Güncelleme Tarihi:
İnsanın içini karartan, hayvan sevsin sevmesin herkesin tepkisini alan, insanlık dışı bir serüvenin, ekstrem bir davranışın peşine takıldık gidiyoruz.
Sadece kendi egosu için yaşayanların, uçlarda yaşamayı marifet sayanların, hangi ülkede olduklarını fark edemeyenlerin, farklı davranışlarla toplumda yer etmek isteyenlerin her fiili tartışılmalı mı, yoksa “yok” sayılıp kamuoyuna aktarılmamalı mı?
Bu konu aslında gazetecilik okullarında tartışılacak, hatta doktora tezi yapılacak bir boyutta ele alınmalı.
Olay sadece “ayı avı” çerçevesine sıkıştılacak kadar basit değil.
Olay sadece “Eğer ünlü bir televizyon sahibi, on binlerce dolara mal olduğu anlaşılan bir av gezisine çıkmış, bu amaçla dünyanın öbür ucuna gitmişse bu önemli bir haberdir” gibi bir gerekçenin arkasına sığınılacak kadar sığ bir izahla sonlandırılamaz boyuttadır.
Hangi ünlü TV? Ne tür yayınla ünlenmiş? Türkiye’deki diğer TV’ler yanında ne kadar vergi ödemiş? Kaç kişiye ulaşmış? Özel TV kanalları yanında kaçıncı sırada? Bu ünlü TV’de kaç kişi çalışıyor? Kaç yıllık bir kurum?
Bütün bu soruların hiç biri beni ilgilendirmiyor.
Ama “ünlü” sıfatının öylesine ucuz elde edildiği bir ülkede yaşıyoruz ki, dün birden ünlenen kişinin ertesi gün sabun köpüğünden farkı kalmıyor.
Ünlü olan herkesin, onbinlerce dolar masraf yaparak dünyanın bir ucuna gidip ayı avlaması eğer haber niteliği taşısaydı Batı basınında bu tür haberlerden başka habere yer verilmezdi. Nedeni dünyanın ünlü av hastaları “ünlü” kişiler öylesine fazla ki…
Bırakalım Batı basınını, Nijerya basını bile avcının duygularını “Karla kan birbirine acıyla karışıyor. Kar ve kan bu kadar mı yakışmış birbirine? Kızıl kar yağar mı hiç? Ayı ölünce kızıl kar yağıyor ey sevgili okur…” sözlerine yer verip yayınlamaz.
“Gitsin kendi TV’sinde yayınlasın izlenimlerini” der ve işin içinden çıkar.
Hayvan hakları yasasının yıllardır TBMM komisyonlarında süründürüldüğü, hayvanların hâlâ sokaklarda öldürüldüğü, hayvan barıkanakları için milyonlarca insanın çırpındığı bir ülkede bırakın “duyarlı” insanları, yürekleri taş kesilmiş olanları bile “duyarlı” yapacak böylesine “hayvanî” olayı tartıştığımız için utanıyorum.
Utanmayı hak etmeyenlerin tepkisine de şapka çıkartıyorum.
Sevgiler,
Sezai