Sizin için nasıl bir maceraydı buraya gelmek?
Mehmet Emin Ulus: İstanbul Üniversitesi İtfaiyecilik Yangın ve Güvenlik Programı mezunuyum. Okul bitti, staj bitti. Bölüm başkanı Cemal Kozacı, ‘Abu Dabi’de bir iş var ilgilenir misin?’’ dedi. Ne yalan söyleyeyim, aklımda yurtdışı yoktu. Fakat Birleşik Arap Emirlikleri devletine bağlı çalışacağımı duyunca, ‘Neden olmasın?’’ dedim. Şartları öğrendim, cazip geldi. Arkadaşlarıma da
haber verdim. Atladık, geldik...
İbrahim Bayram: Akdeniz Üniversitesi İtfaiyecilik mezunuyum ama Hürriyet Gazetesi’nde ‘Birleşik Arap Emirlikleri’nde çalışacak itfaiyeci aranıyor’’ ilanını görmesem, burada olamayacaktım. Başvurdum, kabul edildim. İyi ki de edildim, hayatımdan çok memnunum...
Abu Dabi’de itfaiyeci olmanın avantajları ne, dezavantajları ne?
Özay Şırlakoğlu: Ben de Akdeniz Üniversitesi İtfaiyecilik mezunuyum. Bir kere sıkı bir İngilizce’n oluyor. Güya Arap ülkesi ama konuşulan dil İngilizce. Ben az buçuk Arapça da öğrendim. Bir de supervizörlerimiz Alman olduğu için, meslekte teknik olarak çok gelişiyoruz. Bütün yenilikleri öğreniyoruz. Bunlar avantajları. Dezavantajlara gelince, sadece sevdiklerimizden uzak olmak...
Fatih Bayram: 60 Türk’le birlikte çalışıyor olmak en büyük avantajı! Çoğumuz ilk kez yurtdışına çıkıyorduk. İnsanın içinde bir korku olur ya, yabancı bir yere gidiyorsun, bizde hiç olmadı. Hem birbirimize hem de Abu Dabi’ye çok hızlı uyum sağladık, burada evde gibiyiz.
Buğra Akduman: Ben üniversite mezunu değilim ama askerliğimi itfaiyeci olarak yaptım. Hepimizin ortak noktamız şu: Bu mesleği çok seviyoruz ve burada olmaktan keyif alıyoruz. Çünkü burada bize adam gibi muamele ediliyor, yaptığımız işten dolayı saygı duyuluyor. Gayet medeni şartlarda yaşıyoruz...
Bülent Ekşi: Ben açıkçası Birleşik Arap Emirlikleri nerede bile bilmiyordum. Geliş amacım yeni kültürler ve yeni ülkeler görmekti. Bir de tabii Türkiye’de senelerce özel sektörde çalışmış, bir türlü karşılığını alamamıştım. Şansımı burada denemek istedim. Kıyasladığım zaman burası Türkiye’den daha rahat. Çalışmak için çok daha avantajlı...
Buğra Akduman: Almanlar bizi itfaiyeciliğin her alanında eğitiyorlar. Fakülte gibi burası. Hem çalışıp para kazanıyorsun, hem de eğitim alıyorsun...
Kazandığınız para yeterli mi?
Özay Şırlakoğlu: Başkalarını bilmem ama aylık 690 dolar bana yetiyor. Bize zaten ev veriyorlar. Doğal gaz, elektrik, su ve çöp gibi çeşitli giderlerimizi karşılıyorlar, işyerine de servisle götürüyorlar, e daha ne olsun? Ben Türkiye’ye para bile yolluyorum.
Bu maaşı az bulanlar yok mu?
