Güncelleme Tarihi:
Hakan GENCE
Merter’deki tarihi Vakko fabrikası bir süredir boş. Çünkü Vakko Holding fabrikayı Esenyurt’a taşıdı. Fakat boşaltılan eski fabrikada holdingin kurucusu Vitali Hakko tarafından yaptırılmış çok değerli duvar rölyefleri vardı. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Jale Yılmabaşar ve Nevzat Yüzbaşıoğlu’nun imzasını taşıyan bu sanat eserleri lazerlerle kesildi, taşınabilir bloklara ayrıldı, onarılıp vinçlerle Nakkaştepe’de yeni kurulan moda merkezine taşındı.
Vitali Hakko, 1934’te Şen Şapka isimli mağazasıyla iş dünyasına girdi. Uzun yıllar şapka sattı. Şapkanın modası geçtikten sonra da eşarp. Markasına da Vakko ismini verdi. İlk mağazasını 1962’de İstanbul Beyoğlu’nda açtı. Yıllar içinde Vakko Türkiye’nin sayılı moda markalarından biri haline geldi. Büyük bir fabrika gerekiyordu. Mekân olarak Merter seçildi. Geniş koridorları ve bol bol yeşillik alana sahip olan bina, kapılarını 1969’da açtı. Vitali Hakko fabrikanın dekorasyonuna çok önem veriyordu.
Dönemin önemli sanatçılarının kapılarını çaldı. Onlardan en özel eserlerini fabrikanın duvarlarına yapmalarını rica etti. Jale Yılmabaşar (2), Nevzat Yüzbaşıoğlu (1) ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’na (4) ait 7 eser binayı süsledi. Bu çalışmalar yıllarca kar kış demeden ayakta durdu.
BABAM HER GÜN ONLARI SELAMLARDI
Aradan geçen yıllarda nesil değişmiş, işlerin başına oğlu Cem Hakko geçmişti. Birkaç sene önce Merter’den geçen metro istasyonu ve çevredeki sıkışık yapılaşma Cem Hakko’yu rahatsız etmeye başladı. Hakko, üretim tesisini satıp şehrin dışı sayılan Esenyurt’ta 30 bin metrekarelik bir binaya taşıdı. Ardından sıra 100 kişilik tasarım ekibinin yaratıcılıklarını sergileyeceği alanı seçmeye geldi. Uzun araştırmalar sonucunda Nakkaştepe’de, yarım kalmış bir otel inşaatının bulunduğu boş bir alanda karar kıldı. Mobilyaların ve eski makinelerin bir kısmını önceki binada bıraktıysa da duvarlardaki sanat eserlerinin terk edilmesine gönlü razı olmadı. Cem Hakko üç yıl bu eserleri nasıl kurtaracağını düşündü: “Fabrikaya ilk gittiğimde çok gençtim ve sanattan da biraz uzaktım. O zamanlar babamın vizyonuna çok hayran kalmıştım. Babam bütün duvarları sanat eserleriyle bezemişti. Fabrikamızın hemen girişinde bekçi kulübesinin bulunduğu alanın solunda Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun büyük heykeli bizi karşılıyordu. Hemen karşısında Jale Yılmabaşar’ın büyük mozaik eseri vardı. Babam her gün bu eserlere bakarak ve onlara selam vererek binaya giriyordu. Yine onlarla vedalaşarak fabrikasından ayrılıyordu. Bu duvarların, hem Vakko tarihi hem de tüm Vakko tutkunları için çok özel bir anlam ve önemi olduğunun bilincindeydik. Bu nedenle, yeni binamızda da bu eserlere yer verme kararı aldık.”
YENİ ESERDEN PAHALIYA MALOLDU
Sanat eserlerini taşıma işlemleri başladı. Cem Hakko eserleri yerleştirirken en güzel duvarları seçtiklerini anlatıyor: “Geniş ve büyük eserler için bazı duvarların ebatlarını büyüttük. Moda merkezine girenleri eskisi gibi yine Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun eseri karşılasın istedik. Hemen onun karşısında da yine Jale Hanım’ın çalışması görülüyor. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir diğer eserini çok büyük bir alan kapladığı için kafe bölümüne aldık. Jale Hanım’ın başka bir eseri müze bölümünde. Nevzat Yüzbaşıoğlu’nun çalışmaları kütüphaneye kondu.”
