Güncelleme Tarihi:
“Devrim Arabaları”nın iyi bir gişe yapması bekleniyordu ama olmadı. Galiba artık Türk izleyicisinin tercihleri sinemacıları yanıltmaya başladı.
- Şu anda çok rahat bir dönemden geçmiyoruz, kriz herkesi derinden etkiliyor, halkımız iyice bunaldı ve gülmeye çok ihtiyaçları var. Ve bu gülme isteğini giderecek daha garanti gördüğü aktivitelere yöneliyorlar. Ancak şöyle de bir tehlike var. Artık halkımız maalesef uzun bir süreden beri kendini ve toplumu düşünmekten, sorgulamaktan uzaklaştı. Bu duyarsızlığa her şey dahil aslında. Türkiye’deki siyasi gelişmeler de, komşumuzun başına bir şey gelmesi de artık insanları ilgilendirmiyor. Sonuçta bana sorarsanız “Devrim Arabaları” güzel bir film ama insanlara tozpembe bir dünya sunmuyor. Türkiye’nin gerçeklerinden bahsediyor, daha önce olmuş çok önemli bir başarı öyküsünü perdeye taşıyor. O zaman çalışan insanların, mühendislerin ve birtakım yöneticilerin ideallerine nasıl sıkı sıkıya bağlı olduklarını ve ısrarcı olduklarında nasıl sonuca ulaştıklarını anlatıyor. Ancak halkımız artık filmde bile kendini sorgulamak, kafa yormak istemiyor. Böyle olunca da “Devrim Arabaları” gibi yapımlar yeterli ilgiyi görmüyor.
Toplumdaki vurdumduymazlıktan bahsettiniz. Biraz da bu konunun nedenlerinden konuşalım.
- Öncelikle çok güvensiz bir ortam var. Elinde işi olan ve işini iyi yapanların bile bir gelecek kaygısı var. Bunun de tek tek sebebi ekonomik kriz. Durum böyle olunca artık insanlar sadece kendi dertleriyle ilgilenmeye başladılar. Tabii vurdumduymazlığın asıl tohumları ise Özal döneminde atıldı. Artık idealler uğruna savaşma dönemi kapandı. Şener Şen’in “Çıplak Vatandaş” filmini hepimiz biliriz. Orada Şen’in canlandırdığı dürüst insan modelinin nesli tükendi artık.
BİLİNÇLİ MANİPÜLASYON YAPILIYOR
Son dönemde siz en çok ne rahatsız ediyor?
- Oldukça enteresan bir dönemden geçiyoruz, insanların kafasını çok karıştırıyorlar. Manipülasyonun ucu kaçtı.
Bilinçli manipülasyondan bahsediyorsunuz değil mi?
- Evet, bilinçli yapılıyor her şey. Ne yazık ki, artık basınımız bağımsız değil. Yolsuzluk haberinde bile basın farklı kutuplara ayrılabiliyor. Yolsuzluk yokmuş gibi haber yapanlar bile var. Aslında bu manipülasyonu idari kesimden yöneticiler, patronlar da yapıyor. Şöyle örnek vereyim. Eskiden farklı fikirlere saygı vardı. Farklı fikirlere sahip olsa da insanlar birbirini dinliyordu. Şimdi ise karşıt kutuplar sivrilmiş durumda. Halbuki herkes Türkiye için çalıştığını iddia ediyor. O zaman bu ülke için bir araya gelip gerçekten yapıcı işler ortaya koymak gerekiyor. Bu kadar çok kültürü bir arada bulunduran çok az ülke var. Ancak bu kadar farklı ırklardan oluşmuş bir toplumu bilinçli manipülasyon yapıp taraf olmaya sürüklerseniz o zaman her şey altüst olur, geri dönüşü olmayan bir yola gireriz.
Ne kadar sistemi eleştiriyor olsanız da insanları bazı şeyleri unutturma görevi üstlenen popüler kültürün bir kahramanısınız. Hiç böyle bir tezatlık duygusu yaşıyor musunuz?
- Evet, yaptığım iş doğrultusunda popüler kültürün kahramanlarından biriyim. Ama yanlış olanı da her zaman eleştiririm. Ben sabahtan akşama kadar televizyon izleyin demiyorum, aksine birçok röportajımda bu durumu eleştiriyorum. Bu noktada insanların tercihleri de çok önemli. Eğer kaliteli, iyi programları tercih ederseniz, televizyonda da bu tercihler doğrultusunda işler yapılır.
Biraz da hobilerinizden konuşalım...
- Rüzgar sörfü yapıyorum, bisiklet kullanıyorum, sporu çok seviyorum. Ama en büyük hobim dalmak. Serbest dalış yapıyorum. Benim çocukluğumdan beri en büyük derdim daha derine inip daha çok nefesimi tutabilmekti. Çocukluğumdan beri en büyük zevkim bu.
İlginç... Neden acaba?
- Bilmiyorum suyun altında nefesimi tutmak bana kendimi çok iyi hissettiriyor.
Nefesinizi ne kadar tutabiliyorsunuz?
