Röportaj: Sema DENKER
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 16, 2005 00:27
Sibel Can’ın bu akşam Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda vereceği konserin konuk sanatçısı, dans dünyasının duayeni Nesrin Topkapı... 23 yıl aradan sonra ilk kez sahneye çıkacak olan Topkapı, dansın yanı sıra biri İngilizce olmak üzere üç de şarkı söyleyecek. Nesrin Topkapı ile aynı sahneyi paylaşmanın heyecanını yaşayan Can, sürprizlerini de açıkladı: ‘Seyircilere Nesrin Hanım hocalığında oryantal dans öğreteceğiz.’
Bu proje nasıl ortaya çıktı, biraz bahseder misiniz?
Sibel Can: Tarkan, menajerim ve ben aynı şeyi aynı anda düşünmüşüz. Nesrin Hanım’a bu teklifi menajerim yaptı. Çünkü ben korkuyordum. Nesrin Hanım sahne olayına ağırlık vermediği için kabul etmez diye düşünüyordum. Olumlu yanıt gelince havalara uçtum. Çocuklar gibi evde zıplayıp durdum. O çok değerli biri ve tek. Ondan başka yok. Türkiye’de sanatını dört dörtlük yapan birkaç isim varsa, Nesrin Hanım işte o isimlerden. Benim için özeldir. İdolümdü...
- Nesrin Hanım, birçok ünlü sanatçı sizinle sahnesini paylaşmak istemiştir mutlaka. Neden Sibel Can?
Nesrin Topkapı: Sibel Can’ın sesini beğeniyorum. Ama bu diğerlerini beğenmiyorum anlamına gelmesin. Elimde çok güzel bir şarkı vardı. Bunun Sibel Hanım’a yakışacağını ve programında söyleyebileceğimi de düşündüm. Çünkü Sibel Hanım, Türk sanat müziği okuyup, aynı zamanda dans eden bir sanatçı. Onunla uyumlu olabileceğimizi düşündüm. Sonuç olarak bu projenin çok güzel ve iyi olacağına inanıp kabul ettim.
S.C: Biz daha yolun başındayız. İnşallah yıllar sonra bizler de sahne hayatımızda böyle güzel birliktelikler yaşarız.
- 50 yıldır sahnelerde olduğunuzu öğrendim. Kaç yaşında dans etmeye başladınız?
N.T: 55 yaşındayım. Beş yaşından bu yana dans ediyorum. Yani mutfakta bile dans ederdim, öyle söyleyeyim. İçten gelen bir şey bu. Aslında profesyonel bir amatörüm ben. Dans hobim. Onun için sahnelere o kadar çok çıkmıyorum.
O BENİM İDOLÜMDÜ
- Küçücük bir çocukken kulis arkasından Nesrin Hanım’ı hayran hayran izlediğini, hayal kurduğunu anlatmıştın...
S.C: Evet, babam Nesrin Hanım’ın arkasında çalardı. O zamanlar Baküs Gazinosu’nda çalışıyorlardı. Ben de 12 yaşındaydım ve arkadan izlerdim. Üç bölüm halinde sahneye çıkardı. İngilizce, İsyanyolca söylerdi ve sanat müziği eserleri seslendirirdi. Sonra da dans ederdi. Onu örnek alarak başladı benim sanat hayatım. Şimdi en büyük hayalim gerçekleşiyor. Onunla aynı sahneyi paylaşacağım.
- O yıllarda, sizi kulis arkasında izleyen Sibel hakkında neler düşünürdünüz?
N.T: O zaman Sibel’i tanımıyordum ben. Maksim’de çıkacağı zaman stüdyoma gelmişti, öyle tanıştık. Sesini ilk duyduğumda çok beğenmiştim. Hatta, ‘Neden Türk sanat müziğine yönelmiyorsun’ demiştim. Gerçekten iyi bir yorumcu.
- Ya dansı?
