Çingeneler Avrupa’da 15 milyon olarak tahmin edilen nüfuslarıyla en büyük azınlık grubu. Kökleri Hindistan’a dayanan Çingeneler göç ettikleri Avrupa’da hep dışlanmalarına rağmen ayakta kalmayı başardılar. Ama şu anda Avrupa’da en düşük eğitim, en yüksek işsizlik seviyesine sahip, en fakir ve en marjinal azınlığı oluşturuyorlar.Türkiye de bu konuda iyi durumda değil. AB’nin bir organı olan ECRI (Irkçılık ve Hoşgörüşüzlük Karşıtı Avrupa Komisyonu) Mart ayında Türkiye ile ilgili yayınladığı üçüncü raporunda diğer azınlıklarla birlikte onlardan da bahsetti. Avrupa Parlamentosu da geçen hafta, AB’ne aday ve üye ülkelere çağrıda bulunarak Çingenelerin durumunun iyileştirilmesi ve azınlık haklarından faydalandırılmalarını istedi. Türkiye de bu çağrıdan payını aldı. Türkiye’deki Çingene nüfusu tam bilinmiyor. 2, hatta 5 milyon gibi rakamlar dolaşıyor Çingenelerin arasında. Büyük şehirlerdeki yerleşimleri bir yana, neredeyse her ilçenin bir Çingene mahallesi olduğu düşünüldüğünderakamı tahmin etmek güçleşiyor. Fakirlikle suçun yolu sık sık kesişiyor; onların da bazıları suça bulaşmış durumda. Diğerleri de etiketleniyor, işe alınmıyor, kimliklerini gizliyor. Ancak Çingene araştırmaları uzmanı Adrian Marsh, ‘Türkiye’de toplumsal şiddete dönüşen büyük bir nefret yok’ diyor. Hükümet ve yerel yönetimler de Çingenelerle fazla ilgilenmiyor. Ön araştırması henüz bitmemiş olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Hacıhüsrev Mahallesi Projesi, az sayıda projeden biri.Bugüne kadar Çingeneler hep günü kurtarmak için yaşadılar, kimlik meselesiyle pek ilgilenmediler. Ama artık yeni yeni kımıldanmalar başladı içlerinde. Samsun’da ve Edirne’de birer Çingene derneği kuruldu, başka illerde de girişimler var. Yine de esas dertleri azınlık hakları değil, daha iyi yaşamak. Merkezi İstanbul’da bulunan Ulaşılabilir Yaşam Derneği ile Edirne Çingene Kültürü Araştırma Geliştirme Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği bu haftasonu Edirne’de ilk uluslararası Roman sempozyumunu düzenliyor. Tam da Hıdırellez günlerinde yapılan Kakava şenliklerinin ardından.... TARTIŞMA: ÇİNGENE Mİ DEMELİ ROMAN MI?Türkiye’deki Çingenelere şu adlar takılıyor: Çingene, Kıpti, Poşa (veya Boşa), Mırtip (veya Murtip), Koçer, Arabacı (at arabası, fayton kullananlar), Sepetçi, esmer vatandaş. Eskiden mum yapan Hıristiyan Rum Çingenelerine ‘Yunan Çingeneleri’ denilirmiş ama bugün çoğu Türkiye’de yaşamıyor. Tanımların çoğu bugün artık sürdürülmeyen mesleklerden geliyor, mumcular ya da kalaycılar gibi. Ancak günümüzde hala İstanbul Gaziosmanpaşa’da Sepetçiler, Büyükada’da Arabacılar (Faytoncular), Kuştepe’de Çiçekçiler mesleklerini sürdürürek yaşıyor. Avrupa Çingeneleri 1971’de Londra’daki I. Uluslararası Çingene Kongresi’nde kendileri için ‘Rom’ kelimesini benimsediler, Türkiye’de de ‘Roman’ terimi ortaya atıldı. Ancak bu toplumun en önemli seslerinden biri