Güncelleme Tarihi:
1. İki kelimelik isim
Pulp Fiction, Reservoir Dogs, Jackie Brown, Kill Bill, Death Proof, Inglorious Basterds, Django Unchained... Bir Quentin Tarantino filmi, sadece iki kelimeden oluşur.
2. Paramparça kronoloji
Pulp Fiction’ın sadık hayranları bile, defalarca izlemelerine rağmen bir noktada ne olup ne bittiği konusunda tamamen kayboldu. Zed ne zaman öldü? (Pulp Fiction), Diner’da Madonna konuşurken arabanın arka koltuğunda ne işimiz var? (Reservoir Dogs). İşin içinden çıkmak kolay değil. Tarantino dünyası başka bir zaman kavramıyla işliyor.
3. 60 ve 70’lerin müziği
Tarantino için ‘DJ-Yönetmen’ denmesi yanlış sayılmaz. Müzik her zaman hikâyenin başrollerinden biri. Çocukken radyoda duyduğu şarkıları, bayıldığı filmlerin müziklerini, hayran olduğu yıldızların seslerini filmlerinde kullanmak, onun bağımlılığı. Mr. Blonde kulak keserken 1972 hiti ‘Stuck in the Middle with You’ dinleriz, Kill Bill elbette ‘Bang Bang’le açılır, Death Proof’ta kafalar bacaklar kopmadan önce 60’lardan Dave Dee, Dozy, Beaky, ‘Mick&Tich’ çalar, Inglorious Basterds’de intikam planları David Bowie ile şekillenir, Jackie Brown baştan aşağı muhteşem müzikal anlarla doludur ve tabii ki Pulp Fiction o unutulmaz Chuck Berry şarkısıyla ikonik bir dansın doğuşuna öncülük eder.
4. Silah ve daha çok silah, kan ve daha çok kan
Kaba, ucuz, sinir bozucu, abartılı, coşkulu işkence sahneleri (Reservoir Dogs, Kill Bill, Pulp Fiction, Inglorious Basterds), kopan uzuvlar (Reservoir Dogs, Death Proof, Kill Bill), köpeklerin kemirdiği bedenler (Django Unchained), beyzbol sopasıyla ezilen suratlar (Inglorious Basterds) Tarantino dünyasında gündelik mevzulardır. Kan, onu hiç önemsemeyeceğiniz noktaya gelene kadar oluk oluk akar. Bir silah çekenin karşısında mutlaka bir ya da daha fazla namlu vardır. İyi Kötü Çirkin hayranı QT, ‘Meksika düellosu’nu her fırsatta bir sahneye monte eder. Patlayan silah yalnız kalmaz.
5. Görsel stilsizlik
Bir Tarantino filminde kameradan bekleyebileceğiniz numaralar:
Birkaç dakika kesmeden karakteri takip etmesi (Mesela Jackie Brown’un alışveriş merkezinde yürümesi). 360 derece dönmesi. ‘Tanrı’nın gözüyle tepeden bakması (Örneğin Kill Bill’deki epik kavga sahnesi). Siyah beyaz çekmesi (Kill Bill Bölüm 6). Cesedin gözünden bakması. Bagajın içinden bakması (ki bu artık bir Tarantino klasiği), hatta bagajdan dışarı bakması. Quentin Tarantino bir hareketin ustası değil, ortaya karışığın hayranı. Ne kadar hareket, çeşitlilik varsa hepsini hevesli bir çocuk gibi kullanır, zaman zaman yorucu olma pahasına sinema dilinin tüm hünerlerini bir sekansta sergilemeyi tercih eder.
6. Esinlen, ilham al, selam çak
Artık o kadar çok esinlendi ki, esinleme bir tür haline geldi. Tarantino’nun ilham perilerinin sınırı yok. En başta Sergio Leone ve ‘İyi Kötü Çirkin’, Uzakdoğu sporları, Takeshi Kitano filmleri, çizgi romanlar (özellikle Fantastic Four ve Superman), Charlie Brown, Madonna, Elvis... B-Filmlerin, spagetti western’lerin hayranı Tarantino, yıllarca özenle büyüttüğü fetişlerden bir dil yarattı. Şimdi de filmlerinde o sevdiği yönetmenlere, yıldızlara, şarkılara hatta giyim stillerine selam gönderiyor. Bunu True Romance (yönetmeni değil yazarı olsa da) ve Kill Bill’deki gibi Elvis gözlükleri giydirerek, bazen Pulp Fiction’daki gibi bir Silver Surfer posteriyle ya da Vic Vega (çok sevdiği şarkıcı Suzanne Vega’dan) gibi karakter isimleriyle yapıyor.
7. Kelime oyunları
İzleyiciyi paranoyaya sürükleyen uzun diyaloglar, hikâyeden tamamen bağımsız bir konuda birdenbire fikirlerini dökmeye başlayan karakterler, basit insanların bir anda büyük kelimelerle konuşmaya başlaması, araya serpiştirilmiş İncil referansları, Latince, Fransızca göndermeler ya da hiç beklenmedik bir anda güldüren küçük bir kelime oyunu... Ancak bir Tarantino filminde kadının “Burnumu pudralamaya tuvalate gidiyorum” demesi, kokain molası anlamına gelir.
8. Eşya ve mekân fetişi
Quentin Tarantino bugüne kadar 10 film çekti. Bunların hepsi rahatlıkla aynı eşya stoğunu, aynı dekoru kullanabilirdi. Siyah takım elbiseler, samuray kılıçları, gaz bidonları, sustalı bıçaklar, içi para, uyuşturucu ya da mücevher dolu çantalar, vintage gözlükler, Red Apple sigaralar, çizgi romanlar, kendi arabası 1964 Chevy Malibu... Bir de üzerine mutlaka bir restoran ya da bar sahnesi, arkasından tuvalette dayak eklerseniz ‘Tarantinizm’in kalbine indiniz demektir.