Oluşturulma Tarihi: Haziran 14, 2004 00:00
‘Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları’ projesi, 17 öğrenciyle başladığı yolda 5000 maddi imkanı yetersiz doğulu kız öğrenciye ulaşmış durumda.Proje yöneticileri, ‘AB uyum süreci içinde kız ve erkek öğrencilerin eşit oranda okutulması öngörülüyor. Bu projeye toplumun her kesimi destek verirse, bu sayı 500 bine çıkar’ diyorlar. Bu memlekete!Bana göre Türkiye, siz ne düşünürsünüz bilmem ama, özelleştirme sayesinde eksik kalmış yönlerini toparlayabilir. Çünkü şu, ‘genel’ kelimesi, insanları vurdum duymaz hale getiriyor. Oysa bugünkü konumuzda olduğu gibi özel insanlar, özel işler yaparak, benim jenerasyonumun değil belki ama, gelecek jenerasyonun özel olmalarına sebep olacaktır. Bundan 10 sene önce, ‘Bu memlekete çocuk mu doğurulur?’ denirdi. Şimdi ise duyarlılıklar ve birtakım değerlerin özel insanlara rastlamasıyla, ‘sahip çıkıldığımızı’ hissetmeye başladık. İşte şimdi bu memlekete çocuk doğurabilirsiniz! Hanım SELÇUK (Üniversite öğrencisi)İlk burs alan öğrencilerdenimArdahan’ın Damal İlçesi’ne bağlı Obrucak Köyü’ndenim. 19 yaşındayım. İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu’nda birinci sınıfta okuyorum. Yedi kardeşiz biz. İlk kez lise birinci sınıfta burs almaya başladım. Turkcell’in ilk burs alan öğrencilerindenim. Ardahan’a gelmişler ve başarılı kız öğrencilere burs vereceklerini duyurmuşlar. Müdür bey de bize söyledi. ‘Başarılı ama dar gelirli üç kız çocuğu isteniyor, onlara burs verilecek’ dedi. Çok sevinmiştim seçilince. Ailemin bir geliri yoktu, nasıl okuyabileceğim konusu, beni hep karamsarlığa düşürüyordu. Liseyi 3- 4 kilometre yol yürüyüp, ilçeye giderek bitirdim. Biz köyden 5 kızdık ve üçümüz Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları projesi sayesinde okuduk. Aldığım ilk bursu hiç unutmuyorum, babamın eline verdim. Çok duygulandı, önce kabul etmedi. Ama sonra bana bir miktar verdi, ihtiyaçlar için gerisini o kullandı. Ondan sonrakileri ise hep okulum için harcadım. Üniversiteyi kazanana kadar Turkcell’in de, ÇYDD’nin de henüz üniversite öğrencilerine burs verme projeleri olduğunu bilmiyordum. Hem üniversiteyi kazandım, hem de artık üniversiteye giden kız öğrencilerin de burstan yararlanabileceği müjdesini alınca, çifte sevinç oldu benim için. Buraya gelince de büyük bir şehirde bocalama korkum oluştu. Onu da yönderlik (Yol gösterici ablalık) sayesinde atlattım. Haftada bir görüşüyorum kendi yönderimle. Yanına gidiyorum, kitap okuyorum, iş yerine gidiyorum. Bilgisayar kullanıyorum yanındayken. Onun sayesinde artık dört sene sonra okulum bittiğinde farklı planlarım var. İlla hemşire olacağım diye bir şey yok! Yüksek lisans yapabilirim, ilaç firmalarında çalışabilirim, yöneticilik yapabilirim. Bana tekrar üniversite sınavına gir, daha yüksek bir bölüm kazanabilirsin dedi. Yönderimle her şeyimi konuşuyorum. Annemle paylaşamadığım şeyleri bile! Aydınlar nerede,görev onları bekliyor Kitap daha çıkmadan dört baskı yapıldı. Ben de bu kitap için normalde aldığımın üstünde bir telif istedim