olan Mustafa Aksu ‘Ben Çingeneyim’ demekte ısrar ediyor. Edirne’deki dernek de adında ‘Çingene’ lafını geçiriyor. Ama Kuştepeli çiçekçiler, müzisyenler ve Samsun’daki dernek ‘Roman’ı tercih ediyor. Çünkü ‘Çingene’ teriminin aşağılayıcı anlamlarından kurtulmak istiyorlar.AB SOKAK DÜĞÜNLERİNİ YASAKLIYOR DEDİKODUSU DÜĞÜNLERİ ÖNE ÇEKTİKuştepe’de, ‘AB normları gereği sokak düğünleri haziranda yasaklanacak’ söylentisi yüzünden hepsi düğünlerini bu ay tamamlama telaşına girmiş. Alev Sokak açık hava düğünlerinin adresi. Geçen haftasonu Cengiz ile Gonca’nın düğünü yapıldı. Düğünleri 11 kişiden oluşan Meydancılar organize ediyor. Çiçekçiler Derneği Başkanı Metin Şentürk burada da görevde. Oturma düzeninden meydana çıkıp oynama sırasına kadar her şey onlardan soruluyor. Bu sayede düğünün kavgasız gürültüsüz geçmesini sağlıyorlar.Mustafa Aksu müfettişlik bile yaptı ama 65 yaşına kadar Çingene olduğunu saklayarakEmekli memur Mustafa Aksu (74) ‘Türkiye’de Çingene Olmak’ kitabının yazarı. Bu, Türkiye’de Çingenelerin içinden çıkan birinin yazdığı ve onları anlatan ilk kitaptı. Mustafa Aksu’nun Çingeneler konusundaki çalışmaları, kişisel deneyimlerine, yaşamı boyunca sıkıntısını duyduğu ayrımcılığa, içinde bulunduğu pek çok ortamda kimliğini gizlemek zorunda kalmasına dayanıyor. 1931’de Düzce’de doğan Aksu, ortaokuldan itibaren kimliğini gizledi: ‘Ortaokul ve lisede Çingene olduğumu beni yakından tanıyan arkadaşlarım, bilmeyenlere gizlice söyledi. Başarılı bir öğrenciydim, o yüzden tam olarak dışlanmadım ama kıskançlıktan olsa gerek, kulaktan kulağa yayılıyordu. Öğrendikten sonra bana davranışını değiştiren öğretmenlerim de oldu.’ KIRAVATLI KİŞİYİ ÇİNGENE SAYMIYORLARAnkara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirdikten sonra Devlet Demiryolları’yla başlayan memurluk yaşamı, öğretmenlik, müdürlük ve müfettişlik gibi görevlerle geçti. Evlenip iki çocuk sahibi oldu: ‘Eşimin Çingene olduğumdan nişanlanıncaya kadar haberi olmadı, iki ay sonra öğrendiğinde hiçbir önemi yok, dedi. Ama biz yine gizlemeye karar verdik. Bu gizlilik 65 yaşımda emekli oluncaya kadar sürdü. Son dokuz yıldır bu sorunun çözümü için uğraşıyorum.’ Aksu, 1982’de emekli olduğunda kimliğini çevresine deklare etti: ‘Bir gün tanıdıklarımla parkta oturuyorduk, onlara Çingene olduğumu söyledim. ‘Dalga geçiyorsunuz, Çingene olamazsınız, kılık kıyafetiniz, sözleriniz, memuriyet kademesindeki yerlerinizi düşününce mümkün değil’ dediler. Düşünün kıravatlı kişiyi Çingene sayamıyorlar. Israr edince bu kez ‘Yok canım Mustafa Bey öyle değildir’ diye aralarında tartışmaya başladılar: ‘Gerçekten öyleyse annesi onu Çingene olmayan bir aileden çalmıştır!’ Bu durumda annem hırsız olmalıydı... Arkasından ‘Mustafa Bey’in annesi (hiç değilse bey diyorlar) evliliği sırasında Çingene olmayan bir adamla ilişkide bulunmuş olabilir’ diye başka bir teori ortaya atıldı. Biri anneme hırsız diyor diğeri o... İşte Türkiye’nin durumu.’Mustafa Aksu, önyargıların diplomayla alakası olmadığını söylüyor: ‘Emekli bir hakim albay bana, Çingenelerin nüfus kağıdı yoktur, askere alınmazlar, zararlıdırlar demişti. Düşünün beni tanıyor ve bunu bana söylüyor. ’Kendini bir dava adamı olarak görüyor Mustafa Aksu. Hedefi Çingene Dernekleri Federasyonu’nu kurmak ama bunun için dernek sayısının artması gerekiyor.Kültür Bakanlığı’nın kitaplarında bile hálá onlarla ilgili aşağılayıcı ifadeler var açılan davalar AİHM’deMustafa Aksu, sözlüklerde, yasalarda Çingeneleri aşağılayan, ırkçılık içeren ifadeleri değiştirtmek için savaş veriyor. İşte onun da çabasıyla yapılan bazı değişiklikler:Diyanet İşleri hurafelere dayalı olarak Çingenelere yapılan suçlamaların doğru olmadığı konusunda 2000’de fetva yayınlandı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Örnekleriyle Türkçe sözlüğünde iki sene öncesine kadar Çingeneler hakkında yeralan ‘cimri, eli sıkı, hasis, yüzsüz, arsız, çığırtkan’ gibi sözcükler kaldırıldı.Milli Eğitim Bakanlığı’nın İslam Ansiklopedisi ve Türk Ansiklopedisi’nde ‘Hayvan ve çocuk çalıp çalarlar satarlar, göçebe olarak yaşarlar, hırsızlık yaparlar, inançsızdırlar, nikaha ve sünnete itibar etmezler, buçuk millet olarak bilinirler’ ifadeleri kaldırıldı. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğü, 2003’te Çingenelerle ilgili kötü ifadelerini değiştirdi. Kültür Bakanlığı’nın katkısıyla çıkarılan Doç. Dr. Ali Rafet Özkan’ın ‘Türkiye Çingeneleri’ isimli kitabında ‘derme çatma evlerde ve çadırlarda yaşarlar, çokeşli, çok çocuklu olurlar, kavgacıdırlar, dilencilik, vurgunculuk, gaspçılık, fuhuş yaparlar, karıları da kocalarını aldatır’ ifadelerinin değiştirilmesi için Mustafa Aksu ‘Toplumsal barışı bozar, AB sürecine, hukuka ve haklarına aykırı’ gerekçeleriyle mahkemeye başvurdu. ‘Bu yazıların hakaret ve benzeri unsurlar taşımadığı gerekçesiyle’ davayı kaybetti. Ancak bu kez 2004’te AİHM’ye başvurdu, dava henüz sonuçlanmadı.Dil Derneği’nin sözlüğünü aynı nedenle dava etti. Bu kez ‘sözlükteki tanıtımların bir kavmi ya da kişiyi hedef almadığı gerekçesiyle’ talebi reddedildi ve yine 2004’te AİHM’ye başvurdu, dava sürüyor. 1934 tarihli 2510 Sayılı İskan Yasası’nın 4. maddesindeki ‘Anarşistler, casuslar, memleketten kovulanlar ve göçebe Çingeneler Türkiye’ye alınmazlar’ ifadesi yeni kanun taslağında değiştirildi.ERDİNÇ ÇEKİÇ (Edirne Çingene Kültürü Araştırma Geliştirme Derneği Başkanı)Neden Çingene olduğunu gizlemeyen doktorlar, avukatlar, hakimler olmasınErdinç Çekiç (35) sarışın bir Çingene, akrabalarının çoğu Almanya’da. Anne tarafı mübadeleden önce Yunanistan’dan Edirne’ye göç etmiş, baba tarafı ise Edirne’nin köylerinden. Soğuk demircilik yapan babası Edirne’ye göre önemli bir girişim olan 370 dükkanlı sanayi sitesinin kurucusu, Adalet Partisi Edirne il teşkilatında yöneticilik yapmış, 1969’da belediye başkan aday adayı olmuş. Çekiç ‘Babannemin gençliğinde silecek pencereleri olmadı, çünkü çadırda yaşıyordu. 