55 yıldır ışığı sönmeyen yerleri 35 yıldır kalan müşterisi var

Güncelleme Tarihi:

55 yıldır ışığı sönmeyen yerleri 35 yıldır kalan müşterisi var
Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2010 00:00

Zamane gençliği daha çok torununu tanıyor O’nun. Conrad Hilton ismi, gençlerin dimağında iki ayrı otelden ibaret: Conrad ve Hilton Otelleri. Gerçi garipsememek lazım. Zira markası çoktan isminin önüne geçmiş durumda. Dünyaya 3 bin otelle hizmet veriyor. Bunların 3’ü İstanbul’da. İstanbul’u önemsediğini ABD dışındaki 3’ncü otelini İstanbul’a açtığında gösterdi. Yakın zamanda el değiştiren Hilton İstanbul, bu yıl 55’nci yaşını kutluyor. Hilton’un en uzun süre faaliyet gösteren uluslararası oteli sıfatıyla.

1955 yazında 5 gün 5 gece süren kutlamalarla açılan Türkiye’nin ilk 5 yıldızlı otelinin temelinde iki rivayet var. İlk rivayetin kahramanı; savaş nedeniyle Türkiye’ye kaçan Macar kızı Ja Ja. Nam-ı diğer Zsa Zsa Gabor. 1939’da cebinde Türk pasaportuyla ABD’ye giden Gabor, Teksas’ın eski bankerlerinden, oteller zinciri sahibi Conrad Hilton ile evleniyor. Ve haritada yerini bile gösteremeyen eşini, hayran olduğu İstanbul’a bir otel yapmaya ikna ediyor. ABD’li heyetin etüd için İstanbul’a geldiği sıralarda Türkiye bir mahçubiyetle karşı karşıya kalıyor. İkinci rivayetin kahramanı bu mahçubiyete neden olan İsveç Milli Takımı. Türk Milli Takımı ile rövanş oynamak için İstanbul’a gelen futbol takımının ağırlandığı otelin içler acısı durumu bir İsveç Gazetesi’ne haber olunca kıyamet kopuyor. Hemen İstanbul’a yakışır bir otel yapılması kararı alınıyor. Başbakan Adnan Menderes’in talimatıyla yetki Emekli Sandığı’na veriliyor.

12 YILDIZLI AÇILIŞ

Conrad Hilton’un İstanbul’u seçmesindeki asıl nedense İstanbul’un Avrupa ile Asya’yı bağlayan stratejik konumuna ve dünya turizminde yükselen değer olmasına bağlanıyor. O dönem İstanbul’daki 12 otelden yabancıların beklentilerini sadece 3’ünün karşılayabilecek durumda olması da kararda etkili tabii. Türk Dışişleri Bakanlığı ile ABD hükümetinin onayını alan Hilton Hotels International 1950’de masaya oturuyor. Taraflar, yaklaşık 5 milyon dolarlık yatırımla 300 odalı lüks otel için el sıkışıyor. Taksim’e birkaç dakikalık yürüme mesafesindeki Boğaz manzaralı inşaat 21 ay gibi, o dönem için rekor denilebilecek bir sürede tamamlanıyor. Ve 10 Haziran 1955’de Mona Freeman, Terry Moore, Olivia de Havilland, Irenne Dunne, Ann Miller, Merle Oberon’un da aralarında bulunduğu, 12 Hollywood yıldızının tanıklığında altın bir anahtarla açılıyor. Misafirler ABD’den “Flaying Carpet” ve “Magical Carpet” adlı özel uçaklarla taşınıyor.

JET SOSYETENİN GÖZDESİ
/images/100/0x0/55eb4bc0f018fbb8f8b80d84

Otel kısa zamanda uluslararası jet sosyetenin gözdesi oluyor. Henry Ford’dan Brigitte Bardot ve Michael Douglas’a, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’ten Ürdün Kralı Hüseyin’e, Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle ve ABD Başkanı George Bush’a kadar iş, sanat ve siyaset dünyasının “as”larına ev sahipliği yapıyor. Nükhet Duru ve Dikran Masis’ten Hakan Şükür’ünkine pekçok nikaha da tanıklık ediyor. Adamo’nun konserini aynı yıl (1992) Ahmet Kaya’nın yeni kaset tanıtımı izliyor. Zaman içinde Ajda Pekkan, Ayhan Işık, Çetin Altan, Orhan Boran, Erol Simavi gibi müdavimleri oluşuyor. Lalezar’da her öğlen rakısını içen Simavi, gazetelerini satıp İsviçre’ye yerleştikten 11 yıl sonra İstanbul’a geldiğinde şaşırıp kalıyor. Zira Lalezar’daki yerini aldığında rakısı tam sevdiği şekilde içine birkaç yaprak maydanoz konularak hazırlanıyor. Anlatıldığına göre “Nasıl oldu da unutmadınız ne içtiğimi” diyen Simavi’nin gözlerinden yaşlar dökülüyor. Müşterilerin Hilton’la bağına son örnek, hala 35 yıl önce geldiği odada konaklayan İtalyan Pietro F. Balleri. Artık Hilton personeli O’nu, O da personeli ailesinden sayıyor.

