Güncelleme Tarihi:
- Malawi’deki çocukluğunuzdan neler hatırlıyorsunuz?
- En çok insanların sıcaklığı, samimiyetini ve güneşini özlüyorum. Gölün ve toprağın kokusunu, mangoları, gündüz çimlerin üstündeki çiğ tanelerini çok özledim. Küçük Malia’nın Guava ağaç tepelerinde karnı ağrıyana kadar meyve yediğini hatırlıyorum. Malawi’den İngiltere’ye gelmek acı-tatlı bir deneyimdi.
- Afrika’dan ayrıldığınızda çocuktunuz. Müziği sizi nasıl etkiledi?
- Çocukken annemden ve Malawili akrabalarımdan öğrendiğim müzik kanımda var ve ben yeni bir şey keşfetmek için hiç uğraşmadım. Yazdığım sözlerde, şarkı söylerken sesimde de Afrika var. Umarım bu dinleyicilerim için bir şey ifade ediyordur.
- Avrupai bakış açınızın yanında çok Afrikalı bir gırtlağınız var. Peki müziğinize Ada ne kattı?
- İngiltere’de istediğim gibi şarkı söylemeyi başarıp, para kazanmaya başladım. Malawi’de kalsaydım bu imkansız olurdu. İlk gittiğimde en sevdiğim şey müzik dükkanlarını gezmekti. Müziğe derin aşkım orada hayat buldu.
- Çocukluğunuzdan biraz bahseder misiniz? Nasıl bir ortamda büyüdünüz?
- Müziğe kafamda başladım. Billie Holliday, Sarah Vaughan, Louis Armstrong, Nina Simone ve Ella Fitzgerald’ı dinleyince hayatım değişti. Sonra Bob Dylan, Salif Keita, Miriam Makeba, Joni Mitchell ve Marvin Gaye’i tanıdım. Bu isimlerin ayak izlerini takip etmek istedim. Şarkılar benim için ilaç, dua ve meditasyondu. 15 yaşında bahsettiğim sanatçılar benimle, şarkıları vasıtasıyla konuşurdu. Keşfetmeye ve hissetmeye aç, duygusal bir çocuktum.
- Erik Truffaz gibi cazın deneysel bir tarafında duran bir virtüözle de çalıştınız. Deneysel müziğe ve caza bakışınız nasıl?
- Deneysellik sadece bir kelime. Neticede hepimiz müzikle bir şeyleri deniyoruz, en azından ben deniyorum. Önceden müzikal anlamda hiç gitmediğim bir yere yaptığım yolculuk beni esnetiyor. Bu yaratıcı ve deneysel dönemler bence müthiş. Durağan bir hayatı tercih etmem.
- ‘Black Orchid’ albümünüzde Nina Simone şarkılarına yer verdiniz. Simone sizin için ne anlam ifade ediyor?
- Akıl hocam ve ruhsal annem. Bir şarkının icrasında ve gerçeklik duygusunu yansıtma konusunda muhteşem bir öğretmeni. Hâlâ ondan bir şeyler öğreniyorum. ‘I Love You Porgy’, ‘Don’t Explain’ ve ‘Strange Fruit’in Simone versiyonlarını dinlemiştim ilk. ‘Strange Fruit’i dinlediğimde ruhumun derinliklerine yolculuk etmiştim sanki. Hakkında konuşmak bile tüylerimi diken diken ediyor. O benim için tanrıça gibi...
- Gelecekteki planlarınız neler?
- Öncelik ailemi koruyup kollamak. Müzikal anlamda birkaç projem var ama sabit fikirli değilim. Sadece müziğe devam etmek istiyorum.
- İstanbul izleyicinizden ne bekliyorsunuz?
- Daha önce İstanbul’a gelip çok sevmiştim. Hem ülkeniz hem de insanlarınız çok samimi ve sıcak. Caz kitlesi hakkında hoşuma giden, açık fikirli bir izleyici olması.