1920’lerden bahsediyorum. Bu kadın ancak torunları doğduktan sonra bir evde yaşayabildi’ diyor. Kendisi ise daha şanslıydı, iki katlı bir evde büyüdü. Büyük ailede demircilik yapmayan tek kişi o oldu, ortaokulu dışarıdan bitirdi, işletmecilik, ticaretle uğraştı. Maddi açıdan şanslı sayılabilecek bir gruptaydı ama daha aşağıdakileri de unutmadı, Çingene meselesini sahiplendi: Edirne Çingene Kültürü Araştırma Geliştirme Yaşatma Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (EDÇİNKAY) Mart 2004’te kuruldu. ESKİDEN BARDAKLAR BİLE AYRILIRDIDerneğin 80 üyesi arasında başka ilkleri başaranlar da yer alıyor. Ergüder Güğümgüler (60) Türkiye’de Roman olduğunu açıklayan ilk Roman milletvekili adayıydı. 1990’da ANAP - BBP ortak listesinden aday oldu ama seçilemedi. Oğlu Erdem Güğümgüler derneğin kurucu üyelerinden.Çekiç, Edirne’de Çingenelerin durumunu şöyle anlatıyor: ‘Edirne’de Çingeneler 7-8 semtte yaşıyor, buralar gettolaşmış izole yerler değil. Şehir merkezinde yaşayanlar da var. Tamamen Romanların yaşadığı en önemli yer Menzilağır’daki Kemikçiler semti. Burada yaşayanların çoğu atık toplayıcılığı yapıyor. Edirneli Çingeneler arasında sepetçiler, müzisyenler, demirciler (lorra), kalaycılar, yerli denilen gruplar var. Genellikle seyyar satıcı, esnaf veya vasıfsız işçiler. Belediyede ya da resmi dairelerde görev alsalar bile hep alt düzeydeler. Memur olanlar bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. ‘ Edirne’de son yıllarda önemli değişiklikler olduğunu Çekiç şöyle anlatıyor: ‘60-70 yıl önce kahvelerde Çingenelerin çay bardakları ayrılıyordu. Bugün kesinlikle öyle bir ayrım yok. Çingenelerin durumunu anlatırken ne süslüyorum, ne de arabeskleştiriyorum. Çingene dili 1000 yıldır varlığını koruyor, elbetteki tarih araştırmaları yapılsın, ama bizim birincil amacımız Çingenelerin içinden mimar, avukat, doktor çocuklar yetiştirmek, yoksa zaten bize karşı oluşan önyargılar silinmeyecek. Çingene çocuklarına burs verilmesini istiyorum. Çingene toplumu, örnek alacağı isimler çıkarmalı.’ Çingenelere karşı ayrımcılığın resmi bir politika olmadığını ekliyor: ‘Bu bir devlet politikası değil, toplumsal bakış açısı.’ İngiliz ve İsveçli Çingene çift Türk Çingenelerini araştırıyor Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi, Sosyoloji ve Roman Araştırmaları Uzmanı Adrian Marsh ve meslektaşı olan eşi Elin Strand Marsh son 8 aydır Çingenelerle ilgili araştırma yapmak için İstanbul’da yaşıyor. Adrian Marsh bir İngiliz, eşi Elin, İsveç Çingenesi. Uluslararası Çingene Araştırmaları Ağı’na bağlı yürüttükleri ‘Romanlar’a Ulaşmak’ isimli araştırma için yaptıkları fizibilite çalışması bitmek üzere. British Council ve Açık Toplum Enstitüsü’nün finanse ettiği araştırmayı İsveç Araştırma Enstitüsü ve Bilgi