Oluşturulma Tarihi: Aralık 18, 2005 00:00
Çağımızın ‘Bunu istiyorum ve şimdi istiyorum’ sendromu teknolojiyle birleşince neler oluyor biliyorsunuz. Sabah uyanıp kafanızda dönen şarkıyı Apple’ın yeni yazılım programı iTunes’dan 99 cent’e iPod’unuza indirebilirsiniz. Ya da akşama yola çıkıyorsunuz, yol uzun, film izlemek iyi gelebilir. İnternetten Movielink’e ya da Cinemanow’a giriyorsunuz. Kredi kartınızdan 1.99 dolar çekiyorlar, siz de filmi laptop’ınıza ya da taşınır Play Station’ınıza indiriyorsunuz. İstediğiniz zaman istediğiniz yerde izleyebiliyorsunuz.
Şimdi yeni proje, televizyonu da böylesine a la carte bir hale getirmek. Televizyon kanalları bu konuda müzik piyasasından daha akıllı ve atik davrandı. Download dünyasıyla savaşmak yerine onu kucaklamayı tercih etti. Amerikan kanallarından ABC, Apple ile anlaştı. Artık Desperate Housewife (Çaresiz Ev Kadınları) dizisi iPod’dan izlenebilecek. CBS kanalı, CSI, Survivor ve The Amazing Race programları, AOL ise 30 klasik
film için benzer anlaşmalar yaptı. Yani artık dizileri ve sevdiğiniz programları da 99 cent ila 1.99 dolar arası bir ücret ödeyerek bilgisayarınıza indiriyorsunuz. Yayın saati beklemiyor, reklam çekmiyorsunuz. İşte 5 soruda Amerika’da iktidarı izleyiciye devreden a la carte TV akımının detayları.
Televizyondaki bu değişimin gerçek sebebi nedir?
Kanalların müdürlerine sorarsanız size Digitürk reklamlarındaki ünlüler gibi cevap vereceklerdir. Hani televizyonun karşısındaki Mehmet Ali Erbil’e niye Digitürk seyrettiğini soruyorlar, o da ‘Ay bıktım her gün her gün Mehmet Ali’yi seyretmekten, ben duygusal aile filmleri seyretmek istiyorum, onu da Digitürk’ün kanalı Family Max’te buluyorum’ diyor.
Aynı soruya Gülben Ergen ‘Çocuk ruhlu Gülben var, şarkıcı Gülben var, oyuncu Gülben var, hepsini ayrı ayrı mutlu etmek için farklı kanalları açabiliyorum’ diye cevap veriyor. İşte Amerika’daki yöneticiler de seyirciye istediği diziyi ya da programı download etme imkanı vererek onunla özel bir ilişki kurduklarını anlatacaklar. Durum tabii biraz daha başka. Şimdi artık evlerde dijital video kaydediciler var. İstediğiniz diziyi reklamları atlayarak kaydedebiliyorsunuz. Evlerinde bu teknolojiyi kullanmak için fırsat arayan kişiler için ‘Geçen akşam yemekteydim, CSI’ın sezon finalini kaçırdım’ şahane bir sebep. Bunun farkına varan televizyoncular müzik piyasasının Napster’la (mp3 formatında müzik dosyaları indirebilmenizi sağlayan bir bilgisayar programı) yaşadığı çöküşü yaşamamak için programlarını ve dizilerini ufak ücretler karşılığı internete sundular. Yine de dijital kaydediciyi kullanmak daha pratik diye düşünebilirsiniz ama yasal olmayan bir şey yapmış olursunuz. Amerika’da korsanlığın ağır cezaları var biliyorsunuz.
Bu değişim reytingleri nasıl etkileyecek?
Kısa sürede bunun olmasına imkan yok çünkü örneğin bir adli tıp polisiye dizisi olan CSI’ın bir bölümü şu anda Amerika’da 28 milyon kişi tarafından izleniyor. Dijital video kaydediciler ise 10 milyon evde var. Yani alternatif TV izleme yöntemleri henüz ABD’de bile tam yayılmadı. Bazı pazar analizcileri dizilerin internetten indirilmesi yönteminin reytinglere faydası olacağını söylüyor. Mesela bir dizinin bir bölümünü 1.99 dolara satın alıyorsunuz ve bayılıyorsunuz. Ertesi hafta büyük ihtimalle yayın saatini beklersiniz.
10 yıl sonra televizyonumuz neye benzeyecek?
Yine bildiğiniz televizyon ekranı ve düğmeleri olacak ama yanında orta büyüklükte ayrı bir kutu da konulacak.
Kumandanın özellikleri değişecek, üstündeki düğmeler artacak. Yanına bir de mouse benzeri bir cihaz eklenecek.
Televizyonun içine internete bağlanabilen modem benzeri bir şey de eklenecek. Böylece televizyondan online da olabileceksiniz.
Kanallar arası gelişmiş arama yapan bir sistem olacak. Örneğin
aslan diye bir anahtar kelime yazacaksınız, bir de zaman dilimi vereceksiniz. O dilim içinde aslanla ilgili bütün belgesel, film, dizi ve reality şovların listesi çıkacak.
Reklamlardan kurtuluyor muyuz? Oleeyy!!
Yok, hemen öyle sevinmeyin, o kadar çabuk değil. Yeni bir mutfak bezi çıktıysa bunun özelliklerini, kiri nasıl yok ettiğini filan size anlatmak için bir yöntem bulacaklar. Ya markalar diziye sponsor olacak, internetten indirdiğinizde bile başında ve sonunda kocaman amblemleriyle boy gösterecek ya da örneğin Desperate Housewife karakterlerinden biri o mutfak beziyle ocağını temizliyor olacak. Siz de güzel güzel izleyeceksiniz. Ama bu yeni sistemin reklamcıları ve pazarlamacıları rahatsız etmediğini düşünmeyin. Buna ayak uydurmak için gece gündüz yeni stratejiler geliştiriyorlar.
Prime-time kavramı sona mı eriyor?
E bütün izleyiciler bir anda bütün televizyon programlarını internetten satın almaya başlarsa herkesin prime-time’ı başka olur. Bu bir anda olacak bir şey değil ama yavaş yavaş olacak. Artık programın yayınlanacağı kuşak düşünülmeden bir bölümü bazen 60 dakikayı aşan diziler yapılacak. Ama bütün bunların tam olarak ne zaman gerçekleşeceği bilinmiyor. 2010’da izleyicinin zamanını geleneksel televizyon izleme ile satın alınan televizyon arasında bölüştüreceği düşünülüyor. Şu andaki gençlerin bu teknolojiyle büyüdüğünü varsayarsak, onlar yetişkin olduğunda televizyonu bu yeni yöntemle seyretmek onlar için doğal olacak.