Güncelleme Tarihi:
Murat Pilevneli
GENÇLERİ GÖRÜNÜR KILACAĞIZ
‘İsimsiz’ projesine dahil olan sanatçıların bazılarıyla kişisel çalışmalarımız olacak. Bu sergi, 2012-2013 geçiş döneminde gerçekleşecek ve yaklaşık 30 sanatçının katılacağı geniş kapsamlı bir serginin ön çalışması aslında. İstanbul’un önde gelen galerilerinin son sekiz ayındaki sergi programlarına baktığınızda, ilk defa bir galeride ‘kişisel sergi’ açmış sanatçı bulmanız nerdeyse mümkün değil. Bu göz önünde bulundurulduğunda Pilevneli Project’in (PP) sanatçı ve galeri arasında bir köprü vazifesi gördüğü ve bu kuşağı görünür kılmaya çalıştığı fark edilecektir.
Sergide işleri yer alan sanatçıları, hepsinin kendi özgünlüklerini göz önünde bulundurarak seçmeye çalıştık. Aynı dönemden ama farklı dışavurumları, farklı ifade biçimleri olan, dönemlerinin farklı meselelerine temas eden sanatçılar bunlar. Hepsinin aynı kuşaktan olması tesadüf değil, tabii. Birbirini tanıyan, birbirleriyle benzer ortamları paylaşan, benzer kaygı ve arayışlar için sorgulamalarda bulunan gençler onlar. PP, genç sanatçılara yeteneklerini göstermeleri için imkân tanıyan bir proje mekânı ve aslında her genç sanatçı bize diğerini tanıtıyor, çünkü kendi aralarında da bir çeşit dayanışma içerisindeler.
Murat Üf Yaa (29)
HAYATIM CEHENNEM GİBİ
Evet, Murat Üf Yaa’nın ismi kulağa biraz tuhaf geliyor. Kendisi bunun özel bir anlamının olmadığını, ‘üf yaa’ ünleminin arkadaşlarıyla aralarında sık sık kullanıldığını söylüyor. Bir süre sonra maillerini ‘üf yaa’ şeklinde imzalamaya başlamış. Sonunda takma isim gibi soyadı yerine kullanır olmuş. Sergide yer alan Murat Üff Yaa imzalı fotoğraf dizisi, sanatçının yakın çevresindeki insanların günlük yaşamlarından çektiği karelerden oluşuyor. Fotoğraflarında yer verdiği insanları doğal hallerinde veya onları bizzat doğal olmayan durumlara yönlendirerek görüntülüyor. “Aslen fotoğrafçı değilim, sadece sevdiğim için çekiyorum” diyen Murat Üf Yaa’yı en iyi yine kandisi anlatıyor: “Genellikle cehennem hayatı yaşıyorum, o yüzden beni tutkuyla hayata bağlayan şeyleri yapıyorum. Müzik yapıyorum, yazı yazıyorum, fotoğraf çekiyorum. Bir süreliğine de olsa katlanmamı sağlıyorlar. Derdim, yaşadığım dünyayla ilgili. Ya arkadaşlarım hakkında müzik yazıyor ya da onların fotoğraflarını çekiyorum. Yani, üretirken dışa açığım ve çevremden etkileniyorum.
Sezer Arıcı (24)
İDEAL YAŞAMIN YAPAYLIĞI
Sezer Arıcı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi mezunu. Resimlerinde kurduğu kompozisyonlar projede yer alan kimi çalışmalarda da karşımıza çıktığı gibi, toplumsal belirlenimlik (Herhangi bir olgu veya olayın sebeplerini belirleme durumu) üzerine kurulu. Gerek ABD’de gerekse ABD dışında sunulan ideal yaşam tarzını çalışmalarında yeniden işleyen Arıcı, merkezde yaşanılan bir ideal olarak yansıtılan bu görüşü ve bu ideali, dışarıdan gözlemleyen biri olarak ele alıyor. ‘Hollywood’ serisindeki renklerin kullanımı da, bu idealin yapaylığına biçimsel bir referans olarak algılanabilir.
Aslı Özdemir (28)
ŞİDDET, EROTİZM VE GÜÇ
İTÜ Devlet Konservatuvarı mezunu Özdemir, kolaj çalışmalarını popüler kültüre ait öğeleri kullanarak yapıyor. Daha çok şiddet, kahramanlık, erotizm ve güç gibi değişik temalar üzerinden üretilmiş farklı sembolleri kullanıyor. Bu kavramların tekrar eden bir akış içerisinde topluma nasıl sunulduğunu gösteren işler üretiyor. Temel konularından biri de, bu sembollerin endüstriyel bir şekilde üretim, sunum ve tüketim süreçleri karşındaki toplumsal belirlenimlik durumu.
Bora Akıncıtürk (30)
SANATA DAHİL OYUNCAKLAR
Middlesex University mezunu Bora Akıncıtürk’ün Pilevneli Project’te şu an bronz heykelleri sergileniyor. Heykellerin temel özelliğiyse, üretilme sürecinde hareket noktaları belliyken, nasıl biteceklerine karar verilmeksizin, başlangıç noktasının deforme edilmesiyle yapılmış olmalarıdır. Sanatçı, resimlerinde de aynı tekniği kullanıyor. Heykeller üzerinde görülen çeşitli figürler hazır nesnelerin kullanımıyla oluşturulmuş. Herhangi bir nesneyi ‘sanata dâhil olabilecek bir oyuncak’ olarak gören Akıncıtürk’ün heykelleri, üzerinde birçok ilişkisiz figürün yer almasıyla dağınık bir forma sahip.
Sılacan Köseler (26)
KABUSA DÖNÜŞEN TAŞRA DÜŞLERİ
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi mezunu Sılacan Köseler, ‘Fantezi’ adlı rölyefinde, günlük yaşamın dışına çıkma hayaliyle oynuyor. Güneşli bir hava ve uzak bir kasaba görüntüsü şeklinde düşlenen bu dinginlik hayali, fırtınada dalgalanan bir palmiye ve gökdelenlerin ardında batmakta olan güneşle, kasvetli bir atmosfere bürünüyor.
‘İsimsiz’de yer alan diğer sanatçılarsa; Lara Kamhi, Berk Çakmakçı, Nazım Ünal Yılmaz, Refik Anadol, Volkan Şenozan. Sergiyi 9 Haziran’a kadar Pilevneli Project’te izleyebilirsiniz. (212) 259 03 94.