CONRAD’IN SARAYI OKUL OLDU

Otelin hem modernist, hem oryantalist çizgisi mimarlardan da tam not alıyor. Alışılmışın dışında kartonpiyersiz tavanlar, gömme ışıklar ve çıplak sütunları, ana girişin üstünü örten “uçan halı” adlı dalgalı yapı, Şadırvan’ı kaplayan kemerler ve çiniler renklendiriyor. Kibrit kutusu şeklinde tasarlanan binanın yüzme havuzu Conrad Hilton’un ayak iziyle şekilleniyor. O güne kadar İstanbul’da inşa edilmiş en yüksek bina olmasının yanısıra kullanılan malzeme ve tekniklerin yeniliği, İstanbul Teknik Üniversitesi inşaat bölümü hoca ve öğrencilerinin de merakını celbedince inşaat neredeyse okul haline geliyor. Lamba ve mobilyalar 14 farklı ülkeden ithal ediliyor. Odalar yatak odası değil oturma odası havasında tasarlanıyor. Zira yataklar gündüzleri de divan olarak kullanılıyor. Her odanın kendine ait balkonuyla şimdi bile rakiplerine fark atan otel, personel kıyafetleri ve yemeklerdeki otantik unsurlarla “Conrad’ın Sarayı” adını alıyor.

CUMHURİYETİN EN ÖNEMLİ 10’UNCU YAPISI

Otel açılışından 3 yıl sonra Türkiye’de yapılan ilk dünya güzellik yarışmasına ev sahipliği yapıyor. Barda defile yapma modasına öncülük ediyor. “Happy hours” uygulaması burada hayata geçiyor. Kart anahtar ilk burada kullanılıyor. Müşterilerine siyah Cadillac’lı servis, 1001 Gece yatı, Fransız su perileri tarafından açılan havuzunda ikramiyeli balık tutma yarışları, Sulukule geceleri diğer otellere örnek oluyor. Kapatılan kumarhane tiyatro salonu yapılıyor. İstanbul’u eğiten otel, olgunluk döneminde dahi (2003) Cumhuriyet döneminin en önemli 20 binası arasında 10’ncu sıraya girmeyi başarıyor.

İlk gördüğümde şehre benzetmiştim
GENEL MÜDÜR ZERUNYAN


2007’den bu yana Hilton İstanbul Bölge Müdürü olarak görev yapan Armin Zerunyan, ilk gördüğünde oteli “yüzde yüz kendine yetebilen bir şehre”, genel müdürü de belediye başkanına benzettiğini anlatıyor. Hilton ile okuduğu Otelcilik Meslek Lisesi’nin okul gezisinde tanışıyor: “Lisedeki haylazlığımın neticesinde otelciliğe kaydım, virüs o zaman girdi, sonra da bırakamadım.” Ve komi olarak başladığı otelde genel müdürlüğe kadar yükseliyor: “Girdiğimde 12 Eylül dönemiydi. Türkiye içine kapanık bir ülkeydi. Ama otele girince kendinizi yurtdışındaymış gibi hissediyordunuz.” Hilton’u Hilton yapanı “en eski” olmasına bağlıyor. Sonrasında da başarı ve istikrarına: “55 yıldır ışığı sönmeyen bölgeleri var. Hilton hala eğitim alanında sektörün önderi.” Conrad Hilton’un dünyaya Hilton İstanbul’la açıldığına işaret ederken ekliyor: “Ne kadar büyüdüğümüze bakarsanız doğru yerden başlanıldığını anlarsınız.” Siyah Cadillac’ın yerini, limuzinlerden oluşan bir filoya bıraktığını, 1001 gece yatının ise çokça taklit edildiği ve ticari başarıyı sürekli kılmadığı için kaldırıldığını anlatırken 5-10 yıl arası Türkiye hedefini veriyor: 10 olan otel sayısını 25-30’a çıkarmak.

