Güncelleme Tarihi:
Sinema tarihinin en büyük oyuncularından ikisi Sylvester Stallone ve Robert De Niro… Bugün ikisi de 60’nın üzerinde olmasına rağmen formlarının zirvesindeler. Muhteşem ikiliyle Roma’nın Hassler Oteli’nde buluştum.
Stallone, neredeyse Rocky’deki halini aratmayacak kadar fit. Fakat yüzündeki fondöten dikkat çekici. De Niro’ysa söyleşiye mafyöz bir şapkayla geliyor. Tıpkı ‘Baba II’ filmindeki gibi. Bunu hatırlatıp “Roma’ya gelince mi takıyorsunuz?” diye takılıyorum. Meğerse şu an çekimleri süren ‘Hand of Stone’ filmi için saçına bir şekil vermiş ve bunun görünmemesi gerekiyormuş.
Bay Stallone sanırım ringde siz daha deneyimlisiniz. Ne de olsa ‘Rocky’ karakteriyle 6 film boyunca rakiplerinizi dövdünüz. Aktörlük yaşantınızın büyük bir bölümü ringde geçti.
Ama Oscar kazanamadım. Bu yanımdaki beyefendi bir kez bir boksörün hayatını canlandırdı. Heykelciği kaptı. Ama haklısınız Rocky benim evladım gibiydi. Neredeyse kendi adımı bile unutturdu.
“Gibiydi” derken... Rocky 7’yi bekleyen hatırı sayılır bir kitle var. Yoksa Rocky 6’ncı bölümde bitti mi?
Aynen öyle. Rocky emekliye ayrıldı. Maalesef ‘Rocky 7’ çevrilmeyecek. Kendimde o gücü göremiyorum. İnsan belirli bir yaşa gelince o kalıplaşmış kahramanı artık kendisinde üstlenecek takatı bulamıyor. Bu arada hatırlatayım ben 67 yaşındayım. Zor bir karar ama saygı duyulması gerekiyor. İnanın Rocky hep kalıcı olacak. Sanırım güzel bir miras bırakıyorum sinema dünyasına.
Peki ya ‘Grudge Match’, bu film sizin için bu yaşta yeni bir meydan okuma mı?
S.S: - Aksiyon filmleri bana hep şöhreti getirmiştir. İnsanlar yaşlandıkça yani bizim gibi sizin de söylediğiniz gibi yeni meydan okumalar arar ve bulur. Biz Bob’la (De Niro) “Haydi moruk deneyelim” dedik. Ve buradayız.
R.D: - Hayat bir mücadeledir. Doğduğunuz andan ölümünüze kadar. Boks bana göre bir yaşam sembolüdür. Ben ring dışında da hayat mücadelesi veren birini canlandırıyorum. Hayat aynı zamanda bir mitolojidir. Kendimi ‘Herkül’ filmindeki gibi hissettim.
Peki yaşlanma konusunda siz de Stallone gibi mi düşünüyorsunuz?
Evet, Sylvester haklı. Zaman çabuk geçiyor ve bunlar artık son meydan okumalarımız zaten.
Bay Stallone, bu yanınızdaki adamı hayatınızda hiç kıskandınız mı?
Bu beyefendi benim bütün rollerimi çaldı. ‘Rocky’ filmi çıktığında o, ‘Taxi Driver’ (Taksi Şoförü) ile gişe hasılatıma el koydu. Bob inanılmaz soğukkanlıdır. Ama inanın benim rol yeteneğim 30 yıl öncesine oranla şimdi çok daha iyi.
Peki Bay De Niro, Stallone sizin için nasıl bir rakiptir?
İkimiz de beyazperdede boksörleri canlandırarak şöhrete ulaştık. Ondan sonra hayatımızda pek çok değişiklikler yaşandı. Ama biz pek rakip olmadık bir birimize. En azından ben böyle düşünüyorum. İlk kez ‘Copland’ filminde galiba 1997 yılıydı yollarımız kesişti. O zamandan beri ne zaman bir araya gelsek çok eğleniyoruz. Öyle değil mi Rocky?
Rocky olmanın hiç kötü yanı yok muydu?