Remzi Kitabevi’nden. Onlar da bu nefis projeye para akması için destek oldular. Eğitim olmazsa doğu kalkınamaz. Kalkınmak ticaret değildir, eğitimsiz ‘Kalkındık’ diyemeyiz. Türkiye’de, Osmanlıdan beri kadınların gelişimi hep aydınların desteğiyle olmuştur. Tüm kız çocukların okur- yazar hale gelmesi için, yine aydınlara ihtiyaç var. Bunlar öyle çocuklar ki, içlerinden bir teki bile çıkıp da okul bittikten sonraki planları sorulduğunda ‘Ben İstanbul’da kalacağım, aman Paris’i de görmek isterim’ demedi. Hepsi topraklarına dönüp, oralara destek olmayı istiyorlar. Ayşe KULİNZuhal ŞEKER (Turkcell Kurumsal İletişim Bölüm Yöneticisi)Başka firmalar da sorumluluk almalıHalk, şirketimizin eğitimle ilgili bir alanda yatırım yapmasını istiyordu. Halkla İlişkiler şirketi sahibi Sibel Asna, bizi ÇYDD’nin o dönem başlattığı 17 kız öğrenciye verilen ‘burslu eğitim projesi’nden haberdar etti. Nisan 2000’de Prof.Türkan Saylan’la buluştuk. ÇYDD ve Turkcell arasında yapılan bir protokolle ilk- orta ve lise öğrencisi 5 bin kızı okutmayı amaçlayarak, projenin adını ‘Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları’ koyduk. Projenin diğer ayakları da zaman içinde oluştu: - Şu anda 122 üniversite öğrencisi genç kız da, proje kapsamında burs alıyor. - Üniversitede okuyan kızlar için ‘yönderlik’ adını verdiğimiz yol gösterici ablalar, onları geleceğe ve büyük şehre adapte olmaya hazırlıyor. - 26 kız öğrencinin TED İstanbul Koleji’nde burslu okunması sağlandı. - Yine projenin son ayaklarından biri olarak, yayılımı sağlamak ve bir arşiv oluşturabilmek için 50 kız öğrencinin gerçek hayat öykülerinin yazılmasını istedik. Böyle bir kitabın projeye başka şirketlerin katılımının da önünü açacağını planlayarak yazar Ayşe Kulin’e ulaştık. Hedefimiz aslında 500 bin kız öğrenci. Bu nedenle başka firmalardan da sorumluluk bekliyoruz. Farkındalığı ne kadar artırırsak, o kadar başarıya ulaşmış oluruz. AB uyum sürecinde ‘Kız ve erkek öğrencilerin eş oranda okutulması’ bekleniyor bizden. Zaten bu nedenle bu yıl bakanlık tarafından da teşvik ve güzel projeler var. Ayşe KULİN (Yazar)Bu kitabı ibret olsun diye varlıklı ailelerin çocukları da okumalıBen bugüne kadar bağışlarımı kendime göre eğitim kurumlarına yaptım. Projeden haberdar değildim. Sonra, tam romanımın ortasındayken, güzel güzel çalışırken Turkcell’den Zuhal Hanım aradı. Bana önce projeyi anlattı. sonra benden bu projenin kitabını yazmamı istedi. Bu çocuklarla kendi köylerinde evlerinde buluşup düşünce ve umutlarını öğrenmemi ve halka aktarmamı istedi. Bir eğitim projesini gözardı edemedim. Sonra TED’te burslu okuyan çocuklarla tanıştım. Doğu, aslında benim görmediğim bir bölge değil. Efsane gibi, çarpıcı bir şey. Ben de bu öğrencilerle tanışmaya giderken, kafamda imgelerle gittim, örgülü, şiveli kızlar bekliyordum. Ama son derece modern, İstanbullu çocuklarla karşılaştım. Ve bu çocuklar sadece 1 aylık alıştırma devresinden sonra bu haldeydiler. O kadar coşkulu ve o kadar çok öğrendiklerini geldikleri yere götürmek için hevesliydiler ki, kayıtsız kalmam