Güncelleme Tarihi:
"Bıçak Sırtı" dizisiyle merak uyandırıp dikkatleri üzerine çeken Canan Ergüder, güzelliği ve yeteneğiyle aranılan oyuncuların arasına girdi. Şimdi "Binbir Gece" dizisinde bir mimarı canlandıran Ergüder, Hello! dergisine konuştu. Genç oyuncu, "Herkesin bir kez acıyı hissetmesi gerekir. Yoksa hayatı öğrenemeyiz" diyor.
"Bıçak Sırtı" dizisinde dikkat çekici bir roldeydiniz. Oyuncu olarak bu dizi hayatınıza nasıl tatlar kattı?
- Çok güzel tatlar kattı. Bir kere oyunculuk üzerinden para kazanmamı sağladı. Bu en önemli katkısı benim için.
Projeler art arda geliyor. Sinema filmi de istiyor musunuz?
- Eşimin yönettiği "Shooting Johnson Roebling"de oynadım ve filmin katıldığı festivallerin birinden "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" ödülünü aldım. Sinemada rol almayı çok istiyorum.
Amerika’yı özlediniz mi?
- Özledim ama Türkiye’de yaşamak çok güzel. Uzun zamandır yapmadığım bir şeydi, sandığımın aksine beni çok mutlu etti.
Nasıl bir hayatınız var Amerika’da?
- New York’a çok yakın olan Holbrook’da yaşıyorum. Manhattan’a iki dakika. Zor bir hayatım var. Yaklaşık altı ay öncesine kadar da garsonluk yapıyordum, o da zorlaştırıyordu hayatımı. Çok zor yaşıyorsun hayatı New York’ta. Her şey pahalı. Oyunculuk para getirmeyen bir meslek, onun için yan bir meslek daha seçmek zorundasınız. Onun da esnek bir meslek olması gerek ki, istediğiniz zaman mülakatlara gidebilesiniz.
Eşinizle orada mı tanıştınız?
- Eşimle okulda tanıştım ama o sırada bir alakamız yoktu. Mezun olduktan sonra iki kişilik bir oyuna girmiştim o da ikinci kişiydi. Üç yıldır evli, beş yıldır birlikteyiz.
Evinizden ne zamandır ayrısınız?
- 10 aydır. Hayatımız git-gel’lerle dolu olacak gibi görünüyor.
İstanbul’a sık sık gelip gider miydiniz?
- Senede bir defa gelirdim. Son birkaç senedir de iki defa geldim.
Nasıl bir hayat kurdunuz burada şimdi? Nereleri seviyorsunuz?
Türkiye’de yaşayıp gördükleriniz arasında neler canınızı sıktı?
- Trafiğin yanı sıra en son 1 Mayıs olayları canımı sıktı. 1 Mayıs, bayram olması gerekirken şiddetle yaşanmış bir gün oldu.
Amerika’da oyunculuk eğitimi aldınız, anlatır mısınız?
- New York Actors Studio Drama School’da tiyatro üzerine master yaptım. Actor Studio’nun okuluna gittim. Actor Studio’nun hayat boyu üyesiyim, ki bu çok zor. Actor Studio’da bir oyuncu zaman kısıtlamasına maruz kalmadan ne üzerinde çalışmak istiyorsa gidip çalışıyor. Al Pacino, Harvey Keitel gibi kişiler de kritik veriyorlar. Oyunculuk kaslarınızı geliştirmek için ideal bir yer.
ÇIPLAKLIĞA KARŞI DEĞİLİM
Hep hayaliniz miydi oyunculuk?
- Küçükken dansçı olmak, prima balerin olmak istiyordum. Sonra vücudum gelişti ve olmadım. 12 sene dans ettim, bu aralıklarla olan bir şeydi. Üniversitede flamenko yapmaya başlamıştım. Dansçı olmak istiyordum ama o ara oyuncu olmaya karar vermiştim. Oyunculuk dışında başka bir şey düşünemiyorum.
Sevdiğiniz yönetmenler kimler?
- En başta Selim Demirdelen geliyor. Farklı bir yapısı ve görüşü var. Fatih Akın ile çalışmayı çok isterim. Cohen kardeşlerle de çalışmak başka bir şey diye düşünüyorum.
- Erkan Can, "Takva" filmiyle beni büyüledi. Yabancılardan genç isim olarak Amy Adams’ı ve Anthony Hopkins, John Malkovich, Cate Blanchett’i çok beğeniyorum. Nurgül Yeşilçay’ı da başarılı buluyorum.