İşin maliyetine gelince... Bütün bu işlemler yeni sanat eserleri almaktan daha pahalıya mal olmuş. Cem Hakko yeni fabrikayla birlikte 70 milyon dolara yakın para harcadıklarını söylüyor.
ESNEK VE DEPREME DAYANIKLI CAMLAR TÜRKİYE’DEN ALINDI
İstanbul’da yaşayanların görmek isteyecekleri bir bina yapıyoruz. Destinasyon olarak ve mimari olarak özel bir yapı. Cam kaplı, aynı zamanda cam duvarların taşıyıcı özelliği var. Binanın mimarı olan Rex adlı Amerikan şirketinin yaptığı araştırmada taşıyıcı özelliğe sahip cam dünyada bir tek İngiltere ve Türkiye’de üretiliyor. Biz tercihimizi Türk şirketinden yana kullandık. Bu camlar depreme dayanıklı. Aynı zamanda esniyor. İnsanların rahat çalışması için ışığı yeterli miktarda geçiriyor.
SANAT KÜTÜPHANESİ, MÜZE VE ODİTORYUM KURULDU
İçinde çalışma ofisleri ve Power Grup radyolarının bulunduğu binaya kütüphane ekletmeye karar verdim. Adı, Vitali Hakko Sanat Kütüphanesi olacak. Bir sene içinde 15 bin kitap topladık. Hedefimiz 32 bin kitaba ulaşmak. Dünyadaki dijital kütüphanelerle bağlantıya geçtik. Teknolojiyi kurduk. Öğrenciler kitabı burada okuyabilecekleri gibi isterlerse dijital ortamda bilgisayarlarına indirerek de faydalanabilecekler. Mimariden fotoğrafa bütün kitapları bulacaklar. Herhangi bir üyelik yok ve ücret olmayacak. Herkese açık olacak. Binanın bir bölümü de Vakko Müzesi olarak kullanıma hazırlanıyor. Bu alanda Vakko Ailesi’ne ait yaklaşık 900 sanat eseri sergilenecek. Bir de oditoryumumuz var. Bu alan 200 kişiyi aynı anda ağırlayabiliyor. Konferanslar ve gösterilere ev sahipliği yapıyor.
NASIL TAŞIDILAR?
Önce duvara işlenen bu eserler, lazer yardımıyla duvardan kesildi. Rahat taşınabilir hale gelmeleri için duvar kalınlıkları inceltilerek 10 santime kadar düşürüldü. Kesim ve yerleştirme sırasında dağılmaması için betonlar bakımdan geçirildi. Çatlakları enjeksiyon yöntemiyle kapatıldı. Çok büyük alan kaplayan eserler, bloklar halinde parçalara ayrılarak taşındı. Arka bölümleri lame demirden çelik kafeslere alındı. İstanbul Üniversitesi’nin konservasyon öğrencileri de çalışmalara yardım etti. Yeniden renklendirme ve canlandırma işlemlerine başlandı. Bu iş için orijinal boyaları araştırıldı ve kullanıldı. Ve nihayet müzeciliğe uygun şekilde yeni mekâna entegre edildi.
VAKKO YENİLİKLERİ
Vakko 2010’da bin metrekarelik dört katlı bir binada Ankara’ya yeniden caddeye dönmeye hazırlanıyor. Nişantaşı’nda eski V2K mağazasının yerine Vakkorama geliyor. Eski Vakko erkek mağazasıysa V2K Designers oluyor. Vakko Wedding’in içeriği genişledi. Artık bu mağazalarda gelin ve damadın yanı sıra, ailelerin de düğünde giymek için ihtiyaç duyacakları şık ve abiye kıyafetler bulunabilecek.