Güncelleme Tarihi:
İlayda Karaçanta’nın dramı daha doğduğu an başladı. Sekiz aylıkken dünyaya geldi ve konduğu kuvözde kaptığı mikrop yüzünden yürüyemedi, bugüne kadar tam sekiz ameliyat geçirdi. Hastalıklarla mücadele ederken karşısına bir de okul engeli çıktı. Yedi yaşına geldiğinde annesi Pervin Kulat, onu bir devlet okuluna yazdırmak istedi. Fakat “yaşıtları tarafından itilip kalkılır, psikolojisi bozulur” gibi mazeretlerle İlayda’yı okula almamak için her bahaneyi buldular. Pervin Hanım kızı için engellilere özel eğitim veren okul da aradı ama bulamadı. Sonunda yine devlet okulunun kapısını çaldı. Bir kez daha kapılar, “Okula yanında durun, tuvalete biz mi götüreceğiz?” denilerek yüzüne kapandı, sadece çocuğun resmi kaydını Ortaköy’deki Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu’na yaptırabildi.
ANNENİN KARARI: YA OKUL YA TEDAVİ
Hamileyken eşinden ayrılan Pervin Hanım ya işini bırakıp, bütün gün okulda çocuğunun yanında kalacaktı ya da işe gidip, para kazanıp kızının tedavisini sağlayacaktı. Üstelik oturduğu ev de çalıştığı kurumun lojmanıydı. Eğer işi bırakıp okulu tercih ederse engelli kızı ve 81 yaşındaki annesiyle birlikte sokakta kalacaktı.
Pervin Hanım kararını verdi, işe devam edecekti. 2008 yılında okula kaydı yapılan İlayda’nın bir yıl sonra devamsızlıktan kaydı silindi. Pervin Hanım, bu kez Rehberlik Araştırma Merkezi’nin kapısını çaldı ve kızına engelli raporu alarak, ilçedeki diğer okullara gitti. Onların fiziki koşulları daha uygundu. Ancak, biri etütlü okul olduğu, diğeri de kontenjanı dolu olduğu gerekçesiyle İlayda’yı reddettiler.
Çaresiz kalan Pervin Hanım, tekrar eski okulu Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu’na döndü, tekrar çocuğunun kaydını yaptırdı. Çünkü, kızının fizik tedavi ücretini devletten alabilmesi için bir okula kayıtlı olması gerekiyordu. Kızını haftada üç gün fizik tedaviye götüren Pervin Hanım, onun ilerde koltuk değeniyle yürüme ümidini hiç kaybetmiyor.
Psikolojisi bozulur diye almadılar şimdi dört duvar arasında
ANNE PERVİN BULAT
Kızımın zihinsel hiçbir problemi yok. Yürüyemediği için okula gidemiyor ve bu duruma da isyan ediyor. O kadar istekli bir çocuk ki, gittiği fizik tedavide 20 dakikalık seanslarda okuma yazmayı öğrendi. Engelliler için okullar olmalı. Devlet okulları yüzüme kapıyı kapatıyor. Okullar, benim bütün işimi bırakıp, okulda çocuğumun yanında olmasını istiyorlar. Müdürler bana, “Tamam gelin çocuğunuzun okula kaydını yaptırın ama okulun fiziksel şartları uygun değil. Asansör yok, merdivenlerden nasıl çıkarsınız, tuvalete nasıl çocuğu götürürüz?” deyip önüme engel koydular. Çocuğumun itilip, kalkılacağını bu nedenle psikolojisinin bozulacağını söylüyorlar. Kızımı dört duvar arasına mahkum ettiler. İtilip kalkılmada mı yoksa dört duvar arasında mı çocuğumun psikolojisi bozulur? Ben işimi bırakırsam, hem oturduğum lojmandan ayrılmak zorunda kalacağım, hem de geçinemeyeceğim. Çünkü tek gelir kaynağımız benim 1.300 lira maaşım. Kızıma tekerlekli sandalye bile alamıyorum. Pusetle gezdiriyorum. Ama artık büyüdü, pusete de sığmıyor. Bir dernek tekerlekli sandalye verdi, ancak o da kızıma büyük geldi, geri verdik.
Keşke kör olsaydı, çünkü okulu var
Bazen düşünüyorum, keşke kör olsaydı diye. Çünkü, körler okulu var. Ya da bir kolu olmasaydı. Yürüyememesi çok zor. Sürekli birine muhtaç. Ben de yarın öbürgün yaşlanacağım, kaldırmak zor. Bir yere taşımakta zorlanıyoruz. Onun da gücüne gidiyor.
Annemin çanta gibi beni koluna takıp okula götürmesini bekliyorlar
İLAYDA KARAÇANTA
Ben artık bu durumuma alışıyorum. Soyadımdan anlaşılacağı üzere okullar da beni annemin koluna takıp, gezdireceği çanta gibi görüyor. Ben hukukçu olmak istiyorum, savcılık yapmak istiyorum. Şimdi okula gitseydim beşinci sınıfta olacaktım. Hala ümitliyim. Ama, bu sene de gidemezsem, savcılık hayalim de suya düşecek. Evde tek bana arkadaşlık yapan anneannem. Hiç arkadaşım yok. Bütün günlerimi onunla geçiriyorum. En büyük arkadaşım televizyon. Dizileri seyrediyorum. Ama okula gitmek istiyorum.
100 ENGELLİDEN 2’Sİ OKULA GİDEBİLİYOR
Türkiye’de 8.5 milyona yakın özürlünün olduğu tahmin ediliyor. Engellilerin en büyük sorunlarından biri okulların kapasitesinin yetersiz oluşu. Örgün eğitim alması gereken 90 bini aşkın çocuktan sadece 30 bini ilköğretim düzeyinde eğitim alabiliyor. 4-18 yaş arasındaki çocuk nüfus içinde, 1 milyonu aşkın özürlü çocuk bulunuyor. Bu çocukların 45 bini görme, 130 bini işitme, 500 bini zihinsel, 300 biniyse hareket engelli. Özürlü çocukların okullaşma oranı yüzde 2 civarında. Türkiye çapında özel eğitim hizmeti veren 900 civarındaki okul ve kuruma devam eden engelli çocuk sayısı ancak 32 bin. Türkiye’de engelli meslek liseleri, ortopodik engelliler ilköğretim okulu ve meslek lisesi, eğitilebilir zihin engelliler okulu, otistik çocuklar eğitim merkezi gibi engellilere yönelik okullar bulunuyor.
Türkiye’de ortopedik engelliler için üç ilköğretim okulu bulunuyor. Ankara’da Doğan Çağlar Ortopedik Engelliler İlköğretim Okulu, Ankara Yenimahalle’de Milli Eğitim Vakfı Gökkuşağı İlköğretim Okulu ve Turhal Ortopedik Engelliler İlköğretim Okulu.
Ankara’daki Doğan Çağlar İlköğretim Okulu Türkiye’nin diğer illerinden yatılı olarak öğrenci alabiliyor. Öğrencilerin tüm ihtiyaçları okulda karşılanıyor. Ayrıca okulda fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi ve fizyoterapist bulunuyor. Okul 7-19 yaşa hizmet veriyor.
OKUL TÜRÜ OKUL SAYISI ÖĞRENCİ ÖĞRETMEN SAYISI
İşitme Engeliller İlköğretim Okulu 49 4598 1055
İşitme Engelliler Meslek Lisesi 17 1822 248
Görme Engelliler İlköğretim Okulu 15 1325 392
Ortopedik Engelliler İlköğretim Ok. 3 485 82
Ortopedik Engelliler Meslek Lisesi 2 135 29