Üniversitesi de destekliyor. Şimdiye kadar İstanbul’da Tophane, Kuştepe, Dolapdere, Bülbül, Gaziosmanpaşa ve Gülhane’de 44 görüşme yaptılar. Sulukule’de ise sadece bir kişiyle görüşebildiler. Çünkü dünyanın en eski Roman yerleşimi diye bilinen Sulukule’ye girmek de, orada birileriyle görüşmek de bir yabancı için çok zordu. Fizibilite sonuçlarına dayanarak yapılacak asıl araştırma bir yıl sürecek ve Türkiye’nin 22 ilini kapsayacak. İşte şu ana kadar yaptıkları tespitler:TÜRKİYE’DE KAÇ ÇİNGENE YAŞIYOR Adrian Marsh, Türkiye’de Çingenelerin nüfusunu Osmanlı’nın son dönemleri ve Cumhuriyet’in erken dönemlerinde yapılan sayımlara dayanarak tahmin etmeye çalışıyor: ‘1831- 1935 dönemleri arasındaki sayımlar nüfusun yüzde 1’inin Çingene olduğunu gösteriyordu. Bunu ana dil sorusundan anlıyoruz. Bugün hálá nüfusun yüzde biri Çingene’yse, 700 bin Çingene var demektir. Ancak Osmanlı nüfus sayımlarında kadınlar ve çocuklar sayılmıyordu. Bulgaristan ve diğer Balkan ülkelerinde son yapılan sayımlarda da Çingenelerin eski kayıtlarda ancak üçte bir oranında sayıldıkları doğrulandı. Bu durumda bügünkü Çingene nüfusunun yaklaşık 2 milyon olduğunu tahmin ediyoruz.’ ÜÇ ETNİK KOL DA TÜRKİYE’DE VARDomlar Bu grubun Hindistan’dan 9. yüzyılda Ortadoğu’ya göçettikleri sanılıyor. Domari denilen bir dilleri var. Çoğu Müslüman, Kıptiler’in de bu gruba ait olduğu düşünülüyor. Güneydoğuda küçük topluluklar olarak yaşıyorlar. Bazı etnograflara göre 50 bin kişiler. Lomlar (Poşa veya Boşa) Hindistan’dan Ermenistan’a göç ettiler, 1060’da Selçuklular tarafından dağıtıldılar. Dilleri Lomavren’de Ermenice kökenli kelimeler var. Bugün Ortodoks Ermeni oldukları söyleniyor. Ağrı ve Van civarında yaşıyorlar. Ani’de Yezidi Lomlar olduğu da söyleniyor.Romlar Yaklaşık 1000’de Hindistan’dan Anadolu ve Avrupa’ya göç ettiler. Sulukule’deki Romanlar 1050’lerden beri İstanbul’da yaşıyor. Güneydoğu Avrupa’da da konuşulan Romancanın değişik bir versiyonunu kullanıyor. Bu dil Trakya’da, İstanbul Üsküdar’da ve Van’ın Paşalar bölgesinde de konuşuluyor. Türk Romancası dünyada 12 milyon kişinin kullandığı Çingene dilinin ilkel bir biçimi.MÜZİSYEN ÇOCUKLARI DAHA ŞANSLI Fizibilite çalışmasının bazı ön verileri şöyle:3 Çoğu anne baba, çocuklarının İstanbul’daki okullarda ciddi bir ayrımcılıkla karşılaşmadığını düşünüyor.3 Kırsal kesimden İstanbul’a göç edenlerin çoğu, geldikleri yerlerde ayrımcılığa maruz kaldıklarını, İstanbul’a gelmelerinde bunun da etkili olduğunu düşünüyor.3 Bazı Çingene çocukları, özellikle de müzisyen ailelerinkiler, üniversiteye gidebiliyor. Bu gençler genelde Çingene kimliklerini bu andan itibaren gizlemeye başlıyor.3 Çingene anne babalar çocuk için okulun çok önemli olduğunu söylüyor ama çoğu çocuklarının öğretmenleriyle neredeyse hiç irtibat kurmamış.3 Bazıları eğitimi çocuklarının yaşam standardını yükseltmek için bir kaynak olarak görürken bazıları da ‘eğer