziyette. Galiba, hiç yok. Ayşe.’’Cevap geldi:‘‘Bekliyorum. İşin büyüklüğünü merak etmeyin. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın!’’‘‘Adı bende saklı dişçi’’yle aramızdaki şahane ilişki o anda başladı...*Geçenlerde Asuman'dan söz etmiştim size. Benim yeni taşındığım apartmanın, benim yeni tanıştığım kapıcısı. Dünya Kadınlar Günü'nde içimi burkan kadın.Günde 3 kez ‘‘Serviiiiis’’ diye zili çalan, herhangi bir siparişiniz yoksa sizin adınıza üzülen, ‘‘Gidiyordum çarşıya, alıverirdim ne istiyorsan!’’ diyen, komşu apartmanların merdivenlerini de silen, nerede ekstra iş varsa koşan, çevredeki bütün apartmanlara sabahın köründe gazete dağıtan, iki çocuğu ve eşiyle yaşabilmek için mucizeler yaratan Asuman.O da kadın, ben de kadınım.Üç aşağı beş yukarı, aynı yaşlardayız.Ama o benden fersah fersah yıpranmış duruyor.Ağzında diş olmaması da onu olduğundan yaşlı yapıyor.Ben hayatımı yaşıyorum.O sürünüyor.Yazı, tam da bunları anlatıyordu. Satır arasında geçen ‘‘olmayan diş’’ sözcüğü, bir dişçinin dikkatini çekmiş olmalı ki, yukarıda okuduğunuz mail'leşme hareketi başladı.Bu noktada affınıza sığınarak bir şeyi belirtmek istiyorum. Bu artık bir gerçek: Karşılıklar dünyasında yaşıyoruz. Her şeyin bir karşılığı var. Herkes, herkesten yaptığı şeyin karşılığını bekliyor. Ne var ki, bu ‘‘adı bende saklı diş hekimi’’ özellikle ‘‘adımın geçmemesini rica ederim’’ diyor. Bu, benim gözümde, yaptığı şeyi iki kat daha fazla değerli kılıyor.Millet, gazetede bir satır adı geçsin diye çırpınırken, ‘‘Aman ha!’’ diyen birini bulmak bir mucize aslında...Tıpış tıpış gidiyoruz Asuman'la...*Zannedersiniz ki, bayram ziyaretine gideceğiz...Asuman, mis gibi yıkanmış, takmış takıştırmış, ona küçük bir kız görüntüsü veren (yanlışlıkla fazlaca kestiği) simsiyah kahkülleri başörtüsünden çıkıyor, pırıl pırıl güneşte parlıyor, son derece sempatik görünüyor.Koluna da çantasını asmış.Hazır ve nazır.‘‘Nereye gidiyoruz?’’‘‘Amerikan Hastanesi'nin oraya.’’‘‘Orası neresi?’’‘‘Nişantaşı.’’‘‘Nişantaşı neresi?’’‘‘Ortaköy'ü bildin mi? Bir adım ötesinde
Beşiktaş var. Hani takımı var. Çık oradan yukarıya, Teşvikiye. İşte onun da üstünde bu Nişantaşı. Biliyor musun oraları?’’‘‘Yok. Ben Arnavutköy'den pek ayrılamıyorum. 6, 7 sene önce bir kere Taksim'i görmüştüm. Ama arabadan. İnip dolaşmadım. Güzel mi bu Nişantaşı?’’‘‘Bana bak, gezmeye gitmiyoruz, dişçiye gidiyoruz!’’‘‘Tamam, tamam...’’İkimiz takside arkaya kuruluyoruz, Poyracık Sokak'taki ‘‘adı bende saklı dişçi’’ye doğru yola koyuluyoruz...*Bekleme salonu, bir dişçi muayenehanesinden çok cafe'ye benziyor.Hani genelde böyle yerlerde, insanı ısıran ve kanını donduran beyaz bir renk hakimdir ya, metaller, camlar, minimalist numaralar... Yok bu mekanda... Ahşap kullanılmış ve sıcak renkler... Al dergini kıvrıl yani, onlar seni çağırsınlar: ‘‘Kanal tedavisine lütfeeeeeen!’’ Asuman'la mutlu mutlu bir yerlere çöküyoruz. ‘‘Adı bende saklı dişçi’’yi bekliyoruz. Geldi.Karşımdaki genç adam da dişçiden başka her şeye benziyor!Bizi odasına alıyor. Asuman'a sorular soruyor ve ‘‘Buyrun dişçi koltuğuna...’’ diyor. Bizimki hayatında ilk kez bir dişçiye geldiği için hafif şaşkın ama ‘‘adı bende saklı diş hekimi’’ onu rahatlatıyor:‘‘Yalnız Asuman Hanım, tedaviden sonra eşiniz sizi terk etmesin...’’Asuman'ın yüzünde hiç unutmayacağım düşünceli bir ifade beliriyor. Korku içinde, kısık bir sesle ‘‘Neden?’’ diye soruyor.‘‘Size protez yapacağız. Yani dişleriniz olacak! 8, 10 yaş genç görüneceksiniz...’’Asuman kıkırdıyor.Bu laf pek hoşuna gidiyor.*‘‘Adı bende saklı diş hekimi’’ fakülteden bir arkadaşıyla birlikte çalışıyor. Yıllardır. Hiç ayrılmayan bir ikili onlar. Kapıda isimleri filan yazmıyor. Öyle işte. Hoşlanmıyorlar, sevmiyorlar. Zaten kendilerine dair herhangi bir bilgiyi de ağızlarından kerpetenle almak gerekiyor. Bu durum beni tahrik ediyor, onları daha fazla tanımak istiyorum. İzninizle, ben de meraklı bir kediyim!Bir süre sonra Emine Erdoğan'ın da dişçisi olduklarını öğreniyorum.Başbakan'ın karısının dişçisi ha!‘‘Peki, Tayyip Bey hiç geldi mi buraya?’’‘‘Geldi...’’Asuman'a dönüp:‘‘Amma şanslısın! Bak, Başbakan'ın dişçisi tedavi edecek seni’’ diyorum.Tayyip Erdoğan, hiçbir hastanın randevusunu iptal filan ettirmemiş, ülkenin başbakanı olduğu halde o da paşa paşa sırasının gelmesini beklemiş. Sonra, beni şaşırtan pek çok ismin daha onların hastası olduğunu öğreniyorum.Ama yazmam uygun düşmez.Adamlar gerçekten iyi, onu anlatmaya çalışıyorum.İnşallah sayelerinde Asuman da iyi olacak. Çünkü dişsizlikten ağzının ‘‘kapanış’’ı düşmüş. O yükseltilecek, pek çok başka tedavi uygulanacak, sonra kullanabileceği bir protez yapılacak, onu kullandığı zaman da yüzündeki yaşlılara özgü o çöküklük gidecek, Asuman daha iyi
yemek yiyip, konuşabilecek hale gelecek...*Bir ara gözüm duvardaki resme takılıyor.‘‘Bu ne güzel bir resim?’’‘‘Adı bende saklı dişçi’’ gülüyor, ‘‘Çok iyi bir ressam kendisi. Bir arkadaşıyla
haber gönderdi: Resim karşılığı diş tedavisi yaparlar mı? Kabul ettik tabii. Bizim için büyük jest! Tedavi bitti, bizi sergiye çağırdı. Eşimle iki resim beğendik, halbuki bir tane seçme hakkımız var. Eşim ben bunu sevdim diye tutturdu, bense bu duvarda gördüğünüze bayılmıştım. Ressama gidip dedim ki, ‘Yeni bir anlaşmaya ne dersiniz? Biz, bu iki resmi de alalım ama 5 yıl boyunca size ücretsiz diş temizliği ve bakımı yapalım.' Hay hay dedi. Karım beğendiği resmi eve astı, ben buraya...’’‘‘Şahane bir hikaye.’’‘‘Benim de hoşuma gidiyor. Ressam Bey de gülerek anlatıyor. Gizli bir şey değil yani. Serra Yılmaz duymuş, geldi dedi ki, ‘E madem öyle, madem sanata bu kadar meraklısınız, toplayın buradaki bütün doktorları, ben de minik bir oyunculuk attırayım, benden de ücret almayın!’’*Hayatında ilk defa dişçiye gitmiş olan Asuman pek heyecanlıydı.Bir kere doktorunu sevdi.Doktoru onu adam yerine koydu.Tek tek yapacağı şeyleri anlattı.İstanbul'da minik bir gezintiye çıkmak da hoşuna gitti.Bir sonraki randevusu birkaç gün sonra. Epey bir zaman oraya gidip gelmesi gerekecek.Şehirde kaybolmasın diye de, Bebek Taksi onu getirip götürecek. Bu ulaşım için de adı bende saklı bir sponsor sevgili buldum!Kadınlar böyle işte, lafı çok uzattım galiba, , ‘‘Adı bende saklı dişçi’’ye ve Asuman’ın hayatını güzelleştirmek için çaba gösteren herkese teşekkür ediyorum.HAMİŞ: Dünya ne kadar küçük! ‘‘Adı bende saklı dişçi’’ye Asuman'la birlikte gittiğimizde öğrendim ki, kendisi New York'a birlikte uçtuğum ve 26 C diye yazı konusu yaptığım, uçağın en yakışıklısının yakın arkadaşı çıktı. Bizim mesleğin böyle eğlenceli süprizleri de var işte...
button