Acıyı asmalar çekti ödülleri Sevilen kaptı

Güncelleme Tarihi:

Acıyı asmalar çekti ödülleri Sevilen kaptı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 25, 2006 00:00

Dünyanın önde gelen şarap yarışmaları arasında sayılan ve geçtiğimiz günlerde Avusturya’da yapılan AWC Vienna Wine Challenge’da Sevilen Şarapları, 7 ödül birden kazandı. Sevilen’in Kalecik Karası, Syrah, Chardonnay, Majestik Roze ve R adlı şarapları gümüş, Majestik Kırmızı ve Sauvignon Blanc şarapları ise bronz madalya ile ödüllendirildi.

İlginç olan, ödül alan yedi şarabın da 2005 rekoltesi olması. İşin sırrını Sevilen Şarapları Yönetim Kurulu Üyesi Enis Güner şöyle açıkladı: "Bağdaki asmalar arasında rekabet olsun diye köklerini birbirine yakın dikiyoruz, asmalar acı çeksin diye de bağlara ot ekiyoruz."

Sevilen bugünlere nasıl geldi?

- Sevilen Şarapları, 60 yıllık bir geçmişe sahip. Dedem İsa Güner 1930 yılında İzmir’de mandıracılık yaparken iş için Fransa’ya gitmiş. Orada şarap satışlarını görünce "Ben de şarapçılık yapmalıyım" diyerek 1942 yılında İzmir, Agora’da imalathane kurup, sektöre adım atmış. 1960 yılında, Menderes’te içinde 300 yıllık bir çınar ağacı olan 500 dönümlük bağları satın alıp kendi üzümlerini yetiştirmeye başlamış. İşte o günden bugüne kapasite ve çeşitlerimizi sürekli artırarak çalışıyoruz. Yüksek telli sistem bağcılık yapan, kendi üzümünü kendi işleyen Türkiye’nin ilk üreticisi olduğumuzu söyleyebilirim. Dünya şarap teknolojisinde uygulanan en son yenilik ve gelişmeleri yakından takip ediyor ve kalitemizden asla ödün vermiyoruz. Başarımızın sırrı da bence burada yatıyor.

Şimdi şirketi kaçıncı jenerasyon yönetiyor, bağlarınızın kapasiteleri nasıl?

- Babam Coşkun Güner ikinci jenerasyon olarak, "Ben en kaliteli sofra şarabını üretmek istiyorum" diyerek yönetime geçmiş. Onun zamanında yeni bağlar satın alınmış Almanya, Fransa, Belçika ve İsviçre’ye ihracat başlamış. Tesis 12 bin metrekareye yayılmış, günde 150 ton üzüm işleme ve saatte 6 bin 500 şişe dolum kapasitesine ulaşılmış. Bu arada da bağ alanlarımızı 650 dönüme çıkartmış. Biz üçüncü jenerasyon, şarapçılığa 1990’da başladık.

Üçüncü jenerasyon neler yaptı veya yapacak?

- Biz üçüncü jenerasyon olarak atılıma geçtik. Belçika, Almanya ve Finlandiya’ya şarap ihraç ediyoruz. İzmir ve Denizli, iki ayrı yerde bağlarımız var, iki ayrı karakterde üzüm yetişiyor. Yılda 4.5 milyon litre şarap üretim kapasitesine sahibiz. İki bin dönüme yaklaşan bağlarda, Fransız orijinli kırmızı üzüm türleri olan Carignan, Grenache, Merlot ile Cabernet Souvignon yetiştiriyoruz. Aynı şekilde beyaz üzüm türleri Semillion, Chardonnay, Colombard ve Sauvignon Balanc da. Yabancı şarap üreticileriyle dünya pazarında rekabet edebilmek için sürekli yatırım içindeyiz. İki Fransız uzman ile çalışıyoruz.

Avusturya’daki yarışmaya yedi şarapla katıldınız ve hepsi de ödül aldı. Yedide yedi olmasının altında ne yatıyor ? Ödül alan şarapların hepsinin de aynı yılların rekoltesi olması ilginç.

