45 yıllık ritüeli bir kez hırsızlar böldü

Güncelleme Tarihi:

45 yıllık ritüeli bir kez hırsızlar böldü
Oluşturulma Tarihi: Ocak 04, 2006 22:46

Dile kolay tam 45 yıldır haftanın bir günü Kanasta oynanıyor. Onların oynadıkları şimdilerde yeniden moda olan fi’li Kanasta değil. Ona burun kıvırıyor; zamanında bizimkilere öğreten İspanyol sefiresinden öğrendikleri Samba Kanasta oynuyorlar. Ya da vaftiz ettikleri adla söyleyecek olursak, Kanlı Kanasta.

45 yıllık ritüeli bir kez hırsızlar böldü
Rezzan Erda: Geçen ay Aija Otel’de dostlarına verdiği davetle 80. yaşını kutladı. Ankara Koleji ve Türk Tarih Coğrafya Fakültesi İngiliz Filolojisini bitirdikten sonra girdiği Etibank’ta karşılaştığı Esat Erda ile kırk yıl süren mutlu bir evlilik yaptı. Mühendis olan eşinin işi dolayısıyla uzun yıllar Almanya’da yaşadı. Oradaki dostlarını görmek için hálá yılın bir ayını Sttutgart’ta geçirir. Üç çocuğundan dört torun sahibi ve Türk Edebiyatının usta yazarı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yeğenidir. Gezmeyi,eğlenmeyi,öğrenmeyi sever. Çok şık, çok bakımlıdır. Kanasta hastasıdır.Selma Uluç: Cumhuriyetin ikinci Diyanet İşleri Reisi, hocaların hocası Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya’nın kızıdır. Güzelliği dillere destandır. Kalem kaşları, kiraz dudakları, şimşek bakışlarıyla az yürek yakmamıştır. Onun yüreği ise yetenekli mimar, iyi fotoğrafçı, Antalya prensi Halit Uluç için çarpmıştır. Karı-koca ikisi de usta golfçüdür. Dünyanın dört yanını dolaşmış, fırsat buldukça golf oynamış, fotoğraf çekmişlerdir. Çocukları olmamış, sevgilerini yeğenlerine vermişlerdir. Müthiş zeki, esprili, lafa laf koza kozdur. Kanasta en sevdiği oyundur.Günsel Kıncal: Onun da öğrenimi Rezzan Erda gibidir. TEB Ankara Koleji ve İngiliz Filolojisi. Okul bittikten sonra Amerikan Haber Ajansı’nda çalışmaya başlamıştır. Görevi oynatılacak filmleri seçmektir. Sinema tutkusunu o yıllara bağlar. Ayrıca çok iyi bir tenisçidir, sayısız kupası ve iki Ankara Birinciliği vardır. Kortlarda fırtına gibi esmekle kalmamış, hayatının aşkına da orada rastlamıştır. Bu astığı astık kestiği kestik erkek güzeli adamla evlenmiş bir oğlu olmuştur. Adını Murat koymuşlar ve muratlarına eren bütün insanlar gibi orada durmuşlardır. Sessiz, sakin, naziktir. Turnuva oynayan briççi olmasına rağmen Kanasta delisidir.Tuncay Sünkitay: Bütün bu güzel insanları tanıma nedenim odur. Kendisi annem olur.*Dile kolay 45 yıl. Tam 45 yıldır kare kuruluyor ve haftanın bir günü Kanasta oynanıyor.Üç desteyle oynanan oyun gerçekten kanlı. Alınacak paket büyüyüp jokerler saçıldıkça bir de paketi alanın canı yansın diye birbiri ardına sekanslar atıldıkça nabız yükseliyor, kağıt atarken titremeler, kağıt çekerken inlemeler baş gösteriyor.Ve o güzel, o ağırbaşlı kadınlar gidiyor, yerine kızma birader oynayan dört kız çocuğu geliyor. Para ile oynamalarına karşın mesele aldım-verdim meselesi değil çünkü alınıp verilen para olsa olsa bir lira. Mesele üç desteyi sayabilme, karşısındakinin elini okuyabilme, kaleyi