EN EMEKTARI: KASAP OSMAN USTA

Ordulu fakir ailenin en büyük oğlu Osman Çakır, aşçı amcasının ardından giriyor Hilton’a. Yıl 1957. Hilton açılalı daha iki yıl olmuş. Ortaokulu maddi imkansızlıklar nedeniyle okuyamayınca amcasının Ordu’da çalıştığı deniz lokantasında kapmış şifayı. Bulaşıkçı olarak başladığı Hilton’da amirinin gözüne girince aşçıların yanında buluyor kendini: “Aşçıbaşı İsviçreli’ydi. Genel Müdür bile mutfağa giremezdi korkudan. Beni de çok sevdi aksine, çocuğum ya; koltuğuna alıp götürürdü. Bir gün dönerci gidince döner tahtasını kim taktıysa olmadı. Bir de ben takayım, dedim; amcamın yanında o işi yapmıştım çünkü. Taktım döneri, aşçıbaşı döndü bana ‘good, good’ dedi. Beğenmiş meğer. O günden sonra kasaplığa başladım. Kamran İnan Enerji Bakanı. Otelde toplantısı var. 2500 davetli. 300 kiloluk et takmışım. Müşteri bitti, döner bitmedi. Bir günde 50 kuzu işlediğimi bilirim.” Döneri yiyen teklifte bulunmuş Osman Usta’ya. İsrail Konsolosluğu’ndan “Biz tutturamıyoruz, bize de reçetesini verin” mesajı gelmiş, İngiltere’den “Bizle çalış” daveti. Bırakıp gidememiş. Kral Faysal’a da yedirmiş dönerinden, Adnan Menderes’e de. Osman Usta 53 yılını geçirdiği Hilton İstanbul’un geçen ay emekli olan en eski emektarı. Memleketi Ulubey’in Aydınlar Köyü’nde Hilton’un sahibi gibi karşılanıyor yıllardır: Keşke biz de babaocağını beklemeyip senin gibi gurbete çıksaydık pişmanlıklarıyla.

“Welcome drink” İstanbul’dan yayılmış

Gelen müşterilere Welcome Coffee yani Hoş Geldiniz Kahvesi ve Welcome Drink (Hoş Geldiniz Kokteyli) sunulması, otelin açıldığı ilk günlerden kalan ve tüm Hilton otellerine İstanbul’dan yayılan bir gelenek. Conrad Hilton, İstanbul’da bulunduğu sırada kendisine kahve ve likör ikramını çok beğeniyor. Türk geleneğinde bir kahvenin 40 yıllık hatırı olduğunu öğrenince de bunu Hilton klasiği haline getiriyor.

ANILAR SERGİLENECEK

Geçen yıl bugüne kadar Hilton’da çalışan tüm personel, kalan tüm konuklar, müdavimler ve Hilton’da anıları olanlar için bir duyuru yapıldı: “Hilton Oteli’yle ilgili fotoğraflarınızı ve özel eşyalarınızı bizimle paylaşın.” Pazarlama ve Halkla İlişkiler Müdürü Burcu Yatmazoğlu’nun aktardığına göre otele ait ilk mönüden, 25. yıl özel şarabına, 1955 tarihli ve Hilton İstanbul logolu kibrit kutusundan, bagaj etiketine kadar birçok detay ulaştı ellerine. 55 yıla tanıklık eden bu paylaşımlar özel bir sergide buluşacak. Ayrıca Hilton’a yıllarca hizmet etmiş çalışanlar ve müdavimleriyle yapılan söyleşilerin yer alacağı “55. Yıl Özel Kitabı” yayınlanacak.

RAKAMLARLA HİLTON İSTANBUL

· 13.258.529: 1955’ten bu yana Hilton İstanbul’un oda ve süitlerinde ağırlanan kişi sayısı.
· 38.232.367: 55 yıl içerisinde Hilton İstanbul’un muhtelif restoranlarında servis yapılan kişi sayısı.
. 5.502.304: 55 yıl içerisinde restoranlarında tüketilen et miktarı (kg).
· 4.608.982: 55 yıl içerisinde restoran ve barlarında tüketilen içki miktarı (litre).
· 499: Hilton İstanbul’un satışa hazır oda adedi.
· 27: Hilton İstanbul’da iş dünyasının hizmetine sunulan çeşitli büyüklüklerdeki toplantı salonu adeti.
· 467: Hilton İstanbul’da çalışan kişi sayısı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!