Özay Şırlakoğlu: Olmaz mı? ‘Bir Alman itfaiyeci bu paraya çalışmaz, biz de çalışmayalım’ diyenler var. Onların paşa keyfi bilir, çalışmasınlar. Şunu göz ardı ediyorlar: Allah’ın Almanı tabii çalışmaz çünkü memleketinde bu parayı işsizlik parası olarak alıyor. Ama benim öyle bir lüksüm yok. Halimden şikayetçi değilim. 4 gün çalışıp 3 gün izin yapmanın neresi kötü?
Bülent Ekşi: Ben açıkça söylüyorum: 10 sene daha rahatlıkla bu şartlarda çalışırım. Ben her ay 400 dolar da Türkiye’ye gönderiyorum.
Adem Albayrak: Türkiye’de asgari ücretle çalışıyordum, Allah’a şükür şu an arabam var, arkadaşlarım gibi ben de her ay eve para gönderiyorum. Memnunum burada olmaktan.
Rıdvan Günay: Ben de aynı şekilde... Göndermedikleri sürece kalırım.
Buğra Akduman: Burayı beğenmediğini söyleyenlere kulak asmayın. Öyle diyorlar ama kardeşlerini ve akrabalarını buraya aldırabilmek için her şeyi yapıyorlar. Neredeyse, bütün sülalelerini buraya toplayacaklar!
Hayatınız nasıl geçiyor? Neler yapıyorsunuz?
Fatih Bayram: 12 saat çalışıyor, 24 saat dinleniyoruz. Her hafta 3 gün tatilimiz var. Balığa gidiyoruz, top oynuyoruz, spor yapıyoruz, plaja gidiyoruz. Her türlü olanak var burada.
İstanbul’la Abu Dabi’yi kıyaslarsanız...
İbrahim Bayram: Yangın bakımından mı? Kesinlikle kıyaslanmaz! İstanbul’daki yangın yoğunluğu ile buradaki arasında dağlar kadar fark var. Abu Dabi’de bir buçuk senede taş çatlasa 30 yangın oluyor, İstanbul’da ise bu rakam yılda 1500. Belki daha da fazla. İşler burada kesat yani!
Özay Şırlakoğlu: 99’da Gaziosmanpaşa itfaiyesinde 2 ay staj yapmıştım. O iki aylık dönemde tanık olduğum yangın sayısı 1.5 yılda Abu Dabi’de gördüğümden kat kat fazla. İstanbul’da sürekli bir yerler yanıyor, burada öyle değil.
Mehmet Emin Ulus: Ben stajımı Ümraniye’de yaptım, yangın arabasından akşama kadar hiç inmediğimiz olurdu. Yangınlar o kadar yoğundu...
Birleşik Arap Emirlikleri sizce Türkleri neden tercih etti?
Mehmet Emin Ulus: Türkiye, üniversitede itfaiye eğitiminin verildiği tek Müslüman ülke. Müslüman olmamızın etkisi vardır...
İmkan olsaydı ve Türkiye’de iş bulsaydınız, Türkiye’de olmayı tercih eder miydiniz?
Bülent Ekşi: Senelerce özel sektörde çalıştım, gün geldi kapının önüne koydular beni, o kadar emek boşa gitti. Türkiye’de hiçbir şeyin ne olacağı belli değil. En azından burada kurallar var. Türkiye’de kendi mesleğimle ilgili iş bulsam da gitmem...
Mehmet Emin Ulus: Ben de şimdilik Türkiye’ye dönmeyi düşünmüyorum. Artık sıradan bir itfaiyeci olarak çalışmak istemiyorum. Bizim memleketimizde ‘Dayın varsa köydeki çoban da seninle aynı statüde...’’
Türkiye’de itfaiyeciler ne kadar para kazanıyor? Gökhan Dere: Aylık 900 milyon TL filan. Buranın imkanları çok daha iyi...
Burada çalışmak Almanya’da Türk işçisi olmak gibi mi?
Gökhan Dere: Yok hayır, biz burada ucuz iş gücü değiliz. Hintliler ve Filipinliler var. Biz onların çok üzerindeyiz.