canı pahasına koruma meselesi. İki parti oynadıktan ve yeterince adrenalin salgıladıktan sonra çay molası veriliyor.Eskiden tumturaklı sofralar kurarlardı. Şimdi hepsi kilo aldı, fazla yemek istemiyor, ev yapımı birkaç turta, dumanı tüten bir iki poğaça, üç dört peynir çeşidi, vişne kayısı bergamut reçeli, idare ediyorlar. İçki saatine kadar sürecek ikinci tur, çaydan sonra başlıyor.Bu düzen kırk beş yıldır böyle.Bir kez aksadı. O gün çaylarını içemediler.Selma Uluç’ta toplanıp tam oyuna oturmuşlar ki kapı çalınmış. Yardımcı kadın otomatiğe basıp kapıyı açmış. Bizimkiler içeri yüzlerine kadın çorabı geçirmiş iki silahlı adam dalana kadar kapının çalındığının bile farkında değil. İlk anda birileri şaka yapıyor sanmışlar. Bakmışlar adamlar ciddi, kuzu kuzu kollarını havaya kaldırmışlar. Gaspçıların biri arka odaları kolaçan etmeye gitmiş, diğeri titreyen elleriyle tuttuğu silahı doğrultup bağırıp çağırmaya; kıpırdamayın, konuşmayın diye emirler yağdırmaya başlamış.Artık adamın titreyen ellerinden mi, havlayan köpek ısırmaz meselini bildiklerinden mi neden bilinmez, amatör soygunculara çattıklarını anlamışlar. Çıkaramadıkları, adamların silahlarının gerçek mi kuru sıkı mı olduğu. İlk itiraz annemden gelmiş. "Aman oğlum" demiş, "silahımız mı var ki eller havada duruyoruz? Kolumuz tutuldu, izin ver indirelim." Diğeri "Yavrucuğum, şu silahı da yüzümüze tutmaktan vazgeç" diye eklemiş, "o kara merete baktıkça tepemiz atıyor, tansiyonumuz fırlıyor."Böylece eller inmiş. Ondan sonra tutabilene aşk olsun. *Biri bir soru soruyor, adam susun yoksa vururum diyene kadar diğeri parmağından çıkardığı yüzüğü ya ortadaki kağıtların ya dilinin altına atıyor, beriki bu alyans vefat eden eşimden bana kalan tek miras, diye kendini acındırıyor. Cüzdanlarından da fazla para çıkmamış, hatta işi "Bari dolmuş parasını bıraksaydınız"a kadar vardırmışlar. Arka oda gaspçısı bir süre sonra elinde bir paket gelmiş ve arkadaşına gidelim, demiş. Bizimkilerin yürekleri ağızlarında. Tamam demişler, kasayı buldu, Selma’yı soydu. Tek sıra halinde, yanlarında evin havlamayan finosu Hepo ve yardımcı kadınla birlikte banyonun yolunu tutmuşlar.Golften dönen Halit Uluç onları bulana kadar da kıpırdamadan banyoda oturmuşlar. Bugün hepsinin banyosunda görenlerin neden orada durduğunu anlayamadığı bir iskemle durur.Hepsi 45 yıl boyunca ağız tadıyla içemedikleri tek çayın o çay ve oynayamadıkları tek Kanasta’nın o Kanasta olduğunu, soyguncuların da gariban olduğunu söyler.Adamların değil kasanın yerini bulmak, külçe altın diye altın yaldıza sarılı çikolataları alıp gittiklerini anlatır, gülerler. Kim onlar? Rezzan Erda, Selma Uluç, Günsel Kıncal, Tuncay SünkitayNe zamandır buluşuyorlar? Tam 45 yıldır Ne sıklıkla? Haftada birNerede? Oyun masasındaBuluşunca ne yapıyorlar? Güzel, ağırbaşlı kadınlar yerine kızma birader oynayan dört kız çocuğuna dönüşüyor, Kanlı Kanasta oynuyorlar.Soldan sağa: Tuncay Sünkitay, Rezzan Erda, Günsel Kıncal ve Selma Uluç.
Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!