Şermin SARIBAŞ
Oluşturulma Tarihi: Nisan 24, 2005 00:51
Sophia Loren, Harvey Keitel derken İstanbul Film Festivali, ardında nefis filmler ve ödüller bırakarak geldi geçti. Ödül alanlardan biri de, Anlat İstanbul filmindeki transseksüel rolüyle En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Yelda Reynaud’ydu. Reynaud, çekimlere iki gün kala rolü kabul ettiğinde, rolün altından kalkması bir yana, rezil olacağını düşünüyordu.
Ama ‘randevu’ yerine ‘ğandevu’ diye konuşan Fransız aksanlı bu transseksüel(!) öyle başarılı bir performans sergiledi ki, gerçek travesti ve transseksüellerden de geçer not aldı. En son filmindeki rolüne travesti kulüplerinde hazırlanan Yelda Reynaud ile bu kulüplerden birinde, Hengame’de konuştuk.
n Herkes bir seks ikonu olmak isterken siz niçin transseksüel rolünü kabul ettiniz?
- Yapımcılar bana bir salı günü geldiler, cuma günü çekime başlayacağız, dediler. Dan diye çöktüm. Tamam da rol ne dedim. Transseksüel deyince bir daha dan dan diye çöktüm. Ben bunu yapamam deyip reddettim. Çünkü o kadar kısa sürede böyle bir rolün altından kalkamayacağımı ve rezil olacağımı düşünüyordum. Ama beni ikna ettiler.
n Rol için özellikle bir hazırlık yaptınız mı?
- Geceleri saat 1’den sabah 7’ye kadar travesti barlarını gezdim. O inanılmaz hatunlarla takılıp, hareketlerini izledim. Dişiden daha dişilerdi. Kadınlığın en abartılı halini yaşıyorlar. Ben kambur otururken, onlar dimdik duruyor. Çünkü 2 bin dolar verip meme yaptırmış. Tabii gösterecek.
n En karakteristik yanları nelerdi sizce?
- Bakışları çok farklı. Direkt bakmıyorlar, alttan üste doğru bakıyorlar. Tikleri çok var. Bir kadın için takı takmak çok doğal ama bir erkek için doğal değil. O yüzden sürekli bilezikleriyle, küpeleriyle oynuyorlar.
n Erkeklere nasıl yaklaşıyorlar?
- Off erkeklere fena asılıyorlar, inanılmazdı. Ben bir erkekten hoşlansam ürkek bakışırım. Onlarsa gözlerini dikip, her şeyi yaşıyorlar. Onlar öyle yaptıkça, kadınları sorgular oldum. Acaba kompleksli miyiz de öyle yapamıyoruz?
DR. RENAUD’YLA İLGİM YOK
n Kusura bakmayın ama ne zaman adınızı duysam Dr. Renaud Paris kremleri aklıma geliyor. Bu tuhaf ilişkiyi sadece ben kurmuyorum herhalde değil mi?
- Hayır bunu bana daha önce söyleyenler de oldu, çok güldüm. Dr. Renaud Paris marka salatalık kremleri varmış, ben bilmiyorum bile. Onca yıl Paris’te yaşadım hiç duymadım. Kısacası salatalık ailesinden değilim.
n Bir başka kafa karışıklığımı daha giderebilir misiniz? Siz nerede yaşıyorsunuz? Almanya, Türkiye, Fransa?..
- 13 yıl Paris’te yaşadıktan sonra son bir yıldır Türkiye’de yaşıyorum. Ne yapacaksam artık burada yapmak istiyorum.
n Bir ara Oscar alacağım diye Amerika’ya yerleşmiştiniz. Ne oldu?
- Üç ay Hollywood’da yaşadım. Magic Jonhson’un menajeri benim de menajerim oldu. Ama ben orada derede boğuldum. Hem Türk hem Fransız vatandaşıyım. Amerikalılar vizede sorun çıkardılar. Benim oraya gittiğim dönemde, Irak yüzünden Fransız şaraplarını sokağa döküp, Fransızları protesto ediyorlardı. Sonra kocamla Türkiye’ye yerleşme kararı aldık.
n Neden?
