Güncelleme Tarihi:
Ezel Akay
Bu filmi bir eşkıya sürüsü çekti!
Bir dizi kısa filmler serisi çekip, internette yayımlama fikriyle geldi Grup Yorum. Ama bu kadarı bana yetmedi ve onları, bundan bir sinema filmi yaratmaya ikna edenlerden biri de ben oldum. İzmit Sekapark platolarında bir büyük F tipi hapishane dekoru kurduk. Tüm çekimler orada yapıldı.
Ekip, içlerinde F tipi deneyimi yaşayanlar da olduğu için bu işe gerçekten gönüllü olarak katıldı. Bir film ekibinin 7-8 katı insan, dönüşümlü ve gönüllü olarak çalıştı...
Benim çektiğim kısa filmde “Gardiyan da hapishanededir sonunda, değil mi?” diyor filmin ana karakteri! Film için, izolasyona dayanışmayla cevap veren mahkûmlara özenen bir gardiyanın gözünden F Tipi güncesi diyebiliriz... Bugün hikâye anlatanların, birçok ‘eski mahkûm’ bulması maalesef çok kolay. Ön çalışma zaten ekibe dahil olanlar tarafından yapıldı. Benim anlattığım hikâyenin yazarı Gürsel Korat’ın 12 Eylül döneminde yaşadıklarıyla, bugün F tipi cezaevlerinde yaşananların bir harmanı ortaya çıktı. Ama daha önemlisi, detaylarda tanıklıklarına başvurduğumuz eski F tipi mahkûmlarının katkılarıdır. Şaşırtıcı gelecek ama çekim ekibinin bir kısmının bile birebir cezaevi geçmişi vardı! Bir ‘eşkıya sürüsü!’ tarafından çekildi bu film yani! Şarabî Eşkıyalar!
DEVLET BİZE MODERN DİYE YUTTURMAYA ÇALIŞIYOR
F tipi, devletin, bize ‘modern’ diye yutturmaya çalıştığı, Avrupa’da bile tartışılan, karşı çıkılan, özellikle siyasi mahkûmlar, yani adam öldürmemiş, hırsızlık yapmamış, başkasına zarar vermemiş, sadece inandığı siyasi fikri savunmak için örgütlenmiş insanların ‘yeni tür’ işkence yöntemleriyle bezdirilmeye çalışıldığı bir özel ‘mahpushane’dir!
Anlaşılan yakın tarihte bu filmin konusu eskimeyecek! Maalesef. Ancak hızla dönüşmekte olan bir toplum ve devlet anlayışı ile karşı karşıyayız. Böyle dönüşüm dönemleri gelecek nesiller için çok ama çok kritik anlar içeriyor. Tüm sırların açığa çıktığı, toplumsal ve özel ikiyüzlülük geleneğinin ‘faş’ edildiği, cesaret gösterenin kamuda fark yaratabileceği bir dönem, bu. Bizim film bu atmosfere ‘cuk’ oturacak!
Filmleri birbirine bağlayan beyaz duvarlar
Filmler arasında devamlılık olsun diye önce çok çeşitli fikirler arasında gidip geldik. Sonunda filmleri bir araya getirdiğimizde dehşetle bir şeyi fark ettik: Beyaz duvarlar! Bu tema tüm filmleri aynı film haline getiren gerçek bir ‘bağlam’ yarattı! Bir de dayanışmayı temsil eden haberleşme topu var tabii! Onu da filmde göreceksiniz...
Filmde yönetmen olarak Ezel Akay, Sırrı Süreyya Önder, Barış Pirhasan, Aydın Bulut, Hüseyin Karabey, Reis Çelik, Vedat Özdemir, Mehmet İlker Altınay ve Grup Yorum (FOSEM) yer alırken Tansu Biçer, Serkan Keskin, Bülent Emrah Parlak, Gizem Soysaldı, Erkan Can, Fırat Tanış ve Civan Canova gibi pek çok usta oyuncu rol alıyor.
Reis Çelik
Bir devrimcinin kendini yenilemesi gibi
Zaten F tipi ve tecrite karşı yıllardır süren ve ağır bedeller ödenen sürecin içindeydim. Bu konuda verilen mücadelenin her aşamasında oldum veya olmaya çalıştım. Bu yüzden böyle bir projede yer almak benim için bambaşka bir şey ifade ediyor. Ben, kalabalık normal koğuş tipi cezaevinden sıkılmış ve F tipini tercih etmiş veya ettirilmiş bir adli mahkûmun yalnızlıkla tanışmaya başlamasını konu alıyorum. Temizlik düşkünü mahkûmun siyasi hiçbir yanı yoktur. F tipinde yalnızdır. Hayatta en çok iğrendiği hamamböceğiyle karşılaştığında yalnızlığı bozulacaktır... Seçtiğim konu uzun uzun anlatılmak ve zaman geçişleri istiyor aslında. Bu yüzden 10 dakika içine sığdırmakta oldukça güçlük çektim. Uzun metrajlara alışmışken, dar zamana sıkışmak pek kolay olmadı. Ama insanın anlatacağı şey ve arkasında duracağı vurgu net olunca bunlar aşılabiliyor.
