OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 05, 2005 00:00
Survivor yarışmasının elenen finalistleri Fulya ile Bora B, şimdilik duygusal yakınlaşmaların olmadığını, açlığın bu duyguları unutturduğunu söylüyor.Karınca yiyecek kadar gözüm dönmemiştiIssız bir adada ilkel şartlarda yaşam mücadelesi verme formatına dayalı ‘Survivor’ yarışmasında, şimdiye kadar her iki grup da birer kayıp verdi. Karayipler’de süren ve Kanal D’de ekrana gelen yarıştan erken kopan Fulya Keskin ile Bora Bölükbaşı, geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye döndü. Bölükbaşı’nın sahibi olduğu Nişantaşı Action Fitness Center’da görüştüğümüz iki eski rakip, yarışın favorilerini ve adada filizlenmesi muhtemel aşkları anlattı.Fulya, Survivor öncesinden biraz bahseder misiniz? Yarışmadan önce modellik yapıyordum. Onun öncesinde de step-aerobik öğretmenliği... Ayrıca profesyonel olarak dansla ilgileniyorum. - Yarışmaya girmek nereden geldi aklınıza peki?Ben hep Camel Trophy’ye katılmak isterdim. Spor ve macera tam bana göreydi çünkü... Ama yaşım küçüktü. Bu nedenle olmadı. Böyle bir yarışma düzenlendiğini duyunca da fırsatı kaçırmadım, hemen başvurdum. - Başta yaşanan bir sözleşme krizi olmuş, bu nasıl aşıldı?Sözleşmeyi okudum, normalde yaptığım işleri bu ajansa danışmadan yapamayacağım yazıyordu. O maddeyi kabullenmek zordu. Ama konuştuktan sonra güvedim ve kabul ettim. Güvenmesem kabullenemezdim, çok ağır şartlar vardı.- Yarışma günlerine dönelim... Gerçekten kendi yiyeceğinizi kendiniz mi buluyordunuz?Açlıktan öleceğimi hiç düşünmedim. Ama hani vazgeçemediğimiz şeyler vardır ya kola, çikolata gibi... Onları özlediğim, ‘Kola olsa da içsem’ dediğim anlar oldu. Bunun dışında pek açlık çekmedik. İçinde birer tane ton balığı, mısır ve bezelye bulunan sandığımız vardı. Gerçi sekiz kişiye o ton balığından ne olur ki... Yine de bir gün öyle yaşadık. Ertesi gün hindistan cevizi yedik. Düzenlenen yarışmada kazanınca ödül olarak çay, kahve şeker verdiler. Onlardan içtik. Zaten mankenler açlığa alışıktır, rahat idare ettim.benİ pasİf gördüler- Semih karınca yiyordu, siz hiç böyle şeyler denediniz mi?Karınca yiyemezdim, o kadar gözüm dönmemişti diye düşünüyorum. Karınca değil de çiğ
balık yedim. Belki günlerce aç kalsam bulduğum her şeyi mideye indirebilirdim, ama o noktaya gelmedim. Gözüm dönse yapar mıydım bilmiyorum, yaşamak lazım. İnsan bir de yüzünce acıkır ya, o yüzden yüzmeye korkuyordum ben...- Adada geçen günlerinizde en çok neler zorladı sizi?Yarışmada zorlanacak bir durum yoktu. Arkadaşlarımı çok seviyordum. Ama arkadaşlarımın beni kabullenemediğini son gün anladım. Tek sorun görev dağılımıydı bana kalırsa... Bir şeyler yapmak istiyorsun... Balık bir kişide,
yemek bir kişide, her gün yaprak toplayıp yemek yapmak bir kişide... Yani bence eşit dağılamadık bazı görevlere, kaybetme nedenim de bu olabilir. O yüzden beni pasif gördüler. Halbuki öyle değildi.- Neden sizi bu kadar elemek istemiş olabilirler?Güçsüz olanı elemek istediler, ama ben güçsüz olduğuma inanmıyorum. O adada dört kızdık. Va aralarındaki en güçsüzün ben olduğuma inanmıyorum. Belki biraz duygusal davrandılar, belki de beni içlerine sindiremediler, kimbilir...GÜÇSÜZ DEĞİLDİM- Neden sindiremesinler ki?Görüntü itibariyle çok sert olduğumu düşünüyorum. Herkes beni kolay kolay sevemez. Bu sorun birçok yerde karşıma çıkıyor. Antipatik buluyorlar. Oysa beni tanıdıklarında öyle olmadığımı anlarlar. Aslında orada tanıyacak kadar fırsatları da oldu yine de sevemediler. Sanırım kendilerince mantıklı