Çoğunluk bekar. Özel hayatınız ne oluyor?
Fatih Bayram: Ben burada bekar kalmaya razıyım. Ömrümün sonuna kadar burada çalışmaya razıyım...
Peki ya kadınlar?
Fatih Bayram: Onlar her yerde var. Çinliler, Filipinliler... Bir de illa Türkiye’den evleneceğim diye bir şey söz konusu değil ki, buradan da evlenirim.
Mehmet Emin Ulus: Kız arkadaşı Türkiye’de olanlar, onları getirebiliyor. Birkaç hafta kalıp dönüyorlar. Yöneticilerimiz ses çıkarmıyor. Hatta yardımcı oluyorlar.
Amerika’da itfaiyeciler birer sosyal kahraman. Onlar için törenler düzenleniyor, kitaplar yazılıyor, filmler yapılıyor... Sizce Türk itfaiyeciler hak ettikleri muameleyi görüyorlar mı?
Bülent Ekşi: Nerdeee? Sadece itfaiyeciler değil, bizde hiç kimse hak ettiği muameleyi görmüyor.
Gökhan Dere: İtfaiyeciler Türkiye’de resmen unutulmuş bir vaziyetteler.
İbrahim Bayram: Bırakın sosyal kahraman olmayı, itfaiyecilik, Türkiye’de meslek olarak bile kabul edilmiyor. Erken emekli bile olamıyorsun. Oysa, gelişmiş ülkelerde 5 yıllık yıpranma payı var...
Gökhan Dere: Türkiye’de çöpçüler bizden daha tehlikeli iş yapıyor kabul ediliyor. Tehlike sınıfı olarak biz onlardan daha düşüğüz...
Mehmet Emin Ulus: Yurtdışında itfaiyecilik çok itibarlı bir meslek. Önem veriliyor, saygı duyuluyor. Türkiye’de üniversitelerde itfaiyecilik okutulduğunu bilen yok. O bölümden mezun olunca iş bulabilen de... Kapatsınlar o zaman o bölümleri...
Birleşik Arap Emirlikleri’nin İçişleri Bakanlığı’na bağlı çalışmak sizi utandırıyor mu?
Fatih Bayram: Yoo hayır. Niye utandırsın? Burada en azından adam yerine konuluyoruz. Ne yazık ki, kendi ülkemizde konulmuyoruz...
İbrahim Bayram: Ortada bir utanç varsa, bu Türkiye Cumhuriyeti’nin utancıdır. İtfaiyeci olarak bizi başka bir ülkenin içişleri bakanlığına bağlı çalışmak zorunda bırakıyor...
ATEŞ SAVAŞÇILARI Yaşları 23-25 arası değişiyor.
Yüzde 80’i üniversite mezunu, diğerleri askerliklerini itfaiyeci olarak yapmışlar.
Abu Dabi’de yaşıyorlar.
Birleşik Arap Emirlikleri İçişleri Bakanlığı’na bağlı çalışıyorlar.
İtfaiyeciler ama yarı polis statüsündeler.
İsimleri Ateş Savaşçıları (Fire Fighters)
Aylık kazançları 690 dolar (Ev kirası vermiyorlar, doğal gaz, elektrik, su ve çöp gibi masrafları karşılanıyor, işe de servisle gidip geliyorlar.)
2-4 ya da 6 kişilik evlerde yaşıyorlar, Türkiye’den gelen akrabalarını ya da kız arkadaşlarını evlerinde ağırlayabiliyorlar.
4 gün çalışıp, 3 gün izin yapıyorlar.
1.5 senede sona erdirdikleri büyük yangın sayısı 30’u geçmiyor, İstanbul’daysa bu rakam sadece bir yılda 1500’ü buluyor.
Bir kısmı 10 yıl daha burada kalmaya niyetli, diğerleri ise hayatının sonuna kadar!