- 2003 ve 2004 yıllarında bağlarımıza yeni teknikler uygulamaya başladık. 2005 yılında toplanan üzümler diğerlerinden çok farklı kalitede oldu. 2005’in çok iyi olması bir tesadüf değil bilimsel çalışmanın sonucu oldu. Bu işin sırrı teknoloji. İlk olarak asma başına düşen yaprak sayısı, ikincisi dönüm başına dikilen asma sayısı, üçüncüsü ise sulama tekniği, dördüncüsü ise budama şekli. Bu dört unsur kaliteli üzüm için olmazsa olmaz hale geldi. Biz asmaları sık dikilip birbirleri ile rekabete sokuyoruz. Asmalar böyle olunca da daha kaliteli üzüm veriyor. Aldığımız ödüller yalnızca bağlardaki bu gelişim ile kazanıldı. Şimdi de üzümleri şarap imalatındaki gelişmelere uygun işliyoruz. 12 ila 14 ay meşe fıçılarda bekleyen şaraplarımız var. 2007’de bunları çok iddialı şekilde piyasaya çıkartacağız.

ASMALARIMIZ ACI ÇEKSİN DİYE BAĞDAKİ OTLARI KESMİYORUZ

Asmalarımız acı çeksin diye bağdaki otları kesmiyoruz. Çünkü bağlardaki otların kesilmesi eski bir yöntem. Aksine ot ekiyoruz. Otlar topraktaki azot miktarını dengeliyor; topraktaki suyu çekiyor ve nitrojeni çekiyor. Topraktaki nitrojen, şaraba yeşilimsi bir renk ve tat veriyor. Topraktan asmaya geçen nitrojen oranı azalıyor. Üzümde ve doğal olarak da şarapta nitrojen olmadığı ya da çok az olduğu için mükemmel bir sonuç elde ediliyor. Otlar büyüyünce, sadece üstlerini kesiyoruz. Kökleri ve alt bölümleri toprağın üzerinde kalıyor. Bu yöntemi Fransızlar Bordeaux bölgesinde uyguluyorlar, ABD’de yeni uygulanmaya başlandı. Şarap bağcılığında bağın görüntüsü değil, üzümün nasıl olacağı çok önemli. Eskiden biz de otları biçerdik ama şimdi ot biçmek yok.

BAĞCILIKTA SEVİLEN TAKTİKLERİ

Dönüm başına dikim sıklığı toprağın yapısı ve kil miktarına göre değişiyor. Kırmızı üzüm için daha sık dikim, beyaz üzüm için de daha seyrek dikim.

Asmaların dikine sıra aralıkları ortalama 2 metre, yatay olarak birbirlerine uzaklıkları ortalama 1 metre. (Türkiye’de sıra araları 3-3.5 metreye, birbirlerine uzaklıkları da 1.5-2 metreye kadar çıkıyor.)

Hiç gübreleme yapılmıyor.

Çok sulama yapılırsa taneler şişiyor, üzümde başka tatlar çıkıyor. Bu tatlar şarabın kalitesini bozuyor. Bazı yerlerde az sulama, bazı yerlerde hiç sulama yapmıyorlar. Sulamayı kontrol ederek, konsantre taneler elde etmeye çalışıyorlar.

Dünya şarapçılığında yeni uygulanan yapraktan su ölçme sistemini uyguluyoruz: Salkımdaki taneler koruktan kırmızıya döndükten sonra yapılan sulama sistemi. Bağları saat hesabı ile damla damla besleyerek suluyoruz. Her asmaya otomatik sulama sistemi takılı. Asma yaprağından numune alarak su stresini ölçüyoruz. Ne kadar su gerekli ise, bu suyu damlatarak asmaya 1 saatte 1.5 ile 3.5 litre arasında su veriyoruz.

Budama çok önemli. Üst düzey şarap yapılacaksa, her asma iki ayrı yöne doğru uzanan tele uzatılıyor. Her uzanan dalın üzerinde budama yapılıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!