Oluşturulma Tarihi: Temmuz 06, 2008 00:00
İstanbul Caz Festivali’yle birlikte güzel konserler, kulis dedikoduları, sanatçı kaprisleri, köşemize malzeme geldi gelmesine ama yaşanan aksaklıklar insanda şevk bırakmıyor. Harbiye Kongre Vadisi inşaatı nedeniyle ilk iki konserde yaşadıklarım gerçekten bezdiriciydi.
Festivalin Onur Konuğu Amerikalı piyanist Herbie Hancock’ın konserine gelirken, giriş çıkış kapılarının havzadaki inşaat nedeniyle yerinin değişmesi, zaten ezberimizi dağıtmış. Çetin bir kros performansının ardından, ulaştığım kapı meğer VIP kapısıymış. VIP kapılarının kraldan çok kralcı kapı görevlisiyle tartışma neticesinde, içeri biraz geç girmişim, kimseyi rahatsız etmemek için en arka sıradaki basamağa çökmüşüm.
Sahneye yakın oturanlar bizim kadar yoğun duydu mu bilemem fakat arka sıralardan birçok kişi konseri homurdanarak terk etti: Sahnenin solundan grayder, kepçe vorrrrultusu, sağındansa Cahide’nin bannnngır bas eller havaya müziği geliyordu. Herbie Hancock ve saz arkadaşları, önce bir afalladı. Keith Jarret falan olsa, herhalde sahneyi terk ederdi. Hancock zarafete vurup konsere devam etti.
ÖNCE TUVALET PARASINI ÖDE
İkinci gün, yani Marcus Miller ve Tower of Power’ın gecesinde, yerimiz de sahneye yakın olduğu için gürültünün bangır bas zulmünü ilk günkü gibi hissetmedik. Fakat "Yeni Açıkhava’nın azizliği" bu kez de iki konser arasındaki antraktta yerden geldi. Tuvalette ne görelim: Kapıda bir düzen kurulmuş, tuvalet ücreti kesiliyor. Bir YTL...
Cüzdanım çantamda ve onu da arkadaşıma emanet edip oraya gelmişim. Görevliye, "Bu yeni modadan haberim yok, yanıma para almamışım" diyorum. Yanıt, "Moda değil bu; belediye..." şeklinde. Yine de adamın insafına sığınıp tuvalete doğru ilerliyorum. Kadınlar tuvaletinden çıkan bir dinleyici söylenerek yanımdan geçiyor o arada: "Ben bissürü adamın şeyini göre göre tuvalete gitmek zorunda mıyım" diye.
Tuvaletten çıkarken, yanımda para olmadığını girerken beyan ettiğim adam yolumu kesiyor. İlle de 1 lirasını istiyor. Hani bu beleşçi çişli muamelesinin ne mene bir şey olduğu konusunda cazgırlık yapmasam, adam konserin ikinci yarısı beni tuvalette rehin tutacak.
Ofsayta düşenler
3. Uluslararası Karabük Kültür, Sanat ve Sanayi Festivali’ne katılan yazar Latife Tekin’i AKP’nin enerji politikalarını eleştirdiği için konuşmasına müdahale eden ve kürsüden indirmeye kalkan Belediye Başkanı Hüseyin Erer edebiyat camiasından kırmızı kart görürken bir de ofsayta düşenler vardı. Kimler mi? Buyurun okuyun.
1.Olay karşısında hálá bir açıklama yapmayarak, yazarların haklarını koruma görevini ikinci plana atan Türkiye Yazarlar Sendikası,
2.Duyarlı davranıp hemen olayı kınayan ama Karabük’te tehdit edilen yazar Onur Caymaz’ı tanımayıp ona vatandaş diyen Türkiye PEN,
3.Latife Tekin ile birlikte kürsüde bulunup olaydan sonra hiçbir şey yokmuş gibi konuşmasına devam eden yazarlar Vecdi Çıracıoğlu ile Alper Akçam.
O an değil bu an
Bu fotoğrafı yorumlamak isterdim ama klasik deyimiyle sözün bittiği yerdeyiz. Herkes çektiği filme istediği ismi vermekte serbest. Fakat bazı durumları da göz önünde bulundurmak gerekiyor galiba. Mesela ismin nerede nasıl kullanılacağı çok önemli. İstanbul’da, Ataşehir Sinemaları’nda ortaya çıkan ve internetten aldığım fotoğraf da bunu çok iyi anlatıyor.