Rocky’i canlandırmak için çok çalışmam gerekti. Sürekli ağırlık kaldırmak, eldiven giymek, ölümcüldü. Kendimi o kadar zorlamışım ki bir kalp kriziriski bile atlattım. Üstelik kilo alınca sonradan vermekte çok zor oldu. Her seferinde siyatik ağrıları bana nefes aldırtmıyordu.
Siz aslında boksörlük de yapmışsınız, değil mi?
Evet. İsviçre’de bir kolejde boks hocalığı yaptım ama boksu bilmiyordum. Bir gün gerçek bir boksör beni ilk yumruğunda nakavt etmişti. Hey gidi günler.
Bay De Niro, yönetmen Peter Segal siz antrenman yaparken sanki ‘Fred ve Ginger’ filmindeki dans sahnesine benzetmiş. Bizzat kendisi söyledi. Formdasınız yani...
Tabii yitirilen zamana yetişme arzusu var. Yaşlanınca bazı şeylerin artık demode olduğunu kabul etmek zorunda kalıyor insan. Dikkat ettiniz mi bana artık hep büyükbaba rolü teklif ediyorlar. Komedi filmlerinde denge unsuru oluyorum. Damatlarla veya gelinlerle ya da torunlarla uğraşıyorum.
Yine de beyazperdede kusursuz görünüyorsunuz...
Dijital çağındayız. Her şey özel efekt filan. Ben ne isterdim biliyor musunuz ‘Taxi Driver’ (Taksi Şoförü) hatta ‘The Deer Hunter’ (Avcı) dahil bütün filmlerimi tekrar modern teknolojiyle çekmek. Ama bugün o tür rolleri bize yakıştıramıyorlar. Yaşlandık maalesef.
Bay Stallone siz de ‘yaşlılık filmleri’ konusunda benzer fikirde misiniz?
Şu anda çevirdiğim filmin konusu ikinci bir şans. Dramatik bir yapıt. İnsan benim yaşımda ikinci bir şansı belki son şansı olarak kullanmak istiyor. Bilinçaltı faktörü herhalde. Geriye dönüp baktığınızda şan, şöhret var. Kısacası bir artist iki kez ölür. Ama ikinci ölüm çok daha kolaydır.
Robert De Niro bir filmde rol almayı nasıl kabul eder?
Öncelikle kendimi ararım bir senaryoda. Mesela ‘Grudge Match’ filmi için teklifi bir partide aldım. Ama itiraf edeyim bu yanımdaki adam benden çok daha yetenekliydi. Çünkü onun antrenörü benimkinde daha iyiydi. İnsan bilinçaltında hep önce rolü değil kendisini tartar “O karakter ben miyim, olabilir miyim?” diye.
Gerçekten kendinizi yaşlı hissediyor musunuz?
S.S: - Tabiat kanununa karşı pek gelinmiyor. Ama kendinize bakarsanız, sağlıklı kalabilirseniz yaşlanmayı geciktirebilirsiniz. Ben bunu yapmaya çalışırken heyecanımı yitirmek de istemiyorum. Film çevirmek, her ne kadar kabul ettiğiniz roller değişse de, yaşlanmayı aklınızdan kovmanıza bir ölçüde yardımcı olabiliyor.
R.D: - Al benden de o kadar. Bir meydan okumanın içerisinde yolumuza devam etmeye çalışıyoruz. Yaşlandıkça hayatta nelerin çok daha değerli olduğunu anlıyorsunuz. Hayat çabuk geçiyor ve hayatı zaman zaman hafife almak gerek.
İkiniz de Amerikan rüyasını gerçekleştiren İtalyan asıllı aktörlersiniz. İtalyanca ile aranız nasıl?
S.S: - Olması gerektiği gibi değil maalesef. İşte bazı kelimeler, yemek ısmarlayacak kadar belki biraz da küfür.
R.D: - Benim de Kötü. Aslında daha iyi olması gerekir. Mutfakla ilgili cümleler aklımda. O kadar.
Bay De Niro, Türkiye’de 6 bölümlük bir dizide Mevlana’yı canlandıracağınız konuşuluyor. Doğru mu bu?
O kim ki? Tanımıyorum. Bana kimse dizi film için teklifte bulunmadı Türkiye’den. Zaten ben dizi çevirmem.
S.S: Bob şimdi sen Türkiye’den teklif mi aldın? Benden saklıyorsun sanırım. İnanmıyorum buna!