- Hem karada hem de suda beş buçuk dakika nefessiz durabiliyorum. Meditasyon çok önemli. Çok enteresan bir duygu kolay kolay anlatılmaz. Kendinize önceden telkinde bulunuyorsunuz. Ben bu konuda kurs görmedim, kendi tekniğimi kendim geliştirdim. İçinde bulunduğum ortam ve bir ciğer dolusu hava benim tabiatımmış gibi davranıyorum. Zaten daha sonra okuduğum dergilerde buna benzer telkinlerle insanların kendilerini motive ettiklerini öğrendim. Tabii birinin sizi izliyor olması da çok önemli. Çünkü oksijen yetersizliğinden baygınlık geçirebilirsiniz. Eğer karada yatakta yapıyorsanız bu seferde uykuda baygınlık geçirme gibi bir durum söz konusu. Bir ara bende uyku apnesi başlamıştı. Bazen de uykumda nefesimi tuttuğumu fark ediyordum. Çünkü nefes tutma olayını artırdıkça vücut bu işi uykuda reflekse dönüştürebiliyor. Çok enteresan durumlar var, anlatılır gibi değil.
Nefesinizi tutarken o anda neler hissediyorsunuz?
- Acayip keyif alıyorum. Harika bir duygu. Kendinizle, ruhunuzla baş başa kalmanın en doruk noktası. Şimdi ben bunları anlatıyorum sakın yanlış anlaşılmasın. Tekniğini bilmeden kimse bu işe kalkışmasın, aman dikkat.
Hiç değişmedim hâlâ ağaca çıkarım
Sizin için mutluluk tablosu nedir?
- Sağlıklı olmak, güneşin doğup battığını görebilmek ve nefes alabilmek benim için yeter de artar bile.
Şu anki ruh haliniz nasıl
- Şu anda günlük sıkıntılarım, bir süredir devam eden bir takım problemlerim olabiliyor ama gayet mutluyum.
Eskiye dair en çok neyi özlüyorsunuz?
- Şöhret olduktan sonra da hayatımda hiçbir şey değişmedi. Hâlâ aynı şeyleri yapıyorum. Arkadaşlarımdan kopmadım, aynı mekânlara takılıyorum. Hatta ailemdekiler kızacak ama hâlâ ağaca tırmanıp meyve toplarım. Yani değişen bir şey yok benim hayatımda.
Bazen çocuk sahibi olmak istiyorum
En sevmediğiniz özelliğiniz nedir?
- Var birkaç tane aslında. Hangisini söylesem acaba...
Sinirli misiniz?
- Son alt aydır gergin bir dönem geçirdim. Ama sabırlıyımdır. Bazen kısa bir öfkelenme süreci yaşarım ama kimseyi kırmamaya çalışırım.
Bu gerginlikte medyanın da etkisi oluyor değil mi?
- Zaman zaman oluyor (gülüyor). Bazen elime mikrofonu alıp bangır bangır bağırıp, konuşmak istiyorum. Ama tartışmaya girmenin hiçbir faydası olmuyor, olay daha da büyüyor. Tabii benim kişilik haklarıma ve aileme zarar verecek bir haber yapılmışsa hakkımı sonuna kadar savunurum. Aslında biz oyuncular hayatımızı çizdiğimiz imajla kazanıyoruz. İmajınıza zarar verecek haberler çıkınca halka sizin hakkınızda yanlış düşüncelere sahip olmaya başlıyor.
Yaş 39... Baba olma isteği artık iyice artmıştır...
- Zaman zaman çocuk sahibi olmayı istiyorum ama bu duygu gelip geçiyor daha sonra. Şu anda bu konu için bir şey söyleyemeyeceğim.
1 Mayıs’ta tekrar Vizyonda
Tolga Örnek beklediği gişeyi elde edemediği için “Devrim Arabaları”nı 1 Mayıs’ta tekrar gösterime sokuyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Türkiye’de insanlar hâlâ sinemaya giderken maddi açıdan zorlanıyorlar. Ekonomik durumu pek parlak değil, haliyle tercih yapmak zorunda kalıyorlar. Ben insanların vizyona girdiği dönemde “Devrim Arabaları” filmiyle ilgili çok fazla bir bilgiye sahip olmadıklarını düşünüyorum. Bir de insanımız artık kafa yoracak hikâyelerden uzaklaşıyorlar. Durum böyle olunca da bizimle aynı dönemde vizyona giren eğlenceli yapımlar daha çok tercih edildi. Tolga’nın daha iyi bir tanıtımla, insanların daha rahat sinemaya gidebilecekleri bir dönemde filmi tekrar vizyona sokması bence mantıklı. “Devrim Arabaları” iyi bir film ve geniş kitlelere ulaşmayı hak ediyor.
Aslında çok dramatik bir yapım değil “Devrim Arabaları”...
- Evet, içinde sevgiye, aşka dair çok güzel öyküler var. Yer yer güldürmeyi de başarıyor. Başta dedim ya. Bizim filmi halka iyi tanıtamadık galiba. Şimdi iyi bir tanıtımla gösterime girmesi bence güzel sonuçlar doğuracak.