Güncelleme Tarihi:
Tiyatroya çocukken ilgi duymaya başladım. Tiyatro salonlarında ön sıralarda oturmaya, oyuncuları incelemeye, bir yandan onlardan biri olduğum hayali kurmaya, ayağa kalkıp alkışlamaya bayılırdım. Büyüyüp üniversite öğrencisi olduğumda sezondaki oyunları takip etmeye başladım. Fakat sadece oyun izlemek yeterli gelmedi. O dünyanın kapısını aralamak, tiyatrocularla konuşmak, bir şeyler öğrenmek istiyordum. Bu yüzden ilk olarak eğitim gördüğüm şehir Bursa’da bulunan Devlet Tiyatrosu’nun oyunculuk kursuna yazıldım. Eğitmenlerinin gönüllü olarak ders verdiği bu kurs kısıtlı imkanlarıyla bana devlet tiyatrocularıyla sohbet etme, bir oyunu daha farkında bir gözle seyretme yetisi kazandırdı. Yıllar sonra İstanbul’da gazetecilik yapmaya başladığımda hem iş hayatının monotonluğundan uzaklaşmak hem de hayatıma renk katmak amacıyla hobi kurslarından birine yazıldım. Tercihimi yaratıcı dramadan kullandım. Bu kez yaklaşık 15 kişilik bir sınıfta tiyatro sanatçılarıyla bire bir çalışma şansımız oldu. Aramızda pazarlama müdürü, tekstilci, Türkçe öğretmeni, ilaç mümessili, finans direktörü, yaşam koçu da vardI; öğrenci olan, iş arayan da... Belki de kursun en güzel tarafı buydu: Farklı statülerden, farklı yaşlardan birbirini tanımayan bir grup, kimliklerimizden sıyrılıp bir araya geldik. Müdür de olsa, patron da olsa, sizinle birlikte martı, kedi, köpek, ayı, maymun taklidi yapıyor. Utanma, kibirlenme şansınız yok. Bol bol eğleniyorsunuz. Bunun yanında çok önemli bir farkındalık sürecine giriyorsunuz. Mesela yıllardır olan ama hiç fark etmediğiniz duruş bozukluğunuzu keşfediyorsunuz. Yanlış telaffuz ettiğiniz onlarca kelimeyi, Türkçe’nin yazıldığı gibi okunan bir dil olmadığını öğreniyorsunuz. Bizim kursun en yaygın problemi nefesti. Neredeyse hepimiz yanlış nefes alıp verdiğimizi, diyaframımızı kullanarak nasıl doğru nefes alabileceğimizi öğrendik. Bu kurslara katılmak için oyuncu olmaya karar vermeniz gerekmiyor. İş ve sosyal hayatınızda daha güçlü bir ifade kazanmak için, yaratıcılığınızı, bakış açınızı geliştirmek, tiyatro ve oyunculuk hakkında daha fazla şey öğrenmek ya da sadece eğlenmek isterseniz de gidebilirsiniz.
YENİ BAŞLAYANLAR NE OKUMALI
Eğitmenler öncelikle gerçekçi yazarların oyunlarını öneriyor. Anton Çehov, Henrik İbsen’in yazdıkları gibi metaforların daha az olduğu, insanı daha kolay, anlaşılır ele alan ve de sorunlarını irdeleyen oyunlar bunlar. Ardından Shakespeare’in tüm oyunlarını okumalısınız.
TİYATRO KURSU SÖZLÜĞÜ
- Tirad: Kendi içine kapalı, uzun replik. Karşılıklı hızlı söz alışverişinin yani diyaloğun tam karşıtı.
- Repertuvar: Bir tiyatronun oyun planınca saptanmış ve her zaman oynayabileceği oyunlar demeti; oyun dağarcığı.
- Grotesk: Tiyatro ve edebiyatta komik olanın bir çeşidi: Gülünç olanla acıklı olanın yan yana yer aldığı, tuhaflık ve çarpıcılık kertesinde zorlanmış, bağdaşmaz
komik durum.
- Dikkat çemberleri: Stanistlavski’nin oyunculuk dizgesinde, dikkatin odaklanmasını kolaylaştırmak için saptanan bölgeler.
- Öykülemek: Bazı oyunların başında, ortasında, sonunda ya da yer yer anlatıcı yoluyla oyunun konusunu anlatmak.
- Jest: Oyunculukta iç yaşamı belirginleştiren baş, el, kol hareketleri.
- Sahne: Bir tiyatro metninde baş oyun kişisinin ya da önemli kişilerin yönelişlerini başlatıp bitiren kesim.
YAŞ DEĞİL, DEVAMLILIK ÖNEMLİ
Pera Güzel Sanatlar Eğitim Merkezi’nde atölye çalışması yaptıran tiyatro sanatçısı Cüneyt Uzunlar, katılımcılarına iki yıl süren bir tiyatro eğitimi veriyor. Yaş sınırının olmadığı eğitimin öncesinde herhangi bir koşul aramadığını ama devamlılığın önemli olduğunu söylüyor. Sadece tiyatrocu olmak isteyenlerin değil, kendini geliştirmek isteyenlerin de çalışmalara katıldığını anlatıyor: “Mesela gergin biriyken, eğitim aldıktan sonra sakin birine dönüşen öğrencim oldu. En önemlisi, doğru konuşmayı ve dinlemeyi öğreniyorlar” diyor. Fakat eğitim sonrası kariyerini değiştirenin de olduğunu anlatıyor: “Örneğin İngilizce öğretmeni Ayşe Atasoy, 49 yaşında öğrencim oldu. Benim yazdığım ‘Çay ve Kurabiye’ oyununda geçen sezon sahneye çıktığında 50 yaşındaydı. Ona yine benimle çalışan sosyoloji öğrencisi Bensu Baştopçu eşlik etti.”