HERKES BİR AN ÖNCE SETTEN ÇIKMAYA ÇALIŞIYORDU
İnşa edilen F tipi hücrelerin ve avluların insanın üzerinde nasıl bir baskı yarattığını çekimlerde anlıyorsunuz. Film ekibi olarak oradasınız, az sonra çıkıp gideceksiniz. Ama yıllarını orada geçireceğini düşünerek, insanın irkilmemesi imkânsız. Çekimlerde o küçük aralarda bile herkesin kendini bir an önce setin dışına attığına tanık oldum.
Düzenler ve sahipleri kendi egemenliklerini kurmak ve yürütmek için her yola başvururlar. Karşı çıkışları bertaraf etmek için legal ve illegal tüm yolları denerler. Sanatın ana işlevi bu bastırmaya, yok edişe karşı tavır almak, söylenmeyeni söylemek, cesaret edilmeyene cesaret etmektir.
Bu çalışma bana var olma duygusunu yeniden yükledi sanki. Üstü örtülmeye çalışılanları yeniden açıp toplumunun önüne sermek, dayatılmak isteneni reddetmek ve gerçeği ortaya koymak çok keyifli bir iştir. Bir devrimcinin kendini yenilemesi ve parlatması gibi bir şey.
Grup Yorum
Yıllardır şarkılarımızdaydı şimdi beyaz perdede
F tipi cezaevlerindeki tecrit uygulamasını anlatan bu film projesi nasıl doğdu?
- Konuyu yıllardır şarkılarımızla işliyorduk. Fakat sinema alanında bir eksiklik olduğunu düşünüyoruz. Bu eksiklik hem tecrit ve F tipi konusunda hem de genel olarak politik sinemada söz konusu. Bu, bizi bir şeyler yapmaya zorladı.
Bu film projesi niçin bugün gerçekleştirildi? Üstelik gala da 19 Aralık’ta.
- Evet, tecrit gerçeği 90’lı yıllardan beri halkın gündeminde aslında. Ama bizim imkânlarımız bugün olgunlaştı. Fakat galanın 19 Aralık’ta yapılıyor olması elbette tesadüf değil. Burada F tiplerine geçişi sağlayan 2000 yılındaki hapishaneler katliamını işaretliyoruz.
Yönetmen ve oyuncuları nasıl belirlediniz? Kolektif çalışma yürütmek istemeyen oldu mu?
- Proje fikir aşamasındayken sinemacı dostlarımızla görüştük. Onların da önerdiği yönetmen ve oyuncular oldu. Bunların birçoğuyla başlayıp bitirdik filmi. Ama kolektif bir çalışma içinde yer alamayacağını belirten yönetmenlerimiz de oldu. Yine de hep desteklediler bu projeyi.
F Tipi Film’in izleyiciyle buluşacak olması niçin önemli?
- Tecrit gerçeği sadece hapishanelerle sınırlı değildir. Tecrit tüm halkın düşüncelerinden arındırılması, bunun gerekirse işkence ve ölümle gerçekleşmesidir. Yozlaşma, bencilleşme ve bireyselleşme hep bu politikanın ürünüdür. Emperyalizmin, özellikle NATO’nun hükümetlere dayattığı bir politikadır bu ve hep sansürlenmiş, gizlenmiş bir konudur. Bu yüzden film, gerçeklerin halka ulaşması yönünden önemlidir.
Hüseyin Karabey
İnsanı kişiliksizleştiriyor
Filmim ölüm orucunda zorla müdahaleye uğramış ve bu sebeple hafızasının bir kısmını kaybetmiş Wernike Korsakoff hastasının her gün nerede kalktığını bilmeden F tipi hücresinde uyanmasını anlatıyor. Her gün, aynı gün onun için. Çünkü uyuduğunda günlük anılarının tümü hafızasından silinip gidiyor... Bu koşullara rağmen direnmeye çalışıyor.
10 dakika sınırı yönetmeni oldukça zorlayan bir şey. Çünkü bu sürede bir karakter ya da bir olay örgüsü yaratmak oldukça zor ama bir o kadar da zevkliydi... Çekimler sırasında mekânın oyuncuları garip bir şekilde etkilediğini fark ettim. Gardiyanı oynayan bazı eski tutuklular ve daha önce hiç cezaevine girmemiş oyuncular vardı. Bir operasyon sahnesi çekilirken, herkesi serbest bıraktım. Birdenbire gardiyanlar tutuklulara karşı oldukça zalimleştiler. Giydikleri üniforma, mekân ve ortam onları gerçekten insanlıktan rahatlıkla çıkabilecek yaratıklara dönüştürdü. Bir de siz bunu 24 saat yapan kişileri düşünün...
Benim için unutmak isteyeceğim ama unutamayacağım bir deneyim oldu. F tipiler korkunç yerler. Kimse orada kalmayı hak edemez. Suçlu ya da suçsuz her tutuklu ve mahkûmun, cezalarını insani koşullarda çekmesi gerek. Hatta bu; anayasanın tanıdığı bir haktır. F tipilerse insanı kişiliksizleştiren yerler.