N.T: Ben Sibel Hanım’ın el, kol hareketlerini, mimiklerini, kibarlığını çok beğenirim. Bir de onun dans ederken bir asaleti vardır. Kendini bırakmaz. Dik durmayı, elini, kolunu, Hint masumiyetini çok iyi kullanan biri. Ritimle, müzikle bir oluşu hoşuma gidiyor. Bütün bunlar bir de sesiyle birleştiği zaman, ortaya muhteşem bir şey çıkıyor.
ÇEKİNGENLİĞİMİ YENEMİYORUM
- Konsere geri dönersek... Neler izleyeceğiz bu konserde...
N.T: Ben bu konserde üç şarkı seslendireceğim. Biri benim doğup, büyüdüğüm evi, sokağı, yaşadıklarımı anlatıyor. Yani yaşanmışlığı olan bir şarkı. Sözleri bana ait. Müziği ise Ömer Faruk Tekbilek’in... İkincisi Sibel Hanım’la birlikte okuyacağımız şarkı. Adı, ‘Endülüs’te Bir Gece...’ Bir de İngilizce söyleyeceğim. Şarkıların arasında Sibel Hanım ile danslarımız olacak.
S.C: Sürprizimiz de var. Çok heyecanlıyım!
- Nedir bu sürpriz?
S.C: Belki seyircilere Nesrin Hanım hocalığında oryantal dans figürleri öğreteceğiz.
- Bu müthiş bir şey. 5 bin kişi ayakta ve sizin figürlerini tekrarlıyor...
N.T: Evet, güzel bir atmosfer olacak. Heyecandan ne hissettiğimi anlamıyorum. Bu sabah dörtte kalktım. Kaç gecedir uyuyamıyorum. Ruh gibi dolaşıyorum.
S.C: Öyle hissediyorum ki, bu konserden sonra bir daha bırakmazlar artık Nesrin Hanım’ı...
N.T: Aslında ben çok çekingenim. Bir gün Bodrum’da sahneye çıkacağım diye, heyecandan kurdeşen dökmüştüm. 2000 yılında bir televizyon programına çıktım, arada bazı programlara katılmıştım. Yine de hálá heyecanımı bastıramıyorum. 70-80 yaşına doğru iyice açılacağım inşallah.
- Hálá Bilgi Üniversitesi’nde hocalık yapıyor musunuz?
N.T: Evet, beş yıldır devam ediyor.
- Her figürü, ‘Hadi gel öp, istemem git’ gibi bir anlatımla gösteriyorsunuz. Bu çok keyifli bir şey...
N.T: Benim ne dans, ne müzik ne de şarkı söylemek adına bir eğitimim yok. Ancak kulağım çok iyi. Yetenekli olduğumu kabul ediyorum. En iyi hocam her zaman aynam oldu. Çok izledim, çok müzik dinledim. 1-2-3-4 diye öğretmek yerine ‘Hadi gel öp, banane banane’ gibi benzetmelerle figür öğretmeyi de tercih ettim. Böyle yaptığınız zaman karşınızdaki bunu çok rahat algılıyor ve yapıyor. Zaten teknik dil yerine benim anlatabileceğim dil de buydu. 25 yıldır böyle ders veriyorum.
Albüm teklifini değerlendiririm
- Nesrin Hanım, kaç yıl aradan sonra böyle kalabalık bir kitlenin karşısında olacaksınız?
N.T: 1982 sonunda bıraktım sahneyi. Aralarda küçük kaçamaklarım oldu ama bu boyutta değildi.
- Bu konserden sonra size albüm teklifi gelecektir. Kabul eder misiniz?
N.T: Düşünürüm tabii ki. Neden olmasın?
S.C: Nesrin hanım İngilizce parçaları müthiş okuyor. Birkaç dille şarkı söyleyebiliyor.
N.T: Daha çok dansla ilgili şarkılar yazabiliyorum. Bu sözlerin içinde çok fazla aşk yok. Özel hayatım gibi.
S.C: Mesela bahçesinde bir şeftali ağacı var. 23 yaşındaymış. Ona şarkı yapmış. Böyle biri...