4 bin taş plağı, 20 bin saatlik ses kaydıyla TRT ile yarışıyor

Güncelleme Tarihi:

4 bin taş plağı, 20 bin saatlik ses kaydıyla TRT ile yarışıyor
Oluşturulma Tarihi: Eylül 13, 2008 00:00

Kastamonulu işadamı Hüseyin Üster, eşi benzeri bulunmayan dev bir koleksiyona sahip. Bugüne kadar birçoğu hiç duyulmamış, TRT’nin arşivinde dahi bulunmayan 4000’e yakın taş plağı, 1963’ten beri sürdürdüğü bir de 20 bin saatlik ses kaydı koleksiyonu var.

CD’lerin yerini mp3 çalarlara bırakmaya başladığı günümüzde, taş plak dinlemiş çok az insan vardır. 66 yaşındaki Hüseyin Üster’in koleksiyonu bu nedenle de çok değerli. O Kastamonu’nun ileri gelen işadamlarından biri. 27 yıl müteahhitlik yaptıktan sonra büyük bir zincir fabrikası kurmuş Kastamonu’nda. Zintaş’ta ürettiği dev zincirler, Panama Kanalı’nın kapaklarında, tüm Avrupa ve Kuzey Afrika’da gemicilik ve madencilikte yüzlerce ton ağırlığı taşıyorlar. Ama o, evindeki stüdyosunda bir çocuğa dönüşüyor. Evinin üst katındaki bir odayı stüdyoya dönüştürmüş. Zamanında binlerce Alman Markı vererek aldığı elektronik eşyalar ve bant çalarlarla dolu burası. En iyi ses sistemlerini kullanan Üster’de her aletin bir de yedeği var.

MÜNİR NURETTİN’İN 8 YAŞINDA DOLDURDUĞU PLAK BİLE VAR

Ailesinden kendisine kalan plaklar, koleksiyonun başlangıcı olmuş. Şu anda 800 sanatçıya ait 4000 taş plağı var. Bunları 7,5 ay boyunca tek tek gramofondan banda kaydedip, sonra da mp3’e geçirmiş. Bilgisayarında 3 bin 600 şarkı bulunuyor. Bayan Zehra, Behire Vehbi, Belma Hanım, Belkıs Hanım ve daha nicelerinin plakları var koleksiyonunda. Çok özel olanları mp3’e kaydetmemiş: "Çünkü plakta kalırsa kimse çalamaz" diyor. Münir Nurettin Selçuk’un 8 yaşında seslendirdiği bir gazelin taş plağı, Safiye Ayla’nın 15 yaşında doldurduğu 1921 tarihli taş plak ve yine 1921 tarihli Zarife Erten’in 16 yaşında doldurduğu taş plak, koleksiyonun nadide parçaları arasında. Ancak Hüseyin Üster için en değerli parçalar, Darül Elhan ve Darül Talimi Musiki Cemiyetleri’nin doldurduğu klasik plaklar. "1 trilyon da verseler satmam" diyor.

1960’tan beri ses kaydeden Hüseyin Üster’in bu merakı hafta sonu piknikleriyle başlamış. Kastamonu’da eskiden pikniğe giderken, gramofon ve plakları taşırlarmış yanlarında. Sonra teypler çıkınca, iki düzine pil ve teyple gitmeye başlamışlar. Üster, plak zayiatının önüne geçmek için tüm plakları kasetlere kaydetmeye başlamış. Piknik şarkıları ve aile büyüklerinin sesleri derken, ses kayıt koleksiyonu 20 bin saati bulmuş bugün.

Koleksiyonda tüm Cumhurbaşkanlarının sesleri, 80 darbesi, Kıbrıs Barış Harekatı, insanoğlunun Ay’a çıkışının tüm radyo kayıtları var. Radyo başında tüm bu olayların haber bültenlerini kaydetmiş. 1970’lerde ses kayıt cihazını alıp Aşık Veysel’e hayat hikayesini anlattırmış. Kani Karaca, Neyzen Tevfik, Hafız Abdurrahman Efendi, Avni Özbenli, Özay Gönlüm ve daha yüzlerce kişinin çok özel ses kayıtları bulunuyor arşivde.

İşte dedenin şarkısı

Bir gün Üster’in ziyaretine gelen genç bir avukat, büyük dedesinin de zamanında plak doldurduğundan, ama bunların kaybolduğundan bahsediyor. Dedesinin ismini öğrenen Hüseyin Üster, bilgisayarındaki mp3 arşivini tarayarak bir şarkı çalmaya başlıyor. Avukat, "Bu ne?" diye sorduğunda; "Bu senin deden işte. 1911’de bu şarkıyı söylemiş" diyerek, adamı şaşırtıyor.

Torunlarını nereden bulacağım?

Elimdeki 4200’e yakın eserin belki 1500’ü TRT’de ancak vardır. 1960 ihtilalinde çoğunu kırdılar. Arşivde bir Müzeyyen Senar, Safiye Ayla olabilir, ama ömründe tek plak doldurmuş kişilerin sesi de plağı da yoktur. Bir de benim, bu plakları okuyanların çocuklarını değil, torunlarını bile bulmam mümkün değil. Yasal izinleri nasıl alıp da yayınlayacağım?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!