OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 26, 2001 00:00
O, Türkiye'de makyaj denince akla gelen tek marka. Okunduğu gibi yazılıyor: Corci. Genç bir tiyatrocuyken, sınırlarını genişletmek, sanatını derinleştirmek için kaçtığı Londra'da alnına tiyatrocudan çok makyaj sanatçısı notu düşüldüğünü gördü. Zaten çizmeyi, boyamayı seviyordu. Onu okudu. Karısı ve çocukları, yani boya ve fırçalarıyla dolu çantasıyla geri döndüğünde yüzüne başta çok kapı kapandı ama sonunda Türkiye'nin
sinema, fotoğraf ve sahne dünyasına makyajın ne olduğunu o öğretti. Bir fırçası var ki AFM yangınında kül oldu, onunla tam 100 bin dudak boyadığı için çerçevelemişti, artık gerisini siz düşünün. Yıllarca bu işin ‘‘kitabını yazdı’’, 25. yılında ise sahiden bir kitap çıkardı: Makyaj Teknikleri. Amacı, Türk kadınının makyaj konusunda bilinçlenmesiydi. Bu nedenle, televizyonlarda, Edirne'den Ardahan'a tüm şehirlerde verdiği seminerleri çoğaltmaya hazırlanan Corci'nin isteği resmi bir makyaj okulu açmak.Size ne demek lazım; makyöz, makyaj ustası, sanatçı?- Make-up artist (makyaj sanatçısı) diye bir kavram var. Neler var bunun içinde: Makyaj, efekt, kozmetik, kostüm dizaynı, peruka, bir malzemenin sahtesini yapmak, her şey. Efektten ne kastediyorsunuz?- Kol-kafa koparmak, adam öldürmek.Nasıl yani?- Bir filmde, bir adamın kafası kopuyor, hançer karnına giriyor, öbür taraftan çıkıyor, bunlar efekt. 20 yaşındaki bir insanı plastik makyajla 80'inde göstermek, bu da efekt.Ne okudunuz?- Sinema teknolojisi üzerine, makyaj, efektler, kozmetik ve dermatoloji. Londra'da, özel bir okulda okudum. Covent Garden Sinema Akademisi'ne gittim. Sonra, Berlin'de üç yıl seminerlere katıldım. Akademik eğitimim toplam dokuz yıl sürdü. Sadece uygulama mı öğrendiniz, üretim de yapıyor musunuz?- Türkiye'de hiç olmayan, her renk saç spreyi yaptım, Corci sabunlarını ürettim. Ama çok para kaybettim. Ticaret adamı değilim ki. Asıl adınız Yavuz Birsel. Nasıl Corci oldunuz?- Londra'da okurken, ismimi söyleyemiyorlardı. Kavuz, Karpuz filan diyorlardı. Bir ara Joseph dediler tutmadı, Çarli de olmadı. Buraya mektup yazarken George diye imza atıyordum. 1973'te tatile geldiğimde Papirüs'te oturuyoruz. Turgut Boralı, ‘‘Yavuz sen George diyorsun ama bir barmen var, adı George. Bir de musluk tamircisi var, ben karıştırıyorum. Sen söylendiği gibi Corci yaz’’ dedi. 28 yıldır Corci'yim. Şimdi validanım bile Yavuz dediği zaman algılayamıyorum.Gençken evden kaçtınız, niye?- Uzun hikaye. Şehir Tiyatroları Yedikule Zindanları'nda Genç Osman piyesinde oynuyoruz...Bir dakika, tiyatro oyunculuğu da var öyle mi?- Şehir Tiyatrosu 1960'da Üsküdar'da yeni açılmıştı. Behzat Budak, çocuk tiyatrosuna beni ve birkaç arkadaşımı almıştı. Figüranlık yaptık; Perihan Savaş, Nilgün Atılgan filan vardı. Oyundakilerin makyajını ben yapardım. Bir parantez açalım. Aileniz hep yorgancılık-döşemecilik yapmış. Dedeniz Beylerbeyi Sarayı'nın yorgancıbaşısı Mehmet Fethi Bey. Hatta sarayın bir kısmında hálá hisseniz var. Babanız da döşemeci.- Rahmetli peder Kadıköy yakasının çok bilinen bir döşemecisiydi. Ama benim ne yaptığıma hiç karışmadı. Evde üvey anne, ablam vardı. Para kazanmadığım için beni yiyorlardı. Daha yaşım 19-20. Londra'ya gitmek, tiyatro okumak lafları duyuyordum çevreden. Bir gece yağmurdan piyes iptal oldu. Sağdan soldan bin lira topladım, atladığım gibi, Almanya. Oradan trenle Londra, Victoria Tren İstasyonu. Sene 1970. İlk girdiğim lokanta bir Kıbrıslı'nındı. Bir yandan çalıştım -bulaşıkları makineden iyi yıkıyordum, bir yandan okudum.Ama tiyatro değil, makyaj okudunuz.- Kafede, konfeksiyonda çalışırken, çizdiğim resimleri gören bir İngiliz teklif etti, ‘‘gel ben sana garantör olacağım, makyaj oku’’ dedi. 10 yıla yakın yaşadım yurtdışında. Acı hayat burada başladı.O zaman sinema, TV, sahne makyajı diye, profesyonel bir sektör yok tabii Türkiye'de...