Güncelleme Tarihi:
The Great Gatsby’nin, ‘Moulin Rouge’ gibi sıradışı başarılı filmlere imza atan yönetmeni Baz Luhrmann’a göre, eserin güncelliğini korumasının sebebi, 1920’lerin günümüz modern dünyasının başlangıcı olması. Bugün olan her şeyin ilk kez ortaya çıktığı, gökdelenlerin yükseldiği, eteklerin kısaldığı, geleneklerden uzaklaşılırken materyalizmin ve lüksün yeni yükselen bir değer olarak ortaya çıktığı bir dönem...
Bu yüzden F. Scott Fitzgerald’ın 1925 yılında yayımlanan romanını nostaljik bulmadığını, yazarın tam tersi çok modern bir şekilde içinde bulunduğumuz bu anı yansıttığını düşünüyor. Bu da yönetmenin bu filmi yeniden çekmeye karar vermesinin en önemli nedenlerinden. Filmdeki kıyafetlerin ve romanın şimdi yeniden moda olması, en çok satılanlar arasına girmesi de ona göre bu gerçeği doğrulayan göstergeler.
Hikâyenin Gertrude Stein’in iki dünya savaşı arasında kalan, tekbenci, kendi solipsizm cehenneminde sürüklenen, ahlaki çöküş içindeki Amerikan neslini tanımlamak için kullandığı ‘Kayıp Kuşak’ ve ‘Caz Çağı’nı merkezine alan yapısı oldukça önemli.
Fitzgerald’ın de hikâyelerinde geniş bir şekilde eleştirdiği, kendinden önceki toplumsal değerlere başkaldıran, hedonist, materyalist bu yeni ‘Caz Çağı’ jenerasyonu birçok kişinin altını çizdiği gibi günümüz popüler kültürüne form veren etkileri nedeniyle önemli.
Ayrıca günümüz Amerikan toplumu ve benzer modeli benimseyen diğer ülkelerde de aynı sosyal yapı ve yansımalarını hâlâ gözlemlemek mümkün.
21. yüzyılın temellerini oluşturmada belirleyici olduğu düşünülen, 1920’lerde başlayan diğer bütün bu gelişmelerle birlikte, hâlâ geçerliliğini koruyan eğlenceye ve zenginliğe olan rağbet, moral değerlerdeki düşüş gibi kapitalizmin bütün negatif getirileri romanı bugün timeless/zamansız yapan en önemli etkenlerden.
F. Scott Fitzgerald ‘Caz Çağı’nı, ‘bütün inançların sarsıldığı, bütün savaşların sona erdiği ve bütün tanrıların öldüğü bir dünyada büyümek isteyen bir jenerasyon’ diye tanımlanıyor.
Fitzgerald’ın 1922 yılında Long Island’da aldığı gösterişli evinde karısı Zelda ile olan çalkantılı ve şaşaalı hayatı, bazen günlerce süren partilerinde bizzat yaşayarak tanık olduğu gerçekler, romanın en önemli kaynaklarını oluşturuyor. O yıllarda hızla yaygınlaşarak çok popüler olan caz müziğinin toplumdaki ahlaki gevşemeyi ve dönemin relaks modunu yansıtması da bu dönemin ‘Caz Çağı’ olarak anılmasının nedeni olmuş.
Peşinden 1929 yılında Amerika’da yaşanan Büyük Buhran 1920’lerin caz, eğlence, gösteriş ve avarelikle gününü geçiren yeni neslin, içki kaçakçılığı ile zenginleşen mafya patronlarının; kısaca o dönemdeki hızlı toplumsal değişimlerin de bir sonucu.
Bu arada Avusturyalı yönetmen Baz Luhrmann’ın kendine özgü sineması, Aşk ve Dans, Romeo+Juliet ve Kırmızı Değirmen gibi filmlerinden alışık olduğumuz postmodern yaklaşımlar, Muhteşem Gatsby’de de karşımıza çıkıyor.
Yönetmenin filminde 3D ve caz müziği yerine Jay Z’nin hip-hop müziğini kullanması eleştirilere yol açsa da o yine hikâyenin güncel olmasını kendisine kalkan olarak kullanıyor.
Fitzgerald’ın da modern fikirlere takıntısı olduğunu eğer görebilseydi yoğun şiirsel anlatım gücünü ve filmin dramatik yapısını destekleyen bir araç olarak 3D kullanımından memnun kalacağını düşünüyor.
Yine o dönemde popüler olan Afrikan–Amerikan sokak müziğinin caz olması, Fitgerald’ın dönemin ruhunu yansıtmak için bu müziği kullanmasının gerekçesi.
Oysa bugün popüler olanın hip-hop müziği olması nedeniyle yönetmen, benzer güçlü etkinin ve hikâyenin talep ettiği modern yorumun ancak bu müzikle yakalanabileceğine inanıyor.
Çünkü bu zamansız romandaki insanlar bugün yaşasaydı her şey nasıl olurdu, Baz Luhrmann’ın filminde sorduğu en önemli sorulardan biri.