bir karar verdiklerini düşünüyorlar. ‘Kesinlikle güçsüz olanı eledik’ dediler çünkü. Onlara saygı duyuyorum. Ama ben güçsüz olduğumu asla kabul etmiyorum. Çünkü O gün ben yarışmadığım halde beni güçsüzlükle suçladılar. Yarışı ben kaybettirmedim o gün onlara. Dolayısıyla hiçbir suçluluk duygusu hissetmiyorum. Zaten kaybeden ben oldum. - Hayatınızdaki en büyük macera bu yarışma mıydı?Evet, bu yarışmaydı. Çünkü daha 21 yaşındayım. Öte yandan düşünüyorum da, belki İzmir’i bırakıp İstanbul’a gelmem de aynı şekilde bir maceraydı. 19 yaşındaydım geldiğimde ve aile desteğinden uzaktım. Bir de zaten İstanbul başlı başına macera...BU PSİKOLOJİK BİR OYUN- Elemeden sonra ne kadar kaldınız adada?Elendikten sonra dokuz gün daha oradaydım. Ve ben elendikten sonra dünya iyisi iki dost kazandım adada. Biri Semih, diğeri de Bora... Hayatım boyunca unutmayacağım böyle bir tecrübeyi onlarla paylaştım. Çok mutluyum. Keşke onlarla aynı grupta olabilseydim. - Ahmet Utlu’yla ilişkileriniz nasıldı?Yarış kuralları gereği taviz vermedi kimse... Çünkü bu her ne kadar fiziksel görünse de psikolojik bir oyundu. Bunu iyice kafamıza kazıdılar.- Yarışmayı sizce kim kazanır?Her ne kadar beni elemiş de olsalar Özgür olabilir. Celal de olabilir. Çünkü onlar hak ediyorlar.- İspanyol Man dergisi için Best Model’larla yaptığınız çalışmanın kariyerinize nasıl bir etkisi oldu bu arada?Kariyerime olumlu etkisi oldu tabii... İspanyol ekiple profesyonel anlamda çalışmak çok güzeldi. Medyada yer alması gelecek işlerimi etkiledi. - Survivor sonrası da basında sıkça yer aldınız. ‘Artık yolum açıldı’ diyor musunuz?Bunların çıkması her şey demek değil. Olmayacağı varsa olmaz, bunu gördüm artık, inandım. Ben birbuçuk senedir İstanbul’dayım. Best Model’a da katıldım işlerim düzelsin diye. Fakat kariyerimin Survivor’dan sonra daha iyi noktala geleceğini hissediyorum.- Bundan sonrası için ne gibi planlarınız var?En kısa zamanda dans okulu açmak istiyorum. Mankenlik asıl mesleğim. 15 yaşında İzmir’de başladım o işe... Çok çabuk ünlü olamamamın sebebi de küçük olmam, saflığım ve kurtlukları çok iyi kavrayamamam. O yüzden biraz geç kaldım. Survivor sayesinde işlerim daha iyi olacak umarım.Şanssız bir adaya düştümBora Bölükbaşı, Survivor’da Kuzey grubu adına yarışıyordu. Ancak ilk gönderilenlerden biri oldu. Elenme nedenini yanlış insanlarla yanlış adaya düşmesine bağlayan Bölükbaşı, ekip arkadaşlarıyla ilgili sert açıklamalarda bulunuyor ve ‘Beni adadaki şartlardan çok insanlar zorladı’ diyor.Survivor’a katılmadan önce neler yapıyordunuz? 1990’da ODTÜ Beden Eğitimi ve Spor Bölümü’ne girdim. Bir yıl PTT basketbol takımında yardımcı antrenörlük yaptım. Daha sonra fitness ve kondisyon alanına yöneldim. Ankara Sport’s International’da üç yıl fitness antrenörü olarak çalıştım. 1996’da İstanbul’a geldim, sezon bitiminde ise Amerika’ya gittim. Bir dönem Sar-an International’da sporcu menajeriydim. 2000 yılında Camel Trophy’ye katıldım ve Güney Afrika’da uluslararası seçmelere gittim. Levent’teki Sport International’da birbuçuk yıl fitness müdürlüğü yaptım. Ardından
Fenerbahçe futbol takımında kuvvet antrenörlüğü görevini üstlendim. Derken Fenerbahçe’de çalıştığım Stefano Marrone’yle birlikte NiÅŸantaşı’nda Action Fitness Club’ı açtık. Ayrıca ilk defa katılacağımız Avrupa Åžampiyonası’na hazırlanan bayan basketbol milli takımının kuvvet ve kondisyon antrenörlüğünü yapmaya da baÅŸladım.- Ve bu aktif hayata bir de Survivor macerası ekleyeyim dediniz...2000 yılında Camel Trophy’ye katılmıştım. Pusulaya bakmasını bilmezken bütün elemelerinden baÅŸarıyla geçip Güney Afrika’ya gittim. En büyük maceram buydu. Ama Camel Trophy bu kadar sıkı deÄŸildi. Bu biraz daha medyatik, biraz daha enterasan. Denemek istedim ve baÅŸvurdum...Sizi adada en çok zorlayan ÅŸeyler nelerdi?DoÄŸadan ve oradaki ÅŸartlardan hiç zorlanmadım da, insanlardan zorlandım. Böyle bir yarışmaya uygun olmayan tipler gelmiÅŸti, en çok onlar zorladı beni. Bu insanların biri eski VJ’miÅŸ doÄŸayla pek ilgisi olmayan biri oraya nasıl geldi onu da bilmiyorum. O hiçbir iÅŸ yapmadı ada da. Ä°ÅŸ yapmadığı bir yana biz çok güzel dörtlüydük her iÅŸi yapıyorduk. Birde bizim yaptığımız iÅŸlere karışıyordu. Yemek yapılıyordu onu beÄŸenmiyordu. Yaptığımız iÅŸlere müdahale ediyordu.- Siz aç kaldığınızda baÅŸkalarının görmeye dayanamayacağı ÅŸeyler yemek zorunda kaldınız mı?Kameraya fazla göstermek istemedim, ama biz Semih kaptanla beraber yiyorduk karıncaları... GittiÄŸimiz günden beri karınca arıyorduk. Karınca yoktu yemek için. Karınca temiz bir hayvandır. Mecbur kalsaydım kurbaÄŸa bacağı, kertenkele de yerdim. Ama çok aç kalmadım. Yaptığım spordan dolayı beÅŸ öğün yemek yerim. Kötü yanı bu öğünlerden biri kaçınca sinirli ve agresif olurum. Kendimi ÅŸartlandırdığım için fazla acıkmadım.- Neden elendiniz sizce?Ben oynamadım çünkü. Orada Selin’le ve TuÄŸba’yla biraz konuÅŸsaydım, onları yanıma çekebilirdim. Bunu bildiÄŸim halde konuÅŸmadım, hatta çok da fırça çektim. Adada ateÅŸi ilk ben buldum. AteÅŸ rüzgardan dolayı çabuk geçiyordu. Onu beslemek için biz odun buluyorduk. Ebru, Irmak, Semih ve ben çok çalıştık. Güce dayalı bir yarışma desem deÄŸil, stratejiye dayalı da deÄŸil. Neden ben çıktım? Sanırım biraz ÅŸans meselesi... - Irmak’la adada geçirdiÄŸiniz günlerde aranızda bir yakınlaÅŸma oldu sanırım...Bir kere geceleri çok soÄŸuk oluyordu. SoÄŸuktan dolayı çok iç içe yatıyorduk ve neredeyse birbirimize sarılıyorduk. Bundan dolayı bir takım yakınlaÅŸmalar ve hisler uyanmış olabilir. Ben de Irmak’la yakınlaÅŸtım. Irmak dünya tatlısı bir insan. O benim kardeÅŸim. Bu biraz motivasyondur ayrıca... Orası ıssız bir ada çünkü. Ä°lerleyen vakitlerde neler olur, onu da bilemem. Benim hormonlarım o kadar ağır basmamıştı daha... Elendikten sonra 20 gün orada kaldım. Benden sonra elenenleri de bekledim. Bir nevi rehberlik de yaptım. Otomobiline binse oraya gelmeseydiBen ÅŸanssız bir adaya düştüm. Öbür adada bulunsaydım, her ÅŸey daha güzel olurdu. Malesef bizim adada bir tane sosyetik vardı. Otomobil yarışçısıymış (Selin Yardımcı)... O keÅŸke otomobiline binmeye devam etseydi de adaya gelmeseydi. Bir tane VJ, bir de travmatik bir hatun vardı (Tuba)... DuyduÄŸuma göre eski kocası ÅŸu an Patagonya’daymış ve hálá kaçıyormuÅŸ! Kemal’le Onur önceden tanıştığı için onun yanında oldu. Semih kaptan da çıkarsa çok zor durumda kalacaklar, köpekler bile gülecek hallerine. Her ÅŸeye raÄŸmen çok güzel, diÄŸer yarışmalarla kıyaslanmayacak kadar kaliteli bir yarışmaydı.AteÅŸle barut yan yana durmaz Yarışmacılar içinde duygusal bir yakınlaÅŸmaya fazla fırsat olmadı, çünkü her zaman ön planda açlık vardı. Karnımızı nasıl doyuracağımızı düşünüyorduk sürekli... Adada kalsaydım olabilirdi ama... AteÅŸle barut yani, hiç belli olmaz. Bir elektrikten sıcaklık neden doÄŸmasın? Belki ÅŸu an baÅŸlamış bile olabilir orada bir ÅŸeyler. Ekranda sayımız çok gibi görünse de azdık, dört kadın, dört erkek vardı. Kendi adıma ÅŸu isimle olurdu diyemem belki ama mutlaka bir ÅŸeyler olurdu. Sevgili boyutunda deÄŸilse de bir sıcaklık yaÅŸanırdı.Â
button