- Elimde çantamla gidiyorum, tuhaf tuhaf bakıyorlar. Rahmetli Ertem Eğilmez ‘‘Eşşoğlueşşek, karılar kendini boyuyor’’ dedi, beni kovaladı. Yılmadım, kırbacı yedikçe üstüne gittim. Arkadaşımın dükkanında pantolon paçası dikmeye başladım, fırsat buldukça çantamı alıp dolaşıyorum. Çantamı ilk Korhan Abay ve Aydemir Akbaş'ın oynadığı oyunda açtım. Sonra bir kabare yapmaya başladılar; Nükhet Duru'ya, Ali Poyrazoğlu'na makyaj yaptım. Bir reklam şirketinden aradılar, bir çocuğu Ayhan Işık'a benzet dediler, benzettim. Bir çekimde Necla Nazır'ın kimselerin kapatamadığı çiçek bozuklarını kapattım. Böylece adım duyuldu. AFM stüdyolarında bir makyaj stüdyom oldu. Kendi yerlerimi açtım. Niye kitap yazdınız ve niye seminer vermek istiyorsunuz?- Türk kadını güzel, anlamlı. Ama makyaj yaptı densin diye makyaj yapmasın. Bilinçlensin. Taksim meydanında yağmur altında bile rimeli akmış kadınlara makyaj reçeteleri yazdım. Markette kocasının yanında kadının makyajını silip yeniden yaptıysam, benden mutlusu yok. Şoförler bile biliyor beni. Çünkü evde hanımı bahsediyor. Trabzon'a gösteriye gittim, büfeye adres soruyorum, ‘‘Ha uşağum karşisu, bir gavur geliyor, benim karı da orada’’ dedi. Benim için önemli olan ev kadınları. Star zaten star, boyasam ne olur, boyamasam ne olur. Tamam bir Türkan Şoray'a makyaj yaptığım zaman insanlar farkı görüyor, bir Muazzez Abacı'ya yaptığımda bir on yıl geri alıyorum. Ama bankadaki memur bir soru soruyorsa ve ben arkamdaki 40 kişiyi kaale almadan ona makyaj tiyoları veriyorsam, bu benim asıl alışverişim.Bankaya gittiniz diyelim, memurenin makyajı berbat. Ne hissediyorsunuz?- Kaz ayağı ruj sürmüş kadın, üzerine de kahverengi far. Ne alaka? Kiremit tonu kullan daha genç görünürsün, diyorum. En son kozmetik fuarında seminer veriyorum. 50'li yaşlarında bir grup kadın oturmuş, tıknaz, etine buduna, tam Osmanlı. Hepsi sözleşmişler gibi kırmızı ruj sürmüş. Bir şey söylemek istiyorum, dedim. 50 yaş grubu hanımlar eğer yüz hatlarınızı kamufle etmek istiyorsanız, kırmızı ruj kullanmayın. Kalem kullanmayın. Çünkü yüz yağlanıyor, nem yapıyor kalem büyüyor, ruj da gidiyor, farkında değilsiniz, içi boşalmış karnıyarık gibi oluyor ağzınız, kahverengi tonlar kullanın, dedim. O gün kahverengi rujlar talan edildi. Anılarınızı yazarsanız Türkiye sarsılır mı?- Yazarsam, makyajın altındakiler ortaya çıkacak. Zamanı var, bekliyorum. İş oluncaya kadar, benden iyisi yok. Corcicim, Corcicim... Ama o makyaj silinirken Corci biter. Ben hasta olduğunda ararım. Ben aranmam. Makyajla birlikte silinirim, pamukla birlikte çöp sepetine!BÜLENT ERSOY YAPTIKÇA BOK EDER BATIRIRBülent Ersoy yaptıkça bok eder, batırır. Üç yıl çalıştım, düzelttim, bıraktım yine eskisine döndü. Ayarı yok. Renkleri ne kadar belirsiz kullansa o kadar genç görünecek. Oysa o çok sürüyor ve dayak yemiş gibi oluyor. Gözlerin üstüne kömürlük penceresi gibi iki tane siyah, al arkadan bağla, güneş gözlüğü olsun! Cem Yılmaz'ın yaşlı makyajı çok kötü. Kim yaptı bilemem ama iş o değil. Kaplumbağa kafası gibi. Adamın yüzü gözü görünmüyor.Muazzez Ersoy, Nükhet Duru kendileri yapar, iyi yapar. Ajda Pekkan kendi yaparsa 6-7 saat sürer. Muazzez Abacı'nın yüzü çok zordur. Hülya Avşar'ı Salkım Hanım'ın Taneleri'nde yaşlandırdılar. Ayakkabıya yama yapılır gibi yapılır mı bu iş? Osmancık dizisinde 10 yaşından alıp 130 yaşına kadar getirdim insanları. Uğur Yücel'i
seçim zamanı Ä°nönü, Özal, Demirel yaptım. Türkan Åžoray'ı 10 Kadın filminde, 10 ayrı kadına çevirdim (Her biri yarım saatte). Hülya AvÅŸar'ı kel yaptım. Bilgisayar filan dediler, alakası yok. Åžimdi Büyükçekmece Belediye BaÅŸkanı Hasan Akgün, sahilde bana bir yer verdi. 600 kiÅŸilik bir açık hava çocuk tiyatrosu yaptım. Kukla, palyaçolar, eÄŸlence var. Bu yıl 3-14 yaÅŸ arası çocuklar için bir diskotek ekledik. Â
button