- Benim Türkiye’ye Türkiye’nin de bana ihtiyacı var. Bunu lütfen megalomani olarak algılamayın. Burası bereketli bir toprak, ben de bereketli bir insanım. Oscar’ı hálá hayal ediyorum ama biz burada bir şeyler kuralım, onlar gelip bizi bulsun. 70 milyonluk ülkeyiz, yılda 100
film çevirsek mutlaka bulurlar bizi.
n Türkiye’ye geldiniz geleli ödül canavarı oldunuz. Nedir bunun esbabı mucibesi?
- Bu mesleğe çok büyük bir tutkuyla bağlıyım. Annem bana çocukluğumda Marlon Brando’yu keşfettirdi. Hep onun gibi bir oyuncu olmayı hayal ettim. Paris’te yaşadığım yıllarda American Express’de çalışıyordum, oyunculukla alakam yoktu. Bir akşam film seyrediyordum, oradaki oyuncuları hiç beğenmedim, uyuz oldum. Ben bunlardan daha iyi oynarım, dedim. Oyunculuğa büyük bir isyanla girdim. Hep çok çalıştım ve tutkum hiç azalmadı.
n Yurtdışındaki yapımlarda da rol aldınız. Türkiye’deki oyuncular ya da yönetmenler arasında bir kıyas yaptığınızda ne fark görüyorsunuz?
- Yurtdışında 8 saat, burada 20 saat çalışıyorsunuz. Buradaki oyunculuk okullarına gitmedim, ama her ne yapıyorlarsa çok başarılı olan oyuncular var. Şener Şen Hollywood’da olsaydı, dünya çapında bir oyuncu olurdu. Türkan Şoray’ın gözlerinin Elizabeth Taylor’dan farkı mı var?
DİZİ TEKLİFİ ALMIYORUM
Bu kadar dizi enflasyonu varken, sadece sinema filmlerinde olmak sizin tercihiniz mi?
- Bana hiç dizi teklifi gelmiyor ki! Ödül almanın bir dezavantajı bu herhalde, ulaşılmaz diye düşünüyorlar. Halbuki ben aptal değilim, dizilerde oynayarak, sinemada daha fazla yer alabileceğimi biliyorum.
n Kimsenin size dizi teklif etmemesinin sebebi, uzaktan bakıldığında, gıcık biri gibi görünmeniz olabilir mi?
- Ya evet bunu bana hep söylüyorlar. Beni tanımadan bana sinir oluyorlar, soğuk buluyorlarmış. Halbuki yerimde duramam, cıvıl cıvılımdır. Beni niye öyle görüyorlar ya!
TRAVESTİLERLE BİRLİKTE
Polen, (ortada duran) altı yıldır Hengame’nin sahibi. Kulüpte 12 travesti çalışıyor. Yelda ile poz verenler arasında Aslı, Doğa ve Alev var. Arkadaşları Yelda Reynaud’ya ‘Travestiler kendi mekánlarında kadın olmasından pek hoşlanmazlar, fazla seksi gitme’ demişler, o da blucin ve tişörtle gitmiş. Ama kendisine çok kibar davrandıklarını söylüyor. Kulüpte, travesti rolüne hazırlandığını kimseye söylememiş. Sadece 8 saat boyunca onları izlemiş, sohbet etmiş. Kimileri, ‘Ah abla pezevenklerden neler çekiyoruz’ diye yakınmış ona.
NİYE İKİNCİ SİBEL KEKİLLİ OLAYIM PORNO FİLM ÇEVİRMEDİM KİBir sabah arkadaşlarımdan birinin telefonuyla uyandım. ‘Sen porno filmde mi oynadın’ diye soruyor. Dalga geçiyor sandım. O film bende var. İsteyen gelip seyretsin. Montreal’de ödül almış bir film. Ben bir sahnede banyoya çıplak giriyorum. Tek kare bu. Ama bunu ‘İkinci bir Sibel Kekilli vakası’ diye yazdılar. Sibel Kekilli’ye bir saygısızlığım yok. Duvara Karşı’da mükemmel bir oyun oynamış. Ama sonuçta bir porno filmde oynadı.