Güncelleme Tarihi:
*
Yolcu adıyla bana e-posta gönderen bir okurumla ortak bir şikayetimiz var.
Ben, “Mustafa Kemal’e gösterilebilecek en büyük saygı, onu bir takım Atatürkçüler’den korumaktır” dediğim zaman bana kızıyorsunuz. (Ankara’da, rektörlerin yürüyüşünün içine eden çirkin provokasyonu gördünüz, hani yobazların ve diğer bütün Cumhuriyet düşmanlarının ekmeğine yağ süren “Ordu Göreve” pankardından bahsediyorum...)
Onun için bir daha söylemeyeceğim. (Dedim ama dayanamadım: Yobaz yobazdır, sağcısı, solcusu, dincisi, laiki fark etmez. Kemalizm’i, Atatürkçülük’ü ‘yobazlık’ haline getirmek, Mustafa Kemal’e yapılabilecek en büyük hakarettir...)
Ama bu posterler ve heykeller konusunda bir ricam var.
N’olur şu Atatürk heykellerine, posterlerine birisi sahip çıksın, bir standard getirilsin.
Resimden resme, kalıptan kalıba derken... o yakışıklı insan şekilden şekle giriyor, eğriliyor, büğrülüyor, tanınmaz hale geliyor.
Bu posterleri asanlar, o heykelleri dikenler, Atatürk’ü yüceltmek mi istiyorlar yoksa takiye yapıyorlar da asıl maksatları alay etmek midir, çirkin göstermek midir, bilmiyorum.
Yolcu diyor ki :
“Atatürk'ü çok severim, ona inanan inanamayan herkesin de saygı duymak zorunda olduğuna inanırım. En azından bu ülke toprakları üzerinde yaşıyorlarsa. Her önemli günde (23 Nisan, 19 Mayıs ...vs) Atamız’ın posterleri asılır kamu veya özel sektör binalarına. Fotoğraftan büyültülmüş posterler inanılmaz güzel, çok hoş, ama ressamlarımız tarafından çizilenler de var ki kelimenin tam anlamyla "felaket".
Örnek de veriyor :
”Mesela Eskişehir yolu üzerinde Halk Bankası Genel Müdürlüğü’ne her özel günde
yaklaşık 45 m yüksekliğinde bir poster asılır. Atatürk posteri demeye dilim varmıyor zira o normal bir günde asılsa herhalde Halk Bankası Genel Müdürü’nün resmi filan derdim.”
”Sonra bir de yine aynı yol üzerinde Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nde bir poster var ki
tam bir afet. Başı öne eğilmiş, boynunu bükmüş, bıyıkları beyazlamış, kamburu
çıkmış bir dede. Sanırım Deprem Dede’nin resmi olsa gerek! Çok can
sıkıcı!”
(Yandaki posteri görünce, 29 Ekim de geldi, artık dayanamadım...)