çocuklarımız alt gelir grubundaki işlerde çalışacaksa eğitime gerek yok’ diye düşünüyor.Ekip bir sonraki aşamada okulları ziyaret ederek, öğretmenlerle, okul müdürleriyle konuşarak onların gözlemlerini, deneyimlerini ve fikirlerini soracak, Çingene çocuklarıyla da görüşecek.HIDIRELLEZ VE KAKAVAHıdırellez geçen hafta 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece İstanbul Ahırkapı sokaklarında Roman müzisyenlerin de katılımıyla kutlandı. Hıdırellez tüm Anadolu, Mezopotamya, İran’da baharın gelişinin kutlandığı çok eski bir bayram. Herkes Hıdırellez’i kutluyor ama Romanlar için Hıdırellez en önemli, hatta tek bayram. Edirne ve Kırklareli’de, Hıdırellez’i de içine alan 2-3 günlük Kakava şenlikleri de Romanlar tarafından kutlanıyor.AVRUPA PARLAMENTOSU İLK ÇİNGENE MİLLETVEKİLİ LIVIA JAROKAYunanistan’daki Çingenelerin durumu AB’ye henüz girmemiş Bulgaristan’dan kötü Livia Jaroka (30) Macaristan’da Sopron isimli küçük bir kentte büyüdü. Annesi Çingene değil, babası müzisyen bir Çingene ailesinden ama müzisyenlik yapmıyor. Kasabada 300 Çingene izole olmadan yaşıyordu. Bugün bir ilki gerçekleştirerek AP’ye girmesini izole edilmemelerini bağlıyor. Macaristan’da bir Çingene olarak nasıl bir çocukluk yaşadınız?- Macaristan’da Çingene çocuklar genellikle çoğunluk okullarına alınmıyor. Fazla kalabalık olmadığımızdan bizim için durum böyle değildi, diğer çocuklarla aynı okulda okuyabildim, olmak istediğim şeyi oldum. Ama Macaristan’da Çingene çocukların en az yarısı ya Çingene okullarına, ya da zeka özürlü çocukların okullarına gönderiliyor. Avrupa Parlamentosu’na girmeyi nasıl başardınız? -Partim (Fidesz) tarafından seçilebileceğim sıraya kondum. Zaten aynı parti için Çingene konusunda uzman olarak çalışıyordum ve partimi çok eleştirdim. Onlar da gel, bizim için çalış dediler. Seçildiğinizden beri AB’de Çingeneler için neler yaptınız?-Doğu Avrupa ülkeleri ayrımcılık karşıtı yasayı kabul etmek zorunda kaldı. Ama AB’nin yine ayrımcılığa karşı işsizlikle ilgili direktifi konusunda Doğu Avrupa’da hiçbir şey yapılmadı. 10 ülkenin geçen mayısta AB’ye katılımından beri Çingeneler için farklı bir dönem başladı. 1 Mayıs 2004’e kadar Çingene sorunu, Doğu Avrupa’nın komünizm sonrası sorunu diye görülüyordu. Şimdi bu tüm Avrupa’nın sorunu. Ben Çingenelerin yaşadığı bütün Avrupa ülkelerine gidiyorum. Hepsinde işsizlik ve çok kötü yaşam koşulları var. Hatta zorunlu kısırlaştırma bile var. Zorunlu kısırlaştırma gerçekten bugün hálá var mı?- Çek Cumhuriyeti, Slovakya gibi ülkelerde olduğuna dair bilgilerimiz var ve araştırıyoruz. Bahsettiğiniz sorunların çözümü için somut projeler yok mu?- Avrupa Komisyonu kendisi harekete geçmeli. Çünkü ülkeler çok az şey yapıyor. Avrupa Komisyonu’ndan ulusal hükümetlere gönderilen para gerçek yerine ulaşmıyor. Çünkü Çingeneler siyasette çok az temsil ediliyor ve paranın kullanımını izleyemiyorlar. Son üç yılda 77 milyon