EÅŸinizle ortak bir proje daha olabilir mi?
- Arkadaşıyla ortak bir yapım şirketi var. Bir web sitesi kuruyorlar; o web sitesi için 30 saniyelik ve bir dakikalık komedi filmleri çekiyorlar. Yaklaşık 25 tane çekildi. Belki ziyarete gittiğimde bir iki tane ben de çekeceğim. Ama şu an için uzun metrajlı film çekmiyorlar.
Amerika da tiyatro yaptınız, Türkiye’de de yapmak ister misiniz?
- Düşünürüm. Sahne benim ilk ve son aşkım. Canlı oynamak, o adrenalin çok başka bir his. Onu kullanabilmek de bana çok güzel geliyor.
Öne çıkan özellikleriniz, zor yanlarınız nelerdir?
- İnatçıyımdır. Bazen safımdır. Bazen de çok detaylara takılırım, bunun hem iyi hem kötü yanları var. Genellikle mutlu olmaya çalışıyorum. Bazen disiplinliyim, bazen değilim. Sevdiğim şeye göre değişiyor. Genelde yaptığımın en iyisini yapmaya çalışıyorum.
En büyük kábusunuz ne olabilir?
- Denizde terk edilmek. Bu durum korkunç geliyor.
Kendinizle nasıl hesaplaşırsınız peki?
Başka nelere yeteneğiniz vardır?
- Gurme. Yemek yapmayı ve öğrenmeyi çok seviyorum. Masajda çok iyiyim. Hatta bir ara çok düşündüm oyunculuk yürümezse masaj okuluna gidebilirim diye. Özellikle ÅŸifa konularına da çok ilgiliyim.Â
Modaya düşkün müsünüzdür peki?
- Hayır. Güzel giyinmeyi, düzgün giyinmeyi çok severim. Fakat asla "Üzerimde illa şu marka olacak" demem. Makyajda öyle olabilirim ama onda bile her şeyi denemeyi tercih ediyorum. Gidip de en pahalı şeyi almam. Bir materyale bağlanmak doğru gelmiyor.
Tatil anlayışınız nedir?
- Uzun zamandır yapmadım. Denizi çok seviyorum. Deniz insanıyım. En büyük korkularım da denizde en büyük sevinçlerim de. Doğa çok ayrı bir şey. Bir deniz kenarında yaşayabilirim. Sadece bir şort, tişört ve terlikle öyle kalabilirim. Bana çok uygun gelen, rahatlatan bir şey.
Oyuncu olarak bazı kıstaslarınız var mıdır?
- Sanatçıyım, rol ve senaryo gerektiriyorsa tabii ki yaparım. Genelde öyle şımarıklıklarım yoktur. Sadece doğru şeyin yapılmasının gerektiğine inanıyorum. Mesela çıplaklık olur. Bir senaryoda gerekiyordur ona bir karşıtlığım olmaz. Ama çıplaklık olsun diye yazılmıştır ya da para kazanmak için yapılmıştır, o zaman işe bağlı.
Oyunculuğun ve dansın dışında ne yapmayı seviyorsunuz?
- Bir şeyi iyi öğrenmeyi seviyorum. Yemek yapmayı seviyorum. Tatili seviyorum. Kitap okumayı seviyorum. Orhan Pamuk’un "Kar" romanını yeni bitirdim. Ayşe Kulin’in "Veda"sını okuyorum. "Küçük Prens"i de zaman zaman dönüp okuyorum.
Mutlu aÅŸk yoktur
Aşk için neler söylersniz?
- Aşk hiç beklemediğiniz bir yerden gelip vuran bir şey. O yüzden "Ah ben onu yapmazdım, bunu yapmazdım" diyen insanlara bazen şaşırıyorum. Ne kadar siyah-beyaz düşünüyorlar, hayat öyle değil. İnsanlar aşık oluyor. Aşk çok güzel, aynı zamanda hastalık gibi bir şey.
Sizi en çok etkileyen aşk hikayesi hangisi?
- Romeo ve Juliet.
Mutlu aşk var mıdır?
- Yok. Bir zamanı mutlu geçebilir ama mutlaka hüzünlü bir tarafı oluyor. Aşkın güzel yanı da o aslında. Herkesin bir acıyı hissetmesi gerekir. Acıyı hissetmezsek hayatı öğrenemeyiz. En basitinden şöyle bakalım; kolumuz çizilip kanıyor, o acıyı hissedebilmeniz önemli şey.