OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 21, 2000 00:00
ABUK... ve dahî SUBUK Al birini, vur öbürüne... "Tarkan dünya seksisi" imiş...Vallahi, ben değil, gazeteler böyle söylüyor.Almanya'da yayınlanan haftalık kadın dergisi "JOY" okurları, "Dünyanın en seksi 40 erkeği"ni oylarıyla belirlemişler.ABUK'luk tam buradan başlıyor. Şayet, üç kuruşluk bir gazetecilik geçmişim varsa, "oylarla belirlenen sıralama" üçkâğıdını azıcık bilirim. Biz masa başında otururken, kimler, ne listelerin tepesine fırlayıp komik payeler edinmediler ki...Kimin, sahiden değer olup olmadığı, sadece, zaman içinde anlaşılıyor. O da, anlayana...Neyse, biz dönelim, Tarkan'ın "muhteşem zaferi"ne...Yükselişini dünya listelerinde sürdüren Tarkan, Venezuella'da dört haftadır 1 numara olan Enrique Iglesias'ı tahtından indirmiş! Tahta bakar mısınız??? Yalnızca, dört haftalık...Biri kazara Dirk Bogarde, James Dean, Robert Redford, Robert de Niro, Ayhan Işık, Eşref Kolçak, Sadri Alışık ya da Ekrem Bora, Ahmet Mekin dese, ruhum olduğu yerden kopar o an. Hiç bilinmez, hangi hülyalara dalar. Bu adamlar, sahiden güzeldi... Gözleri, bakışları, endamları, şöyle bir yan duruşları, her şey bir yana, karakterlerinin yüzlerine yansıyan ışıltısı ile kıymetli idiler.Sonra, genç kızlığımda, herkes Elwis Presley'e hayrandı. Tamam, Memphis'den çıkma, kendi halinde, iyi niyetli bir genç. Kamyonlarda direksiyon sallayıp ekmeğini kazanmış. Şefkate muhtaç, haylazlık edip anasını da bol bol üzmüş. (Ama, hangimiz üzmedik ki?) Sesi güzel, müziği hareketli.Her şey iyi hoş da, dünyanın en muhteşem erkeği nasıl oluverdi, onu hiç mi hiç anlayamadım. Çirkin değildi, o kadar... En fenası, kız suratlıydı. Erkeğe benzemiyordu!!!!!Tarkan'ın 7. sırayı işgal ettiği listedeki öbür "yakışıklı"lara ("yakışıklı" dediğim, lafın gelişi) bakıyorum. İlaç için, aralarında erkeğe benzeyen bir Allah'ın kulu yok. Iglesias'ın oğlu dahil. Michael Jackson'dan sonra 7. olsan ne olur?Elwis'e laf söyledim diye, umarım hazret mezarında ters falan dönmemiştir: Bu listeye göre, zemzemle yıkanmıştır. Zaten, o liste yıldızı değildi. Tamam, pop piyasasının kotardığı ilk fabrikasyon "mal" idi. Lakin, tapon değildi hiç olmazsa...Burnuma kötü kokular geliyor. Sanki, kötü niyetli birileri, hemcinslerimin cinsel tercihlerini yanlış yönlere saptırmaya çabalıyor.Cinsel taciz, ilk sorun! NATO'nun kadın askeri komitesi, Brüksel'deki genel merkezde yıllık toplantısını yapmış. Veee, ülkemizden de 5 kadın subayın katıldığı bileşimde, komite başkanı Hollandalı Yrb. Elleke Overbeke, çeşitli ülkelerdeki kadın subayların karşılaştığı sorunların en başında "cinsel taciz"in yer aldığını önemle vurgulamış. Tedbir (??????) alınmasını istemiş.Ne tedbiri kardeşim? Erkek kafası değişmedikçe, tacize karşı her kadın kendi tedbirini alır: Yarbay, hostes, öğretmen, avukat ya da hizmetçi olsun.Aslında, erkeği durdurmak kolaydır. Kendine güven ve doğru mesaj ile. Yine de, yol kazaları mümkün.Sahi, cinsel tacize uğramamış kadın var mıdır?(Bir itiraf: Son zamanlarda ben, esas, cinsel tacize uğramamış erkek var mıdır diye düşünüyorum!???)Bir arayış var, bu romanda... Bir özel TV kanalında, bir kitap tanıtılıyor. 1981'de bu dünyadan göçen Ayhan Bozfırat adlı romancımızın tekrar yayınlanan bir eseri sunuluyor... Güya... "Bir arayış var, bu romanda..."Tanrım, bu filoloji denen bilim dalını ben laf olsun diye mi okudum?Roman dediğin, zaten, Batı insanının "birey" olma sürece değil midir? Batı'da insanoğlu birey olabildikçe, roman yüceldi, şahikasına erişti. Hayatımıza zenginlikler, akılalmaz renkler, derinlikler kattı.Ayhan Bozfırat iyi ki arıyor...Ama, TV sunucusu doğru cümleyi arıyor mu?*****"HELAL OLSUN!" için... 17 Ağustos fena salladı! "Ezginin Günlüğü"nü duymuştum. Ama, grubu yakından tanımıyorum. Topluluğun kurucusu, bestecisi ve söz yazarı Nadir Göktürk, son (yani, 11.) albümleri "
Rüya"yı yorumluyor.HaÅŸim Öz'ün röportajında (25 Nisan 2000 / "Star, Özel") söz dönüp dolaşıp albümdeki depremle ilgili parçaya geliyor."KÄ°MSE VAR MI? SESÄ°MÄ° DUYAR MI?"17 AÄŸustos 1999'dan sonra, sık sık iÅŸittik bu cümleleri. Sahiden, toplumsal hafızamıza da yerleÅŸti. Yürekleri sarstı. Nadir Göktürk, ÅŸehirde yaÅŸayan, ama ÅŸehirleÅŸememiÅŸ (hâlâ, "gayri medeni"); aile, dost, konuk sıcaklığı ve daha bir sürü ÅŸeyi yitirmiÅŸ iletiÅŸimsiz insanlarımıza bir çaÄŸrı gibi düşünmüş, "Kimse var mı?"yı.DeÄŸerlerimizden devamlı kaybedip yerine yenilerini koyamayışımızı, "Toplumsal bir depremin altında kalmış olmamızın göstergesi" sözleriyle dile getirmiÅŸ.YaÅŸadığımız, içine doÄŸduÄŸumuz ÅŸartları, kazanmadığımız için de kıymetini bilemediÄŸimizden ötürü saplandığımız açmazı da, 17 AÄŸustos zelzelesinde billurlaÅŸtırmış:"Türkiye'de bütün her ÅŸey yukarıdan veriliyor. Demokrasi yukarıdan veriliyor, haklar, kadın hakları, insan hakları, işçi hakları hep yukarıdan veriliyor."Bunlar kazanılmış haklar olduÄŸu için, deÄŸeri de tam anlamıyla bilinmiyor. 17 AÄŸustos depremi de, bir anlamda, Türkiye'yi salladı."Ä°nsanların yaÅŸadığı ortamları, iliÅŸkileri, her ÅŸeyi sarstı."Sahiden..."Kimse var mı?""Sesimi duyar mı?"Jülide ERGÃœDER - 21 Haziran 2000, ÇarÅŸamba Â
button