-80 yıl deyince aklınıza ne geliyor? -Amma uzun... Amma kısa!

Güncelleme Tarihi:

-80 yıl deyince aklınıza ne geliyor -Amma uzun... Amma kısa
Oluşturulma Tarihi: Aralık 21, 2008 00:00

Yıldız Kenter adı, 60 yıldır Türkiye’de tiyatroyla özdeşleşmiş bir isim. 20 yaşından beri sahnedeki usta duruşuyla kendisini gören herkesi büyüleyen bir kadın. Şimdiye kadar sayısız oyunda rol aldı, yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Martı, Maria Callas, Salıncakta İki Kişi, kendi hayatını anlattığı Hep Aşk Vardı, Mikado’nun Çöpleri, Harold ve Maude, 18 Anadolu kadınını anlattığı Ben Anadolu rol aldığı ve akla ilk gelen oyunlar.

Hepsi çok konuşuldu ama son yıllarda en büyük sansasyonu 1995’teki Ramiz ile Jülide yarattı. Çünkü oyunun dekorundaki yatağın üzerinde duran fotoğrafta, yarı çıplak ve seksi bir Yıldız Kenter görülüyordu. Uzun ve biçimli bacaklar onun muydu, değil miydi, bilgisayarda photoshop yardımıyla düzeltilmiş miydi, diye çok konuşuldu. Geçen hafta 60. sanat yılını, ekim ayında da 80. yaşını kutlayan Yıldız Kenter, en çok "Sen hálá çalışıyor musun" diyenlere kızıyor. Çünkü çalışmak onun için hayat. Yönetmenliğini yaptığı Victoria adlı oyunun provalarına gittiğimizde, sahnede oradan oraya koşturup dans ediyordu. Hálá çok canlı, çok güzel ve fit vücuduyla seksi bir kadın olmayı başarıyor. Seksapelini ve dinamizmini daha da öne çıkarmak için motosiklete binmesini rica ettik. "Hayatımda bir kere bindim. Pek de sevmem, delilik" diye itiraz etti. Ama sonra ricamızı kırmayıp "Hadi artık 80 yaşına geldim bunu da yapayım" dedi, asi ruhunu öne çıkarmayı, sonra da bir Proust anketi yapmayı kabul etti.

Yapmaktan en mutlu olduğunuz şey?

-Sahneye çıkmek.

Sizi en çok üzecek olay?

-Sevdiklerimle ilgili olumsuz sağlık haberleri almak.

Şimdiye kadar en çok üzen olay?

-Kocamın ve kızımın kanser olduklarını duyduğum günler. Çünkü her ölenle ölen insanlardanım.

Mutluluğu nasıl tarif edersiniz?

-Bir çocuğun gülüşü, çiçeğin açışı, güneşin doğuşu. Mutluluk küçük bir şeydir. Önemli olan, o anı yakalayabilmek.

Şu anki ruh haliniz?

-Çok parlak değil. Kızımın sağlık durumu beni kahrediyor.

Nereyi görmek isterdiniz?

-Madagaskar. Kızımla oraya gitmek istiyorum.

En sevdiğiniz şehir?

-Hatay. Farklı kültürler birarada yaşıyor.

Hangi hataları hoşgörüyle karşılayabilirsiniz?

-İnsani hataları. Her şeyi tolere edemem ama çalışırım. Bazen intikam duygumun kabardığı zamanları yakalıyorum. Yani kendimi tanıyorum. Bu da başkalarını daha rahat tanıyıp tolere etmemi sağlıyor.

Gerçek hayattaki favori kadın kahramanınız?

-Annem.

Gerçek hayattaki erkek kahramanınız?

-Müşfik Kenter.

En sevdiğiniz yazar?

-Agatha Christie.

En sevdiğiniz şair?

-Melih Cevdet Anday, Nazım Hikmet, Fazıl Hüsnü Dağlarca.

Bir erkekte en çok beğendiğiniz özellik?

-Koruyuculuğu.

Bir kadında en çok beğendiğiniz özellik?

-Anaç koruyuculuğu.

Kimin yerinde olmak isterdiniz?

-Yok öyle biri...

Kimin yerinde olmak istemezdiniz?