imkansızdı. Biri balerin olabilir miyim diye düşünüyordu, biri keman çalmaya başlamıştı, ve hepsi ilginçtir astronot olmak istiyordu. Projede görev almayı kabul ettikten sonda yarısından çoğunu yazdığım romanımı bir kenara bıraktım ve ekim ayında fotoğrafçımız Manuel Çıtak’la birlikte yollara düştüm. Bilmek başka bir şey yerinde yaşamak ayrı. Soğuğu bilirsiniz ama hissetmeniz gerek o soğuğu. Allaha şükür biz açlıktan ölen bir halk değiliz ama başka türlü bir yoksulluk bu! Mesken yok, tuvalet yok! Evlerin içine naylondan kar yağıyor, ekmek kemiriyor, aç kalmıyor ama insan onuruna yakışmayan artık olmaması gereken bir yaşam yaşıyorlar. İnanın hristiyan bir toplum olsaydık, Türkan Saylan Hoca’yı ‘Azize’ mertebesine çıkarırdık. Önce güneydoğuya gittik. Bir tanesi ilçesinde yüksekokula giden ilk kız öğrenciydi ve babası öyle bir duruma gelmişti ki, onu kahveye kabul etmiyorlardı kızını okuttuğu için. Ama baba yine de çok gururluydu. ‘Gerekirse ilçe değiştiririm, kızımı yine de okutacağım’ diyordu. Bir başka yerde bir başka kızın evini ararken öyle bir saygınlık kazanmış ki, ‘Aa üniversiteli kızı mı arıyorsunuz’ diye bize kolaylıkla ev tarif ettiler. Bir dokunuyorsunuz bir kelebek çıkıyor içinden Bu kızların hepsi diğer çocuklara ve ailelere de örnek oluyorlar. Kızlar da bunun farkında ve çok hassas ve dikkatli davranıyor, okuyorlar. Hakikaten zor koşullarda tamamladık kitabı. Akşam 15.30’da hava kararıyordu ve biz güneşin doğuşuyla yollara dökülüyorduk bu yüzden. Epey zorlandık. Ama hiç gocunmadık. Okul bedava ama bu çocukların okullara gitmeleri için bile para gerekiyor. Okullar burunlarının dibinde değil, ya yol masrafı ya da yürümekten aşınan ayakkabılarını yenilemeleri gerekiyor. Mesela bir çocuk gördük, kardan adam olmuştu: 20 dakika vasıta bekleyip Kars’ın bir köyünden 20 kilometre ötedeki okuluna gidecek bir çocuktu. Doğuda 10 çocuğu olan bir aile, okul için önceliği erkek çocuklara veriyor. Kızlar zaten 13 yaşında evlenip, başlık parası getiriyorlar eve. Bugün Türkiye’de 7 milyon okuma yazma bilmeyen insan var ve 6 milyonu kadın. Turkcell bu kitabı önce sadece armağan etmeyi düşünüyordu ama ben satışa konulmasını istedim. Bu çocuklar hem kendi, hem de çevrelerinin kaderini değiştirmek isteyen çocuklar. Hep dönmeyi planlayan çocuklar bunlar. Ben gittiğim her yerde bu kitabı anlatıyorum ve varlıklı ailelerin çocukları da ibret olsun diye okumalılar bu kitabı. Ne kadar şanslı olduklarını bilmeliler. Çok azla yaşayan, onların yüzde birine sahip olmayan ve çabalayan çocuklar onlara örnek olmalı, ibret olmalı! Herkes, bir zaman savurganlığı içinde. Bir giydiğini bir daha giymeyen hanımlar var. Bu kadar savurganlık olmamalı. Oradaki çocuklara dokunuyorsunuz ve içinden pırıl pırıl KELEBEK çıkıyor. Enerjileri çok daha iyi yerlere yönlendirebiliriz diye düşünüyorum. İstanbul’da iki kişilik bir akşam yemeği ile bir çocuk kurtarabilirsiniz, bu kadar basit! Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin eğitim projelerine katkılarınız için:Tel: 0212 292 62 82 www.cydd.org.tr
button