Euro harcandı Çingeneler için ama neredeyse hiçbir ÅŸey deÄŸiÅŸmedi. O zaman çözüm nerede?- Uzun dönemde çözüm, parayı eÄŸitim, saÄŸlık, iÅŸsizlik gibi ana sorunlar için harcamak. Bu sorunlar tüm yoksulları kapsıyor; Çingeneler için özel bir yatırıma gerek yok. Peki sadece Çingeneleri ilgilendiren konular yok mu?-Var, Çingene düşmanlığı. Avrupa Komisyonu 2007’yi eÅŸit fırsatlar yılı olarak belirledi. Bence biz de Çingene karşıtlığını gündemde çok üst sıralara koymalıyız. Çingene karşıtlığı ile nasıl savaÅŸmayı düşünüyorsunuz?-Tek yol birbirimizi öğrenmek. Ä°ÅŸ yerleri, karma okullar gibi mekanlar önyargıların ve korkuların azalabileceÄŸi yerler. Ama eÄŸer çoÄŸunluk bu yakınlaÅŸmayı reddederse ayrıma uÄŸrayanlar için toplumun çoÄŸunluÄŸuyla iletiÅŸim kurmak çok zor. ÇoÄŸunluk Çingeneleri stereotiplerle kabul etmeyi çok daha kolay buluyor. Ama bu imaja uymayan birini gördüklerinde ne yapacaklarını ÅŸaşırıyorlar, mesela ben... Avrupa’da Çingeneler açısından en sorunlu ülke hangisi?-Bütün Avrupa’da sorun Çingene olduÄŸunu söylemekte. Bunu deklare etmek cesaret istiyor. Ä°ÅŸsizlik çok yoÄŸun, çalışanlar en kötü iÅŸleri yapıyor, onları asla anaokulu öğretmeni, satış elemanı olarak göremezsiniz. Avrupa’da 12 milyon nüfusumuzla en büyük azınlığız. Romanya, Bulgaristan ve Türkiye de AB’ye girdiÄŸinde bu rakam 15 milyon olacak. Bulgaristan, Romanya ve Slovakya en problemli ülkeler. Ama en kötü ülke hangisi, söylemek zor. Çünkü, mesela Yunanistan’a gittiÄŸimde ÅŸoke oldum. Oradaki yerleÅŸimler Macaristan’dan bile kötüydü. Bulgaristan’da bile Yunanistan’dan daha kötü sadece tek bir yer vardı.Türkiye ile ilgili hiç çalışmanız oldu mu? -Henüz deÄŸil ama Türkiye’nin AB’ye giriÅŸ sürecini yakından izleyeceÄŸim. BAÅžKA Ä°ÅžTE ÇALIÅžMAK MÃœMKÃœN MÃœ?Kim olduÄŸumu öğrenirlerse naÅŸ diyebilirlerKuÅŸtepe’de oturup baÅŸka iÅŸler yapan da var. Ama çoÄŸu kimliÄŸini gizliyor. Arkadaşımız Kutup Dalgakıran’ın elinde fotoÄŸraf makinesini gören biri hemen ‘FotoÄŸrafımı çekme bozuÅŸuruz’ diyor. ‘Yüksek yerde çalışıyorum anlatabildim mi, Roman olduÄŸumu bilmiyorlar. Ne olur ne olmaz söylemiyorum. FotoÄŸraf olursa öğrenirler ve ‘naş’ diyebilirler. Ne gerek var yani anlayacağın...’ Dernek BaÅŸkanı Metin Åžentürk, Ãœmit KocayemiÅŸ isimli bir Roman’ın başından geçenleri anlatıyor: ‘Bu kardeÅŸimiz NiÅŸantaşı’nda bir konfeksiyon iÅŸine müracaat etmiÅŸ, iÅŸe kabul edilmiÅŸ, istenilen evrakları tamamlamış. Patronu ikametgah belgesinde KuÅŸtepe’de oturduÄŸunu görünce ‘Roman mısın?’ diye sormuÅŸ. ‘Evet’ deyince de ‘Seni iÅŸe alamam’ demiÅŸ.’Matbaa ve market işçiliÄŸi yapan 32 yaşındaki Tamer Duran üç senedir iÅŸsiz. ‘Çalışmamıza izin verseler kötü insan olmadığımızı görecekler’ diyor. Ãœmit Gibi (32) Bomonti’de dört yıldır bir kemer atölyesinde çalışıyor. Ä°ÅŸyeri sahipleri onun Roman olduÄŸunu biliyor, ama o da sigortasız çalışıyor. Â
button