Murat Bardakçı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 10, 2006 00:00
İstanbul tarihinin yüzkaralarından olan 1957’deki 6-7 Eylül olayları, az kalsın o yılların en meşhur ses sanatçılarından Necmi Rıza Ahıskan’ı da canından ediyordu. Beyoğlu’nda bir kumaş mağazasının sahibi olan Necmi Rıza, gayrimüslimlerin işyerlerini yağmalayan çılgın kalabalıklardan dükkánının önüne çıkıp avazı çıktığı kadar Mevlid okuyarak kurtulmuştu.
İSTANBUL, 1957 yılında meşhur 6-7 Eylül olaylarını yaşıyordu.
Atatürk’ün Selánik’te doğduğu eve bomba konulduğu haberinin alınmasından hemen sonra Rumlar’a karşı başlayan tacizler artmış, bütün gayrimüslim vatandaşlarımızı hedef alır olmuş ve İstanbul’un bazı bölgelerini cehenneme çevirmişti. Olayların yoğunlaştığı yer ise Beyoğlu, özellikle de İstiklál Caddesi idi, zira bölge baştanbaşa gayrimüslimlere ait işyerleriyle doluydu.
Caddede, Müslüman vatandaşlara ait mağazalar da bulunuyordu ama yaşanan arbedede kim Müslüman, kim gayrimüslim diye ayırım yapılmamıştı. Yaşananlar milli bir utanç tablosunu andırıyordu.
İstanbul Radyosu’nun solistlerinden ve zamanın en meşhur ses sanatçılarından olan
Necmi Rıza Ahıskan’ın, caddede bir kumaş dükkánı vardı ve en kaliteli Avrupa malı kumaşlar satıyordu.
"Ada sahillerinde bekliyorum" diye başlayan şarkısı da, o yıllarda satış rekorları kırmıştı.
Olayların büyümesinden sonra, caddenin aldığı vaziyet içler acısıydı. Yayalar yerden bir metre kadar yüksekte yürüyorlardı, zira talan edilen ve parçalanıp atılan binbir türlü eşya yolu kaplayıp tepecikler oluşturmuştu. Kontrolsüz kalabalık durmak bilmiyor, nasılsa sağlam kalmış dükkánlar da yerlebir ediliyordu.
İstanbul’da sıcak ve hareketli saatler yaşandığı sırada
Necmi Rıza dükkánında endişeli bir vaziyette oturup
"Ya beni de gayrimüslim zannederlerse ne yaparım?" diye kara kara düşünüyordu. Dükkánını bırakıp canını kurtarmayı aklının ucundan bile geçirmesi mümkün değildi, işyerini gırtlağına kadar borca girerek açmıştı ve dolayısıyla uğrayabileceği zararı düşünmek bile istemiyordu.
Hiddetli kalabalığın sesini daha da yakında işiten
Necmi Rıza, bir anda ve farkında bile olmadan mağazanın önüne fırladı ve bir elini kulağına götürerek tiz perdeden avazı çıktığı kadar,
"Allah adın zikredelim evveláááá" diye haykırarak Mevlid’in giriş kısmını okumaya başladı. Sesi işiten kalabalık, o ána kadar sağlam kalmış olan mağazanın önünde bir anda duruverdi ve
Necmi Rıza’nın
Münir Nureddin’i andıran sesini şaşkın bakışlarla bir müddet dinledi. Sonra birbirlerine,
"Bu adam bizden, belli!" diyerek ve
"Allah kabul etsin amca!" mırıltılarıyla geçip gittiler.
Necmi Rıza, malını ve belki de canını Mevlid’in gücüyle kurtarmıştı (M.G.).
Siyasi sürgün olan háfız, háfızlıIğın kitabını yazdı"SULTANSELİMLİ" lákabıyla anılan
Ali Rıza Sağman, 1890’da Ünye’de doğdu. İstanbul’da medrese tahsili gördü ve musikiyi, Bestenigar
Ziya Bey’in talebesi
Háfız Cemal’den öğrendi.
İttihad ve Terakki’ye karşı takındığı muhalif tavır yüzünden İstanbul’dan sürgün edilen
Ali Rıza Bey, 27 ay Sinop’ta 48 ay da Çorum’da mecburi ikamete tabi tutuldu ve
"En esaslı musiki hocam" dediği kanunu sürgün yıllarında kendi kendine öğrendi. Yaklaşık altı buçuk yıl ayrı kaldığı İstanbul’a 1918’de Mondros Mütarekesi’nin ardından dönebildi ve yarım kalan tahsilini tamamladıktan sonra Süleymaniye Medresesi’nden diploma aldı, ardından da Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.
Etrafına birşeyler öğretebilme aşkı yüzünden hukukçuluk yapamayan
Háfız Ali Rıza Bey, Hayriye Mektebi ve Darüşşafaka gibi okullarda öğretmenlik etti ve İstanbul’da ve Anadolu’da yayınlanan çeşitli dergilerle gazetelerde yazıları yayınlandı. Bazı eserler de besteleyen
Háfız Ali Rıza Bey "Orfeon", "Odeon" ve
"Columbia" plák firmaları için kayıtlar yaptı ve
"Meşhur Háfız Sami Merhum" ile
"Mevlid Nasıl Okunur?" gibi alanlarında tek olan kitaplar yazdı.
Kitaplarında anlattığı ve hemen hepsi yakın dostları olan ünlü háfızlarla mevlidhanları kendine has üslubuyla ama acımasız şekilde eleştirmekten çekinmeyen
Ali Rıza Sağman, 1965 yılında vefat etti. Kültür tarihimizin nev’i şahsına münhasır, renkli ve hoş tiplerindendi.