-Cana kıyan, öldüren biri.

Arkadaşlarınızda hangi özelliklerin olmasını istersiniz?

-Vefa.

Kendinizde gördüğünüz en temel eksiklik?

-Çok var. Bazı şeyleri tolere edememek.

Neyi tolere edemezsiniz?

-Her tarafa hapşuranları. Eline hapşurup bir yere sürenleri. Bir de çevreyi kirletenleri.

En çok kullandığınız küfür?

-Hassiktir.

Kişiliğinizi en iyi yansıtan kelimeler?

-Titiz, aceleci, çalışkan.

En sevdiğiniz kelimeler?

-Öğrencilerime canikom, Leyla’ya (kızım) Leyluşum derim.

En sık kullandığınız kelime?

-Şey.

Size söylenmiş en güzel söz?

-İyi oynadın.

Bir erkek sizi nasıl etkilemeyi başarır?

-Beraber olduğumuz anlarda bana sahip olduğunu hissettirmesi, belli etmesi.

Bir erkeği etkilemekteki en güvendiğiniz özelliğiniz?

-Hiçbir şeyime güvenmem!

En güzel kadın?

-10 dakika konuştuğunuzda çirkinleşmeyen her kadın güzeldir.

En yakışıklı erkek?

-Bu benim için farklı bir kavram. Tevfik Ararat diye bir hocam vardı, konservatuvarın da müdürüydü. Kısa boylu, saçları dökülmüş, yüzünde çok ben olan bir adamdı. Ama o benim için dünyanın en yakışıklı adamıydı. Sesi çok güzeldi, paylaşımcı, bilgiliydi.

Uyandığınızda yanınızda kimi görmek isterdiniz?
/images/100/0x0/55eafff7f018fbb8f8a47370


-Annemi, kızımı, kocamı.

İlk aşkınız?

-İlkokulda Özcan adında çok güzel gözlü, kırmızı yanaklı bir çocuk vardı. Sonra da o devlet operasının Özcan Sevgen’i oldu, sonradan öğrendim.

Son aşkınız?

-Gördüğüm her yakışıklı erkeği beğeniyorum. Kimi zaman doktorlarıma ve ustalarıma aşık oluyorum. Ama Müşfik başta olmak üzere minik bir sevgili ordum var, hepsi kalbimde.

Yalnız kaldığınızda hangi şarkıyı söylersiniz?

-Son zamanlarda Victoria piyesindeki şarkıyı söylüyorum. Bir de Tanju Okan’dan Kadınım ve Sezen Aksu’dan Kaybolan Yıllar.

En çılgın anınız?

-Kenter Tiyatrosu bir çılgınlıktı. Hatta Ülkü Tamer 50. yılda "Bir çılgının 50 yılı" demişti.

Yapmaktan bıkmadığınız şey?

-Tiyatroya duyduğum heyecan.

En çok yaptığınız şey?

-Çantada anahtar, gözlük, telefon aramak.

Hálá yapamadığınız üç şey?

-Çok şey. Dünyayı daha çok görmek isterdim. Bir kere Uludağ’da kayağa gittim "Buraya her kış geleceğim" dedim ama bir daha da gidemedim. Bir de hiç patenim olmadı ama paten kaymayı çok isterdim. Bu yüzden yurtdışına ilk gittiğimde hemen kızıma bir tane almıştım.

Takıntılı olduğunuz bir şey var mı?

-Temizlik.

En çok nerenizi beğenirsiniz?

-Ayaklarımı ve ellerimi beğenirdim ama artık onlar da yaşlandılar. Artık yaşlı güzeller.

Sanatta 60 yıl deyince aklınıza ne geliyor?

-Sahneye amatör olarak çıktığım ilk gün. 1938’de Ankara Halkevi’nde Nedim Otyam’ın korosuna gider, jimnastik yapardım. Henüz 10 yaşındaydım ve bir oyunda bir düğün sahnesi vardı. Birisi "Kızlar Allah size koca nasip etsin" deyince ben de birden boş bulunup "Amin" demişim. İlk doğaçlamamdı. Seyircinin hoşuna gitmiş, alkışı orada duydum ve peşinden gittim.

Yaşamda 80 yıl deyince aklınıza ne geliyor?

-Amma uzun... Amma kısa!

Nasıl ölmek isterdiniz?

-Sessiz, sakin, uyurken.

İnsan her oyundan bir gün yorulabilir

Canlandırırken en çok zevk aldığınız karakter?

-Hepsi çünkü hepsi benim başka bir tarafımı ortaya çıkardı.

Birlikte oynamaktan en çok zevk aldığınız oyuncu?

-Müşfik Kenter.

İçinde en rahat ettiğiniz kostüm?

-Pembe Kadın’daki şalvar, etekten oluşan kostüm.

İçinde en rahatsız olduğunuz kostüm?

-Anna Karenina’daki kostümü çok zor giyip çıkarıyordum.

Yabancı tiyatro literatüründe en sevdiğiniz kadın karakter?

-Maria Callas oyunundaki Maria Callas.

Yabancı tiyatro literatüründe en sevdiğiniz erkek karakter?

-Hamlet.

Türk tiyatro literatüründe en sevdiğiniz erkek karakter?

-Atçalı Kel Mehmet Efe.

Sahnede yaşadığınız en zor an?

-1948 yılında Devlet Tiyatrosu’nda ilk sahnelediğim oyunda, 12. Gece’de sahneye koşarak girerken düştüm ve kalkamadım, dizim patlamıştı.

Yabancı tiyatro tarihinde en sevdiğiniz kadın oyuncu?

-Peggy Ashcroft. Konuştuğu İngilizce, rolü yorumlayışı, bedenini kullanışı ve sadeliği çok güzeldi.

Yabancı tiyatro tarihinde en sevdiğiniz erkek oyuncu?

-Richard Burton. Dinamizmi, güzel sesi ve İngilizcesi çok etekileyici. Bir de hayatının her anındaki öfkesi.

Türk tiyatro tarihinde en sevdiğiniz kadın oyuncu?

-Melek Ökte. Sade, duyarlı, anaç bir oyuncuydu.

Türk tiyatro tarihinde en sevdiğiniz erkek oyuncu?

-Müşfik Kenter.

Cevaplarınızın çoğu Müşfik Kenter. Kardeşiniz sizin için ne ifade ediyor?

-Sevgisini hiç belirgin olmayan bir akılcılıkla kullanır. Oyunculuğunu Richard Burton’a çok benzetirim. O da dinamik, sezgi gücü yüksek ve öfkelidir.

İzlemekten bıkmayacağınız oyun?

-Yok. Her oyundan insan bir gün yorulabilir!

Hamlet’ten de mi yoruldunuz?

-Günde beş tane seyretsem yorar ama bir iki senedir çok haşır neşir oldum. Yeni yorumlarını seyrettim ve yorulmadım. Çünkü yorum farkı beni başka yerlere götürüyor. Metin müsait, ölümsüz olunca yormuyor. Bu, Yunan klasikleri, Shakespeare ve Çehov’un bütün oyunları için de geçerli.

Yabancı sinema tarihinde en sevdiğiniz kadın oyuncu?

-Audrey Hepburn.

Yabancı sinema tarihinde en sevdiğiniz erkek oyuncu?

-Gary Cooper.

Türk sinema tarihinde en sevdiğiniz kadın oyuncu?

-Türkan Şoray.

Türk sinema tarihinde en sevdiğiniz erkek oyuncu?

-Tarık Akan ve Kadir İnanır.

Sinemada kiminle birlikte rol almak isterdiniz?

-Al Pacino ya da Dustin Hoffman.

Yaratıcılığı nasıl tanımlarsınız?

-Bir güzellik yaratma çabası. Evde, sahnede, bulaşık yıkarken, sofra kurarken. Çabayı görmek hoşuma gider. Mesela 1965’te Karadeniz Turnesi’ne çıkmıştık. Rahmetli Yılmaz Çetiner orada dolaşırken rastlaştık ve bizimle geldi. Trabzon’da bize oyun sonrası otelde bir sofra hazırladı. Saat çok geçti, hazırlatabilmek için otelciyle çok tartışmış. Tirsi balığıyla rakı sofrası hazırlamıştı